"Buraya kendi isteğimle geldim. Jaebum'ın haberi yok." Ellerini birbirine kitledi ve kesik bir nefes aldı. "Haberi olsa da izin verirdi... Senin bunlara inanmayacağım bilsem de anlatmam gerekiyor gibi hissediyorum. Kaçmaktan ve saklanmaktan yoruldum. Jaebum ve diğerleri de öyle... Herkes senin bu anlamsız davranışlarından bıktı. Bu yüzden beni dinlemeni istiyorum." Babası onu küçümseyen bir edayla izliyordu ama Youngjae buna aldırmadı. Kendine olan güvenini kırmaya çalışıyordu ama buna izin vermeyecekti. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti. "Neden inanmıyorsun bilmiyorum ama ben Jaebum'u seviyorum. Beni kaçırdığı, zorla tuttuğuyla ilgili yalanları insanlara söylemeyi bırak. Yanında isteyerek kalıyorum ve kalmaya da devam edeceğim. Beni böyle kabul etmek zorundasın. Evet, Bay Im'den nefret ediyorsun biliyorum. O da senden ediyor. Ama bunu neden bir sonraki nesile aktarma konusunda bu kadar inatçısınız? Ya birbirinize hiç beklemediğiniz bir anda ihtiyacınız olursa?" Babası kendinden emin bir şekilde başını sağa sola salladı. "Onlardan ihtiyacım olsa bile yardım istemem."
Youngjae gözlerini devirdi. "Tabi ki istemezsin, itibarını korumak zorundasın değil mi? İtibar senin için aile ve dostluktan hatta aşktan bile daha önemli değil mi? Dışarıdan nasıl göründüğümüz dışında hiçbir şeyi umursamıyorsun değil mi baba? Etrafımda gördüğüm herkes ruhsuz, sadece görünüşe izin veren aptallar. Etrafımda, ailemde beni olduğum gibi kabul eden ve düzeltmeye çalışmayan sadece annem ve grubum var. Onları bu yüzden senden daha bile yakın görüyorum. Sana göre sadece kan bağı önemli tabi... Böyle şeyler senin için önemli değil. Duygular mı?" Sinirle güldü. "At çöpe gitsin!" Yumruklarını sıktı. "Ama senin kokuşmuş dünyandan çıkıp etrafıma baktığımda gerçekten sevilmenin ne olduğunu hissettim. Gittiğin ve yanında annemi de sürüklediğin aptal davetler, yapmacık gülümsemeler, yalandan iltifatlarla dolu bir hayat istemiyorum. Annem ve Jaebum gibi, Mark, Jackson, Kunpimook ve Jinyoung gibi insanlar istiyorum. Beni gerçekten seven, bana değer veren ve kendim gibi davranmamın sorun olmayacağı insanlar. Senden hayatım boyunca hiçbir şey istemedim. Ne istediysen yaptım, ama sen beni ilk yanlışımda yarı yolda bıraktın. Kim kendi çocuğunun kaldığı eve baskın yapar?! Bazen gerçekten babam mısın diye kendi kendime soruyorum. Baba olsam böyle bir şey yapar mıydım diye düşünüyorum." Babası kendinden emin konuşmaya devam ediyordu. "Ailemizin konumunu korumak içi-" "AİLEMİN CANI CEHENNEME! HİÇ KİMSE KİMSEYİ UMURSAMIYOR ZATEN!" Yerinden aniden kalktı. Sakinleşmesi gerekiyordu.
"S-sadece bir şey istiyorum. Senden isteyecek başka hiçbir şeyim olmayacak. Asla olmayacak tamam mı?" Babası sırıttı. "Kendinden çok emin konuşuyorsun Youngjae... Oysa sana yardım edebileceğim konular vardı..." Youngjae başını hızlıc sağa sola salladı. "Senden gelecek hiçbir iyiliği istemiyorum. Tek isteğim bizden uzak durman. Lütfen bizden uzak dur... Yoksa, yoksa yemin ederim ki seni öldürürüm. Onlara tekrar zarar vermeye kalkarsan seni öldürürüm baba, bunu yaparım." Mırıldandı. Sonlara doğru sesi alçalmıştı. Elinde bir omuz hissettiğinde hızla çekilecekti ki annesinin güzel ellerini görüp olduğu yerde durdu. "Sorun yok bebeğim..ağlama." Annesi mırıldandı ve onun saçlarını okşamak için uzandı. Youngjae derin bir nefes aldı ve ona izin verdi. "Özür dilerim... Görüşemediğimiz için." Annesi başını sağa sola salladı. "Sorun değil. Olanları biliyorum." Gülümsedi. "Beni istediğin zaman arayabileceğini biliyorsun değil mi? Kimseyi umursaman gerekmiyor." Youngjae babasının güldüğünü duydu. "Onu umursamayı çok önce bıraktım zaten.." Mırıldandı ve annesine sarıldı. "Gitmem gerek." Annesi sarılışına karşılık verip onu yanağından öptü. "Sonra görüşürüz bebeğim." Babası öksürünce Youngjae ona döndü. "Hala teklifimi değerlendirmek istemediğinden emin misin Youngjae?" Başını sağa sola salladı. "Aklından bile geçirme. Seninle yapılabilecek hiçbir anlaşmaya katılmam." Göz devirdi ve büyük salondan çıktı.
Evin kapısını çarptıktan sonra ofladı. Hızlı adımlarla arabasına doğru gitti ve arabayı çalıştırıp bir sahile sürdü. Sonra da arabayı kitleyip içinde tuttuğu bütün gözyaşlarını döktü. Hem üzüntüden hem de sinirden ağlıyordu. Gözleri şişerse Jaebum'a hesap vermek zorunda kalırdı. Bu yüzden kısa bir süre sonra gözlerini sildi ve burnunu çekip aynada kendine baktı. Yiyecek bir şeyler alıp sürpriz yapabilirdi. Yalnız kaldıklarında da Jinyoung ve diğerlerine olanları anlatırdı. Ona güzel bir plan gibi gelmişti. Başını kendi kendine sallayıp arabayı çalıştırdı ve Jinyoung'a yolda olduğuna dair bir mesaj gönderdi. Sonra da sevdiği bir şarkıyı açıp ağlama hissini bastırmaya çalıştı. Jaebum ona kızsın istemiyordu. Jaebum onun yüzünden sinirlensin de istemiyordu. Bu yzden kendi duygularını bile dolu dolu yaşayamıyordu ama Jaebum için değerdi. Onun için ve diğerleri için her şeyi göze alabilirdi.
~
Youngjae sİNİRLENDİ MUFFIN SINIRLI KACIN CABUK
💚
-light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seoul drift
Fanfiction"Acemilere ihtiyacımız yok." "Altında bir Chevrolet ile doğmadığından eminim Jaebum." #1 Jinson 03/09/18 #1 Youngjae 13/11/18 #1 Jinyoung 13/11/18 #4 Jackson 13/11/18 #1 Yugbam 31/12/19 #1 Yugyeom 11/02/20