Jaebeom gecenin geç saatlerine kadar eve geri dönmedi. O çocuğu sevmemişti, Youngjae'nin çocuğa gösterdiği ilgiyi de. Ama kafasını fazla yormadı. Nasıl olsa yarın hayatından çıkıp gidecekti. Sabahın erken saatlerinde metal kapıyı açıp terk edilmiş otoparkın en üst katındaki lüks daireye girdi. Arkasından kapıyı kapadı. Youngjae'yi kontrol etmek için yatak odasına çıktı.
Zaten evdeki herkes uyuyordu yani kimseye hesap vermek zorunda değildi. Yatak odasının kapısını açıp odaya göz gezdirdi. Bir süre sonra gözleri karanlığa alıştı ve yatağın sağ tarafındaki kabartıyı gördü. Youngjae, kapıya arkası dönük bir şekilde uzanıyordu. O çocuğa -adı her ne ise- yardım ettikten sonra yatmış olmalıydı. Dolaptan bir şeyler çıkardı ve üstünü değiştirdi. Tam odadan çıkıp bir şeyler atıştırmak için mutfağa gidecekti ki Youngjae'nin kısık sesini duydu.
"Neredeydin Jaebeom?" Jaebum arkasını döndü ve onu süzdü. "Uyanık mıydın?" Youngjae kafasını kaldırdı. Gözleri dolmuştu. "Neredeydin?" Jaebeom ona doğru birkaç adım attı. Youngjae başını sağa sola salladı. "İğrenç kokuyorsun." Jaebeom içini aniden kaplayan suçluluk duygusuyla onu yanına oturdu. "Youngjae..." Elini tutmak için uzandığında onu sertçe itti. "Seni bekledim. Senin nerede olduğunu bulmak için herkese sordum, nasıl bu kadar umursamaz olabilirsin?" Jaebeom kaşlarını çattı. "Sakinleş Youngjae. Bu şekilde konuşamayız." Youngjae burnunu çekip yumruklarını sıktı. "Konuşmak istemiyorum zaten." Mırıldandı ve yatağa uzandı. Jaebeom bir süre sonra onu sakinleşmesi için yalnız bırakmanın en iyi karar olduğunu düşündü ve sessizce odadan çıktı.
Yan kapının açılma sesini duyduğunda o tarafa döndü. Odadan çıkan uzan boylu çocuğu görünce göz devirdi. "Merhaba..." Jaebeom onu süzdü. "Odana dönüp uyumaya devam et...yarın ne olduğunu açıklarlar." Jinyoung, Jackson'la paylaştığı odadan çıktı. "Gecenin bu saatinde kiminle konuşuyorsun Jae-Ahh uyanmışsın! Nasıl hissediyorsun?" Çocuk kafasını zorlukla Jinyoung'a çevirdi ve mırıldandı. "Ağrım var...omzum çok ağrıyor." Jinyoung başını salladı. "Youngjae'ye haber vereyim."
Jinyoung, Jaebeom'a bakmadan kapıyı açtı. Jaebeom göz devirip çocuğa baktı ve sinirle güldü. "Jungkook'a söyle seni eve götürsün...aptal." Vurulan omzuna çarparak geçtiğinde çocuk acıyla bağırdı ve yere yığıldı. "Jaebeom ne yapıyorsun?" Youngjae'nin sesini duyunca arkasını döndü. Youngjae yere yığılan çocuğun yanına eğilmiş ve omzuna bakıyordu. Bağırmasıyla herkesi uyandırmıştı. Birer birer odadan çıkan herkes onların olduğu yere geliyordu. Jaebeom ona cevap vermedi. Bunu yerine aşağı inip mutfağa gitti. Herkesin uykusu yarıda bölünmüştü. Bir şeyler yemeye karar verdiler.
Kunpimook'un endişeli sesi kulaklarına dolunca derin bir nefes aldı. "O...iyi olacak değil mi?" Jaebeom sakinleşmeye çalıştı. Herkes neden aniden bu çocuğu bu kadar önemsemeye başlamıştı? Neden herkes için değere binmişti? Sessizce gülüp ona baktı. "Bangtan bile bu kadar önemsemiyor şu çocuğu." Kunpimook kafasını kaldırdı. "Ben...bir şey olmasın diy-" Jaebeom'un sinirli sesi onu böldü. "Olan olsun! Bizdenmiş gibi davranmayı bırak! Bizi en yakın fırsatta satıp gidecekler!" Jaebeom bileğinde hissettiği el ile arkasını döndü. "Jaebeom sakinleşmen gerekiyor."
Jaebeom bileğini kurtarıp merdivenlere doğru ilerledi. "Hata yapmanıza izin veremem. En son hata yaptığımızda başımıza gelenleri hatırlayın ve aptal gibi davranmayı kesin." Kapının çarpılma sesini duyduğunda Jackson derin bir nefes aldı. "Bam...hadi gel. Sabaha iyi olacağından eminim...zaten iştahım kaçtı..." Kunpimook başını salladı ama Jackson her an ağlayabileceğinden emindi. Onu odasına götürdükten sonra Jinyoung'la paylaştığı yatak odasına girdi.
Jinyoung yatağa uzanmış telefonuna bakıyordu. Jackson'ın yüzünü görünce telefonunu kapadı. "Hey...Sorun ne?" Jackson omuz silkip yatağa uzandı ve Jinyoung'un kolları arasındaki yerini aldı. "Jaebeom...yine eskisi gibi davranmaya başladı." Jinyoung'un ince, kemikli parmakları Jackson'ın yumuşak saçlarını okşamaya başladı. "Bebeğim bizim yüzümüzden olmadığını biliyorsun. Sadece bu gece olanlara sıkıldı." Jackson omuz silkti. "Yine de...hoş değil. Kunpimook üzülüyor.." Jinyoung, Jackson'ın saçlarını hafifçe kavrayınca Jackson kafasını kaldırdı. Gözleri yüzünde geziniyordu. Tam ne olduğunu soracaktı ki dudaklarının üstündeki hafif baskıyı hissetti. Ona karşılık verirken Kunpimook'un üzüntüsünü unutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seoul drift
Fanfiction"Acemilere ihtiyacımız yok." "Altında bir Chevrolet ile doğmadığından eminim Jaebum." #1 Jinson 03/09/18 #1 Youngjae 13/11/18 #1 Jinyoung 13/11/18 #4 Jackson 13/11/18 #1 Yugbam 31/12/19 #1 Yugyeom 11/02/20