Jinyoung, Yugyeom ve Kunpimook'un tek parça olduğunu görünce rahatlıkla nefes verdi. Şimdi sıra sevgilisindeydi. Kapıyı çaldı. Bir süre kapıyı açan olmayınca Jaebum seslendi. "Biziz." Kapının kilidi döndü ve kapı açıldı. Jinyoung, Youngjae'ye gülümsedi ve Youngjae kenara çekildi. İçeri girip Mark'a öylesine bir selam verdikten sonra mırıldandı. "Jackson..?" "Jackson hyung az önce geldi. Jaehyun'u yatırıyordur. Gidip bir bak istersen." Jinyoung başını sallayıp yavaşça merdivenleri çıktı ve misafir odasına girdi. Jackson'ın, Jaehyun'u yatağa bıraktığını görünce kapı eşiğine yaslanıp onu izlemeye başladı.
Jackson, Jaehyun'u yaptırdıktan sonra oflayıp doğruldu ve odadan çıkmak için arkasını döndü. Jinyoung'u gördüğü an yerinden zıpladı. "Tanrım..." Jinyoung kaşlarını kaldırıp sırıttı. "Bö..?" Jackson göz devirdi. "Onu yapmazsan daha korkunç oluyor." Jinyoung kollarını ona sardı ve gözlerini kapadı. Jackson güldü. "Ahh ne oldu? Beni çok mu özledin yoksa?" "Neden her tehlikeli şeye sen gidiyorsun? Çok endişelendim..." Jinyoung'un sesinin ağlamaklı olduğunu duyunca geri çekildi. "Jinyoung sen..." Jinyoung'un gözleri dolu doluydu. "Ya üç kişi olsalardı? Ya baş edemeyeceğin kadar çok olsaydılar? Jackson, ya sana bir şey olsaydı?" Jinyoung odalarına doğru ilerlerken hemen arkasındaydı. Jinyoung yatağa oturduktan sonra derin bir nefes aldı. "O kadar çok şey hakkında endişeleniyorum ki..." Jackson kapıyı kapadı ve yanına oturdu. "Anlamıyorum..." Jinyoung başını sallayıp hıçkırdı. "A-anlamıyorsun." Jackson'ın gözleri endişeyle büyüdü. Jinyoung'un önüne çöküp gözyaşlarını sildi. "Hey...Hey bana bak. Anlatırsan çözebiliriz sevgilim. Hep çözdük değil mi?" Jinyoung başını sallayıp ağlamaya devam etti. "B-ben..." Jackson onun ellerinin titrediğini görebiliyordu. "Sorun değil...Sorun değil bol bol zamanımız var bebeğim."
Jinyoung birkaç dakika daha ağladıktan sonra biraz sakinleşti. Gözlerinden yaşlar akıyordu ama hıçkırmıyordu. "Her gün acaba bugün Jackson'a bir şey olacak mı diye düşünmekten bıktım! Her tehlikeli şeyi sen hallediyorsun, her sorunu sen çözüyorsun! Bunu yapmak zorunda değilsin! B-bir gün her zaman arkanda olduğunu sandığın şansın seni yarı yolda bırakacak! Ya geldiğim zaman seni burada bulamasaydım?!" Hıçkırıp elleriyle yüzünü kapadı. Jackson tam ağzını açacaktı ki Jinyoung kafasını kaldırdı. "Öte yandan...kafayı yiyeceğim." Aldığı derin nefesi geri verdi. Elleri titriyordu. "Sakın inkar etmeye kalkma Jackson. Arkadaşlar birbirlerine nasıl bakar biliyorum, ama o...o sana benim gibi bakıyor! B-ben...seninle tartışmak istemiyorum tamam mı? B-ben sadece bilmeni istiyorum...onun seni sevdiğinden eminim ama s-sen benim sevgilimsin!" Mark'ın adını hiç kullanmadığı halde Jackson daha ilk cümleden kim anlamıştı. "Her yalnız kaldığınızda acaba Jackson'ı etkileyecek bir şey yapmış mıdır diye düşünmek istemiyorum! Birden...birden seni öpüp aşkını itiraf etmiş midir diye düşünmek istemiyorum. Şüphe duymak istemiyorum...seni suçluyor gibi davranmak istemiyorum." Fısıldıyordu. "Seni kaybetmekten o kadar korkuyorum ki. Belki bunu sana hissettiremiyorumdur ama sana ihtiyacım var. Seni çok seviyorum. Sana bir şey olursa ya da başka...başka biri sana benim kadar yakın olursa, dayanabileceğimi sanmıyorum."
Jackson kaşlarını çattı ve yüzünü ellerinin arasına aldı. "Jinyoung beni dinle bebeğim, gözlerime bak olur mu?" Jinyoung gözlerini oynadığı ellerinden kaldırıp Jackson'a baktı. "Ne olursa olsun, kim beni severse sevsin, seni asla bırakmayacağım. Tamam mı? Sen benimle olduğun sürece ben de seninleyim. Bana kendi ağzınla git ermedikçe asla yanından ayrılmayacağım. Kimse yerini doldurabilecek kadar özel değil." Jinyoung'un ellerini hafifçe sıktı ve dudaklarına götürdü. "Kimse sen olamaz çünkü kimsenin yanında senin yanında hissettiğim kadar mutlu değilim, asla da olmayacağım. Sen...farklısın. Farklı hissettiriyorsun." Gülümsedi ve dudaklarını onun yanağına bastırdı. Daha önce sana kızdığım için üzgünüm. Sanırım senin tarafından görmeyi hiç denemedim. Biriyle bu kadar yakın olunca...yaptığı her hareket arkadaş canlısı geliyor. Sanırım ben de...kabullenmek istemedim." Güldü. "Böyle bir şeyin olmayacağına kendimi şartlandırmıştım ve sen haklı çıkınca da...zor oldu işte." Jinyoung başını sallayıp derin bir nefes aldı. "Ne olursa olsun...o sadece benim arkadaşım. Anlaştık mı?" Jinyoung başını tekrar salladı ve gözlerini sildi. "Tanrım gözlerin minicik oldu." Jackson güldü ve Jinyoung'a sarıldı. "Minik Jinyoungie~" Jinyoung göz devirip onu itti. "Midem bulandı..." Jackson kahkaha attı ve onu bıraktı. "Yüzünü yıkayıp gel. Bekliyorum."
"Seunie?"
"Hm?"
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum Jinyoung-ah."
~
nebiraygecmedenyenibolummu
gercektenformumdayim💚
-light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seoul drift
Fanfiction"Acemilere ihtiyacımız yok." "Altında bir Chevrolet ile doğmadığından eminim Jaebum." #1 Jinson 03/09/18 #1 Youngjae 13/11/18 #1 Jinyoung 13/11/18 #4 Jackson 13/11/18 #1 Yugbam 31/12/19 #1 Yugyeom 11/02/20