yugyeom

486 59 43
                                    

Jaebum elindeki silaha bir kere daha baktı ve yavaşça kafasına dayadı. Gözlerini sıkıca yumdu ve elini tetiğe koydu. "Bunu gerçekten yapmak istiyor musun?" Jinyoung'un sesini duymasıyla silahı kahve masasına bıraktı. Gözlerini kapatıp kafasını geriye attı ve mırıldandı. "Delireceğim." Jinyoung derin bir nefes aldı. "Sana biraz su getireyim. Sonra da konuşuruz." "İstemiyorum." Jinyoung başını sağa sola salladı. "Sana su getireceğim, sonra da bana anlatacaksın Jaebum." Jinyoung mutfaktan bir bardak su ile geldi ve onun yanına oturdu.

Jaebum yere bakıyordu. "Onu Shownu'yla gördüm." Mırıldandı. Jinyoung kaşlarını çattı. "Kimle?" Jaebum güldü. "Shownu'yla. Karşılıklı oturmuş konuşuyorlardı Jinyoung. Çok rahat gözüküyordu... Ben evde o ne yapıyor diye kafayı yerken...O nasıl bu kadar bencil olabiliyor?" Jinyoung elini dizine koydu ve hafifçe sıktı. Jaebum dudaklarını birbirine bastırıp başını sağa sola salladı.

Jinyoung onun gözlerinin dolduğunu gördü. "Ona sordum...Ona, onu sevip sevmediğini sordum." Başını sağa sola sallayıp gözlerini sildi. "Böyle bir şeyi nasıl yapabilir..?" Jinyoung kollarını ona sararken beyninden vurulmuşa dönmüştü. Youngjae gerçekten Jaebum'u aldatmış mıydı? Neden bu çok imkansız bir şey gibi geliyordu? Youngjae, Jaebum için bütün hayatını çöpe atmış ve onunla birlikte annesi ve babasından uzak bir yere kaçmıştı. Bu hayata ait olmadığını bildiği halde Jaebum'la yaşamayı göze almıştı. Öyleyse neden şimdi durup dururken Shownu'ya karşı bir şey hissedecekti ki?

"Canım çok yanıyor..." Mırıldandı. Gözleri doluydu ama gözyaşları düşmek istemiyor gibiydi. Arkasından ağlamak istemiyordu çünkü içten içe o da böyle bir şeye inanmıyordu. Youngjae'nin bunu yapması beynine ters geliyordu. "Ne yapacağımı bilmiyorum Jinyoung. Onları orada gördüğümde ikisinin de kafasına oracıkta sıkmak istedim. Ama yapamadım çünkü...çünkü ona zarar veremem." Geri çekildi. "O bana nasıl bunu yapabildi?" Jinyoung dudaklarını yaladı. Youngjae bunu gerçekten yaptıysa onu teselli ettiği için kendine kızacaktı.

"Canın ne kadar yanıyor biliyorum... Kihyun da..." Jaebum yavaşça başını salladı. "Acıttığını biliyorum Jaebum...ama eğer böyle bir şeyi yapmayı seçtiyse, bence onu unutmak en iyi seçim olacaktır." Jinyoung bile bunları Youngjae hakkında söylediğine inanamıyordu. "Bunu yapmasının tek bir sebebi olabilir biliyorsun değil mi?" Jaebum başını salladı. "Seni artık sevmiyor Jaebum." Jaebum tekrar başını salladığında gözyaşları gözlerinden birer birer düştü. "Bunun canını ne kadar yaktığını biliyorum. Her şeyi kırıp dökmek istediğini de. Sen ona yeni bir hayat verdin, onu kurtardın Jaebum. Onu çok seviyordun, hala seviyorsun. Ama o bunların değerini bilemedi." Jinyoung derin bir nefes aldı. "Senin değerini bilemedi." Uzanıp Jaebum'un elini tuttu. "Bu yüzden eğer rahatlayacaksan etrafı kır dök, istiyorsan bana bile vurabilirsin. Ama bunları yapman hiçbir şey değiştirmeyecek. Burada yine acı çeken sen olacaksın. Gözünde hiçbir değerin kalmayan bir insan için etrafı yakıp yıkmaya, kendine zarar vermeye..." Masadaki silaha baktı. "...değer mi?"

Jaebum yavaşça başını sağa sola salladı. "B-bunu ben de biliyorum sadece...sadece onsuz yaşayamayacakmışım gibi hissediyorum. Kötü anlarımda yanımda o vardı. Ben sinirliyken beni sakinleştiriyordu, üzgünken mutlu ediyordu, canım sıkıldığında keyfimi yerine getiriyordu. Şimdi o yok ve..." "Ben varım." Jaebum başını kaldırıp ona baktı. "O yokken de vardım. Şimdi de buradayım. O yokken seni sakinleştiren Mark, Jackson ve bendim. Seni yine sakinleştirebiliriz. Sıkıldığında keyfini yerine getirebiliriz. Yalnız değilsin Jaebum. Ben ve Jackson seni hiç bırakmadık. Hiçbir zaman da bırakmayacağız. Mark seni bırakmayı asla istemezdi. Yuggy ve Kunpimook da bırakmayacak. Sana düşündüğünden çok daha fazla güveniyorlar." Omzuna hafifçe vurdu. "Bu yüzden acı çek evet, ama kendini bu kadar yıpratmana izin vermeyeceğim." Gülümsedi. Jaebum başını sallayıp ona sıkıca sarıldı ve gözlerini kapadı.

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin