youngjae (m)

721 42 29
                                    

Jinyoung kendini yorgunlukla yatağa attıktan sonra mırıldandı. "Ne kadar çok şey yaptık bir günde." Jackson güldü. "Değil mi? Eğlenceliydi ama." Jinyoung başını sallayıp gülümsedi. "Duş alacağım." Jackson ona göz kırptı ve banyoya girdi. Jinyoung kendi kendine güldü ve gerindi. Tekrar düşündüğünde bir günde o kadar çok gezmişlerdi ki ayak tabanları uyuşmuş durumdaydı. Vücudundaki tüm enerji bitmişti ve gözlerini zar zor açık tutuyordu. Jackson geri dönerken daha çok yorulmamak için bir taksi tutmuştu. Arabayı çok uzağa gitmeyeceklerini düşünerek otelde bırakmışlardı ama birkaç saat sonra Jinyoung, sahilden şehir merkezine geldiklerini fark ettiğinde geri dönüp almak için çok geçti. Jinyoung yan dönüp örtülerin altına girdi. Normalde Jackson'a pijamalarıyla yatmadığı zaman kızardı ama şu an onu anlıyordu. Ayağa kalkmayı bırak parmağını kıpırdatacak gücü yoktu. 

Yarı uyuklarken banyonun kapısının açıldığını duydu ama hareket etmedi. Bir süre sonra ellerin onu yüz üstü çevirdiğini hissetti ve mırıldandı. "Ne yapıyorsun?" Jackson, Jinyoung'un üzerindeki gömleğin düğmelerini açtığında Jinyoung ona çarpan serinlikle ürperdi. Jackson'ın bunu yapması neden bu kadar uzun sürüyordu. "Üşüdüm..." Jinyoung alt dudağını sarkıtıp mızmızlandı. Jackson'dan hiç ses gelmeyince Jinyoung gözlerini onu azarlamak için açtı. Onunla göz göze geldiğinde hafifçe doğruldu. "Ne oldu?" Gözlerini ovuşturup tekrar ona baktığında Jackson daha yakındaydı. "Bugün çok güzel gözüküyordun Jinyoung-ah." Jinyoung onun ne yaptığını anlayınca yanaklarının kızardığını hissetti. "Sen de öyle Seunie." Jackson dudaklarını onun yanağına bastırıp gülümsedi. "Tüm gün seni düşündüm." Jinyoung dudaklarını yaladı. "Gömleğin sana çok yakışıyor." "S-sen almıştın!" Jinyoung gülümsedi.

Jackson dudaklarını bu sefer onun dudaklarına bastırdı. Jinyoung'un tüm enerjisi yerine gelmiş gibiydi. Ellerini onun yanaklarına koydu ve yavaşça karşılık vermeye başladı. Jackson onun ne kadar heyecanlı olduğunu fark edince öpüşmeleri bir gülümsemeyle bölündü. Jinyoung'un heyecandan elleri titriyordu, kafasını kaldırıp Jackson'ın gözlerine bakmıyordu. "Jinyoung-ah...madem gözlerime bakmayacaksın. O zaman onlarla başka yerlere de bakmanı istemiyorum." Ayağa kalktı. Jinyoung ayrıldıkları için mızmızlanmaktan ne dediğini anlamamıştı bile. Jackson bavula gidip bir dizinin üstüne çöktü ve bavulu açtı. İçinden siyah, dikdörtgen, kadife bir göz bandı çıkardığında sesleri kesilmişti. "H-ha?" "Kapa gözlerini." Jackson önünde durdu. Gözlerini kapattığında göz bandını arkadan bağladı ve geri çekildi. Jinyoung alt dudağını ısırıp yavaşça geriye kaydı. Bu hissi sevmemişti, savunmasız hissetmesine neden oluyordu. Hem, güzel duruyor muydu ki? Kendini hayal etti, durmadığından neredeyse emindi.  "Harika gözüküyorsun..." Jackson onun düşüncelerini okuyor gibi fısıldadı ve dudaklarını tekrar onunkilere bastırdı. Jinyoung'un elleri beyaz yatak örtüsünün üstüne düştü. Ona karşılık verirken ağzından küçük bir inleme kaçmıştı. Jackson'ın öpüşünün sertleştiğini hissettiğinde kendini yatağa bıraktı. Jackson tekrar dudaklarını öpmeye başlamadan önce birkaç saniye bekledi. Jinyoung duyduğu seslerden havlusunu bir kenara attığını tahmin ediyordu. Jackson'ın dudakları bir süre sonra dudaklarından aşağı, çenesine sonra da boynuna indi. Boynunda hassas olduğunu bildiği bir noktayı hafifçe emdiğinde Jinyoung inledi ve ellerinden birini örtüden çekip Jackson'ın saçlarının arasına yerleştirdi. "J-jackson..." Jackson bir mırıltı çıkardı ama oralı olmadı.

Dudakları biraz daha aşağı indiğinde sonunda açtığı düğmelerin sakladığı yeri bulmuştu. Jinyoung'un teni bembeyazdı. Dudaklarını yalayıp minik öpücükler bırakmaya başladı. Jinyoung'un nefes alıp verişleri hızlanıyordu. Jackson gözüne kestirdiği bir noktayı dişlerinin arasına aldığında Jinyoung hafifçe inledi. Gözündeki bandı çıkarmak için uzanacaktı ama Jackson onun elini sıkıca tuttu. "Aklından bile geçirme." Jinyoung'un kaşları çatılsa da Jackson'a bir şey demedi. Onu öylece bırakır diye korkuyordu. Bırakmayacağını biliyordu, Jackson ona kıyamazdı. Ama riske değmezdi, şu an çok iyi hissediyordu ve bu yarım kalırsa kendi kendine gelebileceğini de düşünmüyordu. Jackson'ın dudakları, Jinyoung'un göğüs uçlarından birine kapandığı zaman Jinyoung yerinden zıpladı. Nefesi kesilmişti. Jackson dilini göğüs ucunun etrafında gezdirip geri çekildi ve nefesini ıslattığı yere üfledi. Jinyoung'un artık inlememek için yanağını ısırdığını görünce sırıttı. Tamamen kendi dünyasındaydı.

Jinyoung'un pantolonunu bacaklarından boxerıyla birlikte sıyırdı. Sonra ise yavaşça bacağına vurdu. "Hadi arkanı dön." Jinyoung bir süre bekledi. Hep böyle olurdu. Jinyoung hep bu noktada utanmaya başlardı. Daha önce birkaç kez yarıda bırakmak zorunda bile kalmışlardı. Jackson onun yanında rahat olmasını istiyordu. Derin bir nefes aldı. "Pekala...alışman gerekiyor değil mi?" Gülümseyip bacağının içini öptü ve eğildi. Dudaklarını penisine bastırdığında Jinyoung inledi ve kafasını geriye attı. Jackson gülümsedi ve onu ağzına aldı. Jinyoung kıvranıyordu, ellerini nereye koyacağını şaşırmıştı. Karnındaki düğüm git gide daha da sıkılaşırken gözlerinin dolduğunu hissetti. Tam geleceği sırada Jackson ağzını çekti. "N-ne..?" Ağzını sormak için açtığında Jackson onu ters çevirdi. "Artık utanamazsın Jinyoungie." Jinyoung'un yanakları kızarırken başını sağa sola salladı hiçbir şey göremese de gözlerini sıkıca yumdu. Jackson uzun parmaklarından birini Jinyoung'un deliğinden içeri ittiğinde Jinyoung irkildi ve yastıkları kavradı. Yüzünü yastığa gömdüğünde Jackson derin bir nefes aldı. Jinyoung parmaklara yavaş yavaş alışmaya başladığında ağzından küçük inlemeler çıkıyordu. Jackson parmaklarını çıkardığında uzanıp göz bandını açtı. "Çok güzelsin..." Uzanıp dudaklarını kulağının arkasına bastırdı ve penisini içeri itti.

Jinyoung'un yüzü zevkle rahatlarken gözlerini kapadı. "Tanrım...seni genişlettiğim halde nasıl bu kadar sıkı olabiliyorsun..?" Jinyoung inledi. Kafası önüne düşmüştü ve yastıkları sıkıca kavrıyordu. Jackson biraz hızlandığında sadece onun adını sayıklıyordu. "Ahh minik bebeğime dışarıdan bakan kimse yatak odasında böyle çaresiz olduğunu düşünmez... Neredeyse yalvaracaksın Jinyoung." Jinyoung başını salladı. "Ç-çok iyi h-hissettiriyor." Jackson gülümsedi ve uzanıp bir yandan onu çekmeye başladı. Jinyoung'un gözleri dolarken karnının kasıldığını hissedebiliyordu. Jackson da geleceğini hissettiğinde birlikte gelmeleri için kulağına fısıldadı. Birkaç damla yaş yastığa düştükten sonra Jackson elinde bir sıcaklık hissetti. Gülümseyerek dudaklarını onun boynuna bastırdı ve onu ezmeden kenarı kaydı. Kendini yatağa atıp bir süre nefesini düzenledikten sonra ona döndü.

"Bir banyoya daha ihtiyacım var sanırım.

~

sonundayani

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin