jaebum

390 47 49
                                    

"Yani...şimdi bunu duymuyor gibi mi yapıyoruz?" Jinyoung mırıldandı. Jackson kendi kendine sessizce gülüyordu. Bir ara o kadar çok güldü ki yüzü kıpkırmızı oldu. "Jackson! Tanrım bu çok tuhaf!" Jinyoung'un yanakları kızarıyordu. "Çok abartıyorsun. Altı üstü öpüşü-" Jackson'ın sesini bir inleme kesince Jaebum güldü. "Youngjae banyoda bayıldı. Eminim buna." Telefonunu çıkardı. "Haklı değil mi?" Jinyoung mırıldandı. "Ben bahçedeyim...ne diye burada duruyorsak..." Yavaşça dışarı çıktı. "Yani şöyle bir düşününce...şimdi biraz tuhaf geldi." "Biz onları dinlemiyoruz, onlar çok sessiz ortamda yapıyor." Jackson, Jaebum'a baktı. "Harika bahane." Jaebum sırıttı. "Hadi yürü." Jackson dışarı çıktığında peşinden çıktı ve gerindi. "Onlarla fena dalga geçeceğim!" Jinyoung göz devirdi. "Çocukları rahat bırak Seunie." "Yani istersen...arada biz de yapabiliriz." Jackson göz devirdi. "Sevgililer böyle şeyler yapıyor." Jinyoung onun kafasına vurdu. "Ne diyorsun sen?!" Jackson kafasını tutup acıyla bağırdı. "Arada dedim! Her gün değil!" Jaebum köşede tekrar gülmeye başlamıştı.

Youngjae aynada saçlarına bakıp yanaklarını şişirdi. Saçlarını maviden siyaha boyamak iyi bir fikir miydi? Kurutma makinasını kapatmadan birkaç düzeltme yaptı ve makinayı kapadı. Nemlendirici sürmek için çekmeceyi açacağında duyduğu sesle olduğu yerde kaldı. Yüzü hafifçe kızarmaya başlamıştı. Bir süre orada kalkıp kurutma makinasını açık bırakmak ve dışarı çıkıp çığlık atmak arasında düşündü. Sesler yükseliyordu. Youngjae'nin yüzü bir domatese dönerken elleriyle yüzünü kapadı. "Neden böyle oldu ş-şimdi..?"

Jaebum içeriden koşarak gelen Youngjae'yi görünce gülmeye başladı. "Çok kötü! Aman tanrım..." kendini çimlerin üstüne attı. "KAPI TAMAMEN KAPALI BİLE DEĞİL!" Jackson ve Jaebum tekrar gülmeye başlarken Jinyoung onu anladığını belirten bir şekilde başını salladı. Duygularını onun kadar dışa vurmasa da içinden tam olarak öyle hissediyordu.

Öte yandan Yugyeom ve Bambam etraflarında olanları umursamıyorlardı. Kunpimook dudaklarını onun boynuna bastırıp hafifçe emerken eli onu kavramış çalıştırıyordu. Yugyeom içtiğinden olsa gerek ses çıkarıp çıkarmamak pek de umrunda değildi. Sanki evde teklermiş gibi davranıyordu ikisi de. Kunpimook dudaklarını onun boynundan yukarı çıkarıp dudaklarının kenarını öptü. Yugyeom sadece mızmızlanıyordu...her zaman olduğu gibi. Dudaklarını birleştirildiğinde inlemeleri boğuklaşmıştı. Kunpimook onun elinde kasıldığını hissedebiliyordu. Geri çekildiğinde Yugyeom'un yüzünü inceledi. Elini bir süre hareket ettirmedi. Sadece onu izliyordu. Yugyeom'un dudakları kıpkırmızıydı, gözleri dolmuştu ve derin nefesler alıp veriyordu. "K-kunpimook lütfen...gelmeme izin ver lütfen!" Kunpimook onun dudaklarının arasından şarabın ekşi kokusunu alabiliyordu. Kunpimook yavaşça başını salladı. Eli tekrar hızlanırken Yugyeom onu yanaklarından tutup kendine çekti ve tekrar öptü. Minik yaşlar gözlerinden dökülürken inleyerek eline geldiğinde dudaklarını ayırdı. Bir süre gözleri karardı. Onları kırpıştırıp durduğu halde bir şeyler göremiyordu. Kunpimook dudaklarını yalayıp gülümsedi. "Seni seviyorum." Yugyeom onu görmek için gözlerini ovuşturdu. "Kör oldum resmen." Kunpimook gülmeye başladı. Onu kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Yugyeom gülümsedi onun ellerini kendininkilerle kenetledi. Sonra kafasını kaldırıp bir süre ona baktı. "B-ben de seni seviyorum."

Jackson kolunu Jinyoung'un omzuna attı. "Öldüreceğim seni." Jinyoung mırıldandı. "Ahh hayır ya! Seni seviyorum ben!" "Ne diye söylüyorsun öyle herkesin içinde! İnsanlar seninle yatmıyorum sanacak!" Jackson güldü. "İlk olarak insanlar dediğin kişiler senin en yakın arkadaşların. İkinci olarak...yatıyor musun?" Jinyoung sertçe ona vurdu. "Aptal herif! Aptal!" Youngjae kıkırdayıp buzdolabını kapadı, içeceklerle dışarı çıktı. "Jaebumie...saçlarıma iltifat bile etmedin." Jaebum ellerini Youngjae'nin saçları arasına sokup gülümsedi. "Çok güzel olduğunu zaten biliyorsun. Onlar için uğraşmışsın." Youngjae yanaklarını şişirdi "Çok koyu..." Jaebum onu öptü. "Çok güzel." Gülümsedi.

Ön kapının açıldığını duyunca herkes O tarafa döndü. Ama bahçeden pek bir şey gözükmüyordu. İnce bir gölge kapıya ilerledi. Tanıdık yüzü gördüğünde herkes gerilmişti. "Özür dilemeye geldim." Mırıldandı. "Her şey için."

~

Merba......Ne kadar oldu iki ay mi bir ay mi bilmiyorum sayamiyorum ozur dilemeye kalkismicam bile cunku beni oldurmek istiyosunuz biliyorum

Bu bolum daha cok ben yazmıyorken karakterlerin ne yaptigini anlatan kucuk tatli bi bolumdu bundan sonra AMK BURADA SOYLUYORUM YANI YAPMAK ZORUNDAYIM HER CARSAMBA YENI BOLUM

HER
CARSAMBA
YENI
BOLUM
YAZACAGIM
SOZ
VERIYORUM
SOZ
IZCI SOZU izci degilim...
sOZ SOZU
GERCEKTEN YAZICAM

beklettigim icin ozur dilerim devam etmesini istiyorsnuzu biliyorum cunku yorumlariniz cok tatli lutfen bana hosgeldin hediyesi olarak bol bol yorum atin

Hazirladigim iki kurgu var 100 drabbles hikayemi de okuyabilirsiniz bunu beklerken yarindan itibaren her gun 1 bolum yazacagim ona ill be your eyes hikayemi bekletecegim kaldiracagim yayimdan cunku o hikaye haklinda dusunmem gerek nereye goturecegim nasil yapacagim diye haftaya carsamba gelecek kurgular hakkinda daha detayli bi aciklama yapicam artik sistemli yazicam ki kendini sikismis hissetmeyeyim

Sizi cok seviyorum umarim beni terk etmemissinizdir

light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin