mark

362 45 22
                                    

Jinyoung ağzını suyla çalkalarken ne kadar kustuğunu bilmiyordu. Şu aptal ilaç ona ne yaptıysa tüm midesini kusmuştu. Suyu kapadıktan sonra aynada kendine baktı ve yüzünü ekşitti. Saçları dağılmış ve yüzü şişmişti. Gözlerinin altında rengi mora kayan halkalar vardı. Gözlerini sıkıca yumdu ve tekrar açtı. Yatak odasına geri girdiğinde saatin gece yarısını biraz geçtiğini gördü. Kendini yatağa atıp gözlerini kapadı. Kaç gündür buradaydı? Bir? İki? Örtüleri üstüne çekip derin bir nefes aldı. Bir süre durduktan sonra örtüleri kaldırdı ve giydiği pijamalara baktı. Bunlar onun pijamaları değildi. Örtüyü geri indirip bir süre tavana baktı. Üstündeki pijamaları ona Kihyun mu giydirmişti? Gözleri hafifçe büyürken oflayıp alnına vurdu. Düşüncesi bile midesinin tekrar bulanmasına neden oluyordu. Kustuğu aklına gelince hafifçe titredi. Oldu olası kusmayı sevmezdi. Ne zaman ağır bir hastalık geçirse Jackson onunla film maratonları yapardı. İkisi battaniyenin altında sarılarak otururlar ve bütün günü öyle geçirirlerdi. Jackson aklına gelince dudaklarına minik bir gülümseme yerleştirdi. "Kurtar beni Seun-ah." Kendi kendine mırıldanıp gözlerini kapadı.

Jackson sigarasından derin bir nefes aldı ve gözlerini kapadı. Adım sesleri duyduğumda arkasını dönmedi. Yanına gelebilecek sadece bir kişi vardı zaten. Jaebum üstüne bir ceket yerleştirip yanındaki sandalyeyi çekti ve oturdu. Hava buz gibiydi, Jackson nasıl ceketsiz çıkmıştı, Jaebum'un aklı almıyordu. "Hey..." Jackson mırıldandı ve hafifçe doğrulup ona baktı. Jaebum derin bir nefes aldı. "Neyi beklediğimizi merak ediyorsun değil mi?" Jackson güldü ve başını salladı. "Aslında evet ediyorum, üç gün oldu." Jaebum dudaklarını birbirine "Sadece güvenli olsun ist-" Jackson onun sözünü kesti. "Jaebum bana bak ve lütfen güvenli olmak umrumda gibi mi duruyor söyle." Jaebum derin bir nefes aldı. "Böyle anlarda seni korumak zorundayım, senin beni koruduğun gibi." Jackson bir süre sessizce bekledi. "Onun orada olmasına dayanamıyorum. Kim bilir o sapık ona orada ne yapıyordur... Mark yüzünden başımıza gelenlere bak..." Sinirle güldü. "Ben de en iyi arkadaşımı geri kazandığım için seviniyordum." "En azından bir hata yaptığının fark-" Jaebum konuşmayı denedi ama Jackson onunla ilgili hiçbir şey duymak istemiyordu. "Sakın onu bana savunma. Sakın. Size o kadar çok şey söyledi ki..." Jackson sigarasından bir nefes daha çekti. "Aptal olan benim...ona dediklerinin doğru olmadığını anlatmaya falan çalıştım." Güldü. "Değmezmiş." Jaebum onun omzunu hafifçe sıktı. "Jinyoung'u kurtaracağız, sen de o Kihyun denen herife istediğini yaparsın. Bunun bir bedeli olacak tamam mı?" Jackson hızlıca başını salladı. "Olacak."

Jinyoung gözlerini açtığında birkaç saniye belinde hissettiği sıkı kollara tepki vermedi. Ancak sonrasında gözleri büyüdü ve kolları itti. Ama kollar sıkılaştı ve Jinyoung'un burnununa Kihyun'un kokusu geldi. Eskiden çok iyi tanıdığı o koku. Jinyoung onu tekrardan itmeye çalıştı. Panik tüm bedenini kaplarken elleri sertçe diğer elleri bedeninden uzağa savuşturmaya çalışıyordu. "Hey...Sakin ol." Jinyoung'un gözleri doluyordu. Sesini duyduğunda tüm vücudu kasılmıştı. "B-bırak beni." "Rahatla...Sana bir şey yapmıyorum." Jinyoung gözlerinden akan yaşları sildi. "N-neden yanıma yattın?" "Nasıl bir his olduğunu hatırlamak istedim." Jinyoung dudaklarını yaladı. "Ben hatırlamak i-istemiyorum." Kihyun güldü. Verdiği nefes yüzünden Jinyoung'un tüyleri diken diken olmuştu. "Sen bir şey hissediyor musun ki?" Jinyoung yenilgiyle yanaklarını şişirdi. Bu konuda haklıydı. "Tuvaletimi yapmam gerekiyor." "Bari düzgün bir yalan söyle." "Elimden gelenin en iyisini yapıyorum."

Jackson, Jinyoung'u gördüğü için çok mutluydu. Kihyun denen adam ona hiçbir şey yapmamıştı. "Jinyoung!" Adını seslendi, gözleri doluyordu. Ama Jinyoung ona bakmadı. Uzanıp Kihyun'un elini kendi eliyle kenetledi ve ona gülümsedi. "Seni seviyorum." Ağzından çıkan sözcükler Jackson'a ya da başka birine değildi. Kihyun'un gözlerine bakıyordu. "Jinyoung!" Jackson bir kez daha bağırdı ama Jinyoung onu görmüyor gibiydi. Onlara yürümeye çalıştığında hareket edemediğini fark etti. Gözlerinden yaşlar akıyordu, tekrar tekrar Jinyoung'un adını seslense de hiçbir tepki alamıyordu. "Jackson'ı sevdiğini sanıyordum." Kihyun alaycı bir şekilde mırıldandı. Jinyoung sırıtıp başını sağa sola salladım ve uzanıp onun dudaklarını öptü. "O beni kurtarmadan önceydi...Mark bir an konuştuğumuzu anladı diye çok korktum... Ama artık bir önemi yok! Sen yanımdas-"

Jackson gözlerini aniden açıp yatakta doğruldu. Elini yanına attığında boş olduğunu hissedince dişlerini sıktı. Bu rüyayı üç gündür görüyordu. Dolan gözlerini sildi ve dudaklarını birbirine bastırdı. Yavaşça ayağa kalkıp yatak odasından çıktı. Koridorda banyodan çıkan Mark'ı görünce yüzü iğrenmiş bir ifadeye büründü ve gözlerini ondan kaçırdı. Merdivenlere yönelirken arkasından gelen yavaş adım seslerini duymamazlıktan geldi. Mutfak tezgahında duran sigara paketini aldı. Arkasını döndüğünde Mark'ın ona uzattığı ceketi görünce bir süre bakıştılar. Mark'ın göz altları mosmordu, gözleri ağlamaktan kızarmış ve vücudu büyük ihtimalle bir şey yememekten titriyordu. Mark ceketi alması için başıyla işaret ettiğinde Jackson ceketi onun elinden kapıp hızlıca dışarı yürüdü. "B-bana yardım etmeye çalışma Mark."

~

Beyinsiz jackson yine kiyamiyoR

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin