Yugyeom herkesi uyandır, gitmemiz gerekiyor

790 64 70
                                    

"Düşündüğümden daha çabuk öğreniyorsun!" Jackson güldü ve gaza bastı. "Jinyoung biraz daha duralım dedi ama yorgun gözüküyordun bu yüzden eve gitmemizin daha iyi olacağını düşündüm." Yugyeom başını sallayıp gerindi. "Biraz yoruldum." Ama eve de gitmek istemiyordu. Kunpimook'la göz göze gelince ne yapacaktı? Kendini utanç verici bir duruma düşürecek ya da çocuğa ondan nefret ediyor izlenimi falan yaratacaktı. Kafasını geriye atıp derin bir nefes aldı. Bir sorun olduğunu fark eden Jackson ona döndü. "Kunpimook'la mı ilgili?" Yugyeom başını salladı. "Hem o...Hem sizinle kalmam...Hem Jungkook'un beni hiç aramaması..." Jackson kafasını salladı. "Anlıyorum...olaylar biraz karışık hm?" Yugyeom mırıldandı. "Tam bir kaos....sanırım Jaebum hyung benden nefret ediyor ve beni öldürecek." Jackson güldü. "I-ı nefret ediyorsa öldürmez." Yugyeom Ona döndü. "H-ha?" "O sevmediği insanlara acı çektirir genelde." Yugyeom gözlerini büyütüp ona baktı ve Jackson'ın kahkaha atmasını izledi. "Şaka yapıyorum! Sana alışması için biraz zaman gerekiyor. Sadece biraz sabretmelisin."

Yugyeom ona cevap vermedi ve önüne döndü. "Kunpimook'la yattın mı bari?" Yanakları kızarırken bağırıp Jackson'ın koluna vurdu. Jackson tekrar gülmeye başladı. "YATMADIK! SADECE SARHOŞTUK...s-sıcak falan gelmiştir çıkarmıştır." Mırıldandı ve cama döndü. Yüzü kıpkırmızıydı ve kalbi hızlı hızlı atıyordu. Jackson onun bu haline gülüp arabayı hızlandırdı. "Ahh ne diyeceğim...Jungkook'la konuşmasan daha iyi olacak. Jaebum onlara pek güvenmiyor." "Yemek yerken gayet iyiydi?" Jackson omuz silkti. "Güvendiğinden değil...arkadaşlıklarımızı biz de özlüyoruz. Yemekte de bu yüzden yakındık zaten." Yugyeom yavaşça başını salladı. "Onunla görüşürsem bana kızar mı?" Jackson başını salladı. "Jaebum pek sinirlerini kontrol edemez. Bu yüzden dikkatli olmalısın. Bazen onu sakinleştirebilen tek kişi Youngjae oluyor." Yugyeom ona cevap vermedi.

Eve geldiklerinde arabadan indiler ve otoparkın merdivenlerinden çıktılar. "Biz geldik!" Diye bağırdı Jackson. Ama bir cevap alamadı bu yüzden onları kontrol etmeye üst kata çıktı ve bir dakika sonra kıkırdayarak geri döndü. "Uyuyorlar, biraz yorulmuşlar." Jinyoung göz devirdi. "İnsanların özeline  girip durmasana..." Jackson birkaç saniye ona baktı. "Sabah Yugyeom'ları basan sendin!" Yugyeom mırıldandı. "Teknik olarak basılmadık çünkü bir şey yapmamıştık." Jinyoung alayla güldü. "Evet her neyse.." "Yapmadık!" Jackson gülmeye başladı. Yugyeom oflayıp bir yastık aldı ve kafasını ona gömdü.

"Ben geldim!" Kunpimook'un sesi duyulunca kafasını yastıktan kaldırdı ve Jackson'ın ıslığını duydu. "Kapa çeneni!" Yastığı Jackson'a attı ve Jinyoung'la ikisi gülüştüler. Kunpimook durumu anlamasa da gülümsedi ve aldıklarını mutfağa götürdü. Sonra da gelip Yugyeom'un oturduğu koltuğun sonuna oturup telefonunu çıkardı. Yugyeom elleriyle oynuyordu. Jinyoung bir şeyler mırıldanıp Jackson'la yukarı çıktığında ortamdaki sessizlik rahatsız edici olmaya başladı. Kunpimook öksürdü ve ona döndü. "Ş-şey dün gece için..." Yugyeom ona dönüp başını salladı. "Özür di-" "Özür dileme." Kunpimook şaşırmıştı,  ne olmuştu? "Rahatsız...olduğunu sanıyordum..." Yugyeom omuz silkip başını sağa sola salladı ve tamamen ona döndü. "Yine de özür dilerim sen içtiğin zaman seni öpmem yanlış-" Dudaklarında hissettiği baskı ile gözleri kocaman açıldı ve nefesi kesilir gibi oldu. Bir süre karşılık vermedi, Yugyeom hayal kırıklığıyla geri çekilirken onu tişörtünden tuttu ve kendine çekti. Yugyeom kollarını onun boynuna sardı ve saçlarını kavrayıp dudaklarını tekrar birleştirdi. Bu cesareti nereden geliyordu bilmiyordu ama şu an pişmanlık duyacak durumda değildi, iyi hissediyordu. Dilini Kunpimook'un alt dudağında gezdirdi, Kunpimook ağzını aralayınca dilini ağzına itip inledi ve saçlarını hafifçe çekti. Üst kattan gelen kapı sesiyle ikisi de birbirinden ayrıldı. Nefes nefeseydiler, yanakları kırmızıydı ve saçları dağılmıştı. Yugyeom ayağa kalkan Kunpimook'a baktı. "G-gideyim de fark etmesinler." Gülümsedi, Yugyeom da öyle. Başını sallayıp ona bir öpücük yolladı ve kıkırdadı. Bu diğerinin daha da kızarmasını sağladı. Koşar adımlarla yukarı çıkarken o da kendi kendine gülüyordu. 

Yugyeom bir süre sakinleşmeyi bekledi. Sonra televizyonu açtı ve hiçbir şey olmamış gibi izlemeye başladı. Merdivenlerden birinin indiğini duyunca o tarafa döndü. Jaebum'u görünce biraz gerilmişti yine de gülümsemeyi başardı. Jaebum ona başıyla selam verdi ve dış kapıya doğru gitti. Yugyeom bir şey mi oldu diye ona seslenince işaret parmağını ağzına götürüp ona susmasını işaret etti. 

"Yugyeom herkesi uyandır, gitmemiz gerekiyor."

~

💚

-Light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin