youngjae

454 55 53
                                    

Hyunjin eve geldiğinde babası düşündüğü gibi evde değildi ancak annesi oturma odasındaki büyük koltukta oturmuş sinirli bir şekilde onu bekliyordu. "Neredeydin?" Hyunjin bir süre cevap bulamadı ve öylece annesinin yüzüne bakıp kaldı. Annesi derin bir nefes aldı. "Okuldan sonra  dersine gitmemişsin Hyunjin, her şeyi boşladın. Korkarım ki yarın abine gidemeyeceksin." Hyunjin annesine bakmaya devam etti. "Gideceğim." mırıldandı. "Bana karşı mı geliyorsun?!" Annesinin kaşları daha da çatılırken Hyunjin onun yanında gidip dizlerinin üstüne çöktü. "Anlamıyorsun! gitmek zorundayım!" "Zorunda falan değilsin! Gitmek zorunda olduğun şey derslerindi! Hiçbir şeye önem vermiyorsun artık! Yoksa sen de onun gibi kaçmayı mı planlıyorsun?! Babanın senin için kurduğu hayalleri sen de yok mu sayacaksın?!" Hyunjin'in elleri titremeye başlamıştı. "Neden önemli olan onun kurduğu hayaller? Neden abim ya da ben hayal kuramıyoruz? Neden istediğimiz şeyleri yapamıyoruz?! Abim kaçıp gitti çünkü Jackson denen o herif onu dinliyordu anne! Siz onu hiç dinlemediniz! Babamın kurduğu hayaller umrumda değil! Ne istersem o olacağım ve siz bunu değiştiremezsiniz! Çocuğun senin yanından kaçtıysa, kendi ailesini bırakıp gittiyse onu suçlamadan önce kendi hatalarınıza bakmanızı öneririm! Çünkü bu şekilde iyi ebeveynler olamayacaksınız! ASLA!" Sinirle kalkıp odasına gitti ve kapıyı çarptı. O eve gidecekti. Ne olursa olsun o eve gidip abisini kurtaracaktı. Onun bu eve dönmesine izin veremezdi...

Birkaç saat sonra ders çalışırken annesi içeri girdi. Hyunjin kafasını kitaplarından kaldırmadı. Özür dileyip onu oraya götüreceklerini söyletene kadar da kaldırmayacaktı. Derin bir nefes aldı ve soruları çözmeye devam etti. "Abin neden gitti Hyunjin..?" Hyunjin bir saniyeliğine kafasını kaldırdı ve annesine baktı. Annesinin gözleri dolu doluydu. "Ona istediği şeyleri veremedik mi? Paramız vardı...imkanımız vardı." Hyunjin testine dönerken derin bir nefes aldı. "Zamanınız yoktu. Benim için de zamanınız yok. Sadece ben abim kadar şanslı değilim. Biri beni onunla olmam için her şeyi yapacak kadar sevmiyor. Ben de ders çalışıyorum işte." Göz devirdi ve bir soru daha çözüp sayfayı çevirdi. "Jackson seninle konuştu mu?" Onun adını duyunca Hyunjin kafasını kaldırdı. "Jackson..? Jackson'ın adını nereden biliyorsun?" Annesi omuz silkti ve yanındaki sandalyeye oturdu. "Konuştu mu? Onu nasıl oradan çıkarabilirmişiz?" Bir süre annesine baktı. "K-konuşmadı." Annesine güvenemezdi. Babası onu kullanıyor olabilirdi. Annesi güldü. "Hyunjin bebeğim 19 yıldır benden sadece beş gün ayrı kaldın. Sanırım artık yalan söyleyip söylemediğini anlayabiliyorum." Hyunjin derin bir nefes aldı. "Bilmiyor gibi yap tamam mı? Ben hallederim." Annesi bacak bacak üstüne atıp ona baktı. " Bir şey istemeyip onların kuklası oluyorsan Hyun-" "istedim tabi ki!" Hyunjin göz devirdi. "Ne istedin?" Hyunjin bir süre cevap vermedi ama sonra kendini tutamadı. "Onunla konuşacağım. Düzenli olarak. Buluşacağız." Annesinin yüzü bir gülümsemeyle aydınlanırken çocuğunun saçlarını karıştırdı. "Peki anne de gelebilir mi?" Hyunjin başını salladı. "Babama söylersen ben de giderim." Annesi başını sağa sola sallayıp kaşlarını çattı. "Aklından geçirme Hyunjin ve annene biraz güven...tanrım." Göz devirip yerinden kalktı ve kapıya ilerledi. "Ha bir de benimle konuştuktan sonra telefonunu kapat bebeğim. Her şey duyuluyor." Hyunjin bir süre kapadığı kapıya bakıp sertçe alnına vurdu. "Ben aptalım!"

Elleri hafifçe titrerken telefonu kulağına götürdü. "Alo?" Jackson'ın uykulu sesi Hyunjin'in kulağına dolduğunda alt dudağını ısırdı. "Ben...üzgünüm uyuyordun değil mi hyung?" Jackson yattığı yataktan doğrulup saate baktı. "Ahh sorun değil, iyisin değil mi?" Hyunjin derin bir nefes aldı. "Ben bir şey yaptım..." Jackson kaşlarını çattı. "Yardıma mı ihtiyacın var?" "Hayır! Hayır yani öyle bir şey değil! Ben...planı anneme anlattım. Ama zaten biliyormuş! Telefonu açık unutmuşum bu yüzden! Yani duymuş!" Jackson'dan bir süre ses gelmedi. "Hyung bize yardım edeceğine söz verdi..." "Hyunjin yanlış anlamıyorum değil mi? Annene...anlattın?" "E-evet anlattım." Jackson derin bir nefes aldı. "Bak hayır...annen ve baban benden nefret ediyor onlar...onlar benim Jinyoung'u kaçırdığımı düşünüyorlar Hyunjin. Bize yardım etmezler anlıyor musun? Annen babana anlatmıştır bile...onlar bana yardım etmezler." "Edecekler! Yani...annem edecek. Çünkü...annemle de bir anlaşma yaptım." Jackson devan etmesi için bir ses çıkardı. "Annem de onu görmek istiyor....buluştuğumuzda." "Bu kadar mı..? Beni öldürmeye falan çalışacaksanız eğer lütfen onu kurtarmamızı bekleyin tamam mı?" Hyunjin göz devirdi. "Evet seni bazen öldürmek istiyorum, abim seni benden daha çok seviyor gibi hissettiğimde, ama bu o anlardan biri değil. Yardımcı olacağım! Söz veriyorum!" Jackson derin bir nefes aldı. "Pekala...umarım düşündüğüm gibi gider de kötü bir şey olmaz. Saat gerçekten geç olmuş, yarın okulun var değil mi? Yat hadi." Hyunjin göz devirdi. "Aynı abime benziyorsun." Jackson gülümsedi. "Bu bir iltifat Hyunjin~" "Tanrım...bir ilişkiye sahip olmadığım için şanslı hissediyorum bazen." Jackson gülmeye başladı. "Bunu Seungmin duysaydı inan çok üzülürdü."  Hyunjin'in gözleri duyduğu isimle büyümüştü. "S-sen onu nereden biliyorsun?!" "İyi geceler~" "Jackson hyung!" Telefonun kapandığını görünce ofladı ve kendini yatağa attı. "Aptal Jackson!"

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin