jinyoung

416 43 46
                                    

"Size silah ve adam konusunda yardım edebilirim. Yeter ki ismimi duyurmayın." Jinyoung Youngjae'nin babasını duyduğunda yataktan doğruldu. "Ne..?" Hyungwon derin bir nefes alıp kafasını kapıya yasladı. "Keşke bir fikrim olsa..." mırıldandı. "Eğer Youngjae'yi o adamdan kurtarırsanız o zaman seninle olmasına izin veririm Shownu, en azından birlikte olursunuz hm?" Jinyoung paniklemeye başlamıştı. "Hyungwon çekil lütfen. Çıkmama izin verir misin?" Hyungwon gözlerini açıp ona baktı ve derin bir nefes aldı. "Jinyoung..." Birden kapı tıklatıldığında ikisi de geri çekildi. Kihyun içeri girdiğinde Hyungwon, Jinyoung'a bakmadan evden çıktı. Jinyoung onun bu durumdan memnun olmadığını biliyordu. "Youngjae'nin babası burada." Jinyoung, Kihyun'a bakmadı. "Duydum." Mırıldanıp kapıya uzandı. Kihyun onun bileğini tuttuğunda Jinyoung sinirlenmeye başlamıştı. "Kihyun çıkar beni buradan." "Dediklerini mi duydun? O sadece buraya seni kurtarmaya gelirlerse olacak bir şey. Eğer kimse gelmezse onları rahat bırakırız." Jinyoung sinirle güldü. "Tanrım çekil yoksa yüzüne yumruk atacağım Kihyun çok ciddiyim." Ama Kihyun çekilmedi. Jinyoung bütün planı duydu. Ama onu en çok şaşırtan cümleler Youngjae'nin babasının çıkmadan önce hatırlayıp söyledikleriydi. "Ha bir de, Jinyoung'un ailesiyle iletişime geçip Jackson denen o herifin onu kaçırdığını falan anlatırım. O kadar uzun süredir kayıp ki... Çok sevinecekler."

"Pekala, Day6 yardım edebileceğini söyledi. Namjoon da öyle. Bu bizi..." Jackson yere bakarak mırıldandı. "On dokuz kişi yapar." Jaebum başını salladı. "Eğer biraz daha insan bulabilirsek...kazanma şansımızı artırabiliriz en azından." Yugyeom bir süre düşündü. "Kim var ki..? NCT Youngjae hyungu öldürmek istiyor. Onlara durumu söylesek Shownu'nun yanına giderler." Yanaklarını şişirdi. Youngjae başını sallayıp ellerine baktı. Kapı çaldığında herkesin kafası havalandı. Youngjae doğrulup gülümsedi. Kapıyı açtığında karşısında duran kişi düşündüğünden daha da büyüktü. "Hyunjin!" Kollarını onun beline sardığında Jackson bir süre onlara baktı."Tanrım..." "Yardım...edebilir belki?" Jaebum mırıldandı. "Beni öldürmezse eder." Jackson ofladı. Yugyeom onun kim olduğunu bile bilmiyordu. Kunpimook kulağına eğildi. "Hyunjin, Jinyoung'un küçük kardeşi birazdan anlarsın zaten...aynılar resmen."

Hyunjin Jaebum'a ve Kunpimook'a, hatta yeni tanıştığı Yugyeom'a bile sarıldı. Ama Jackson'a sadece başıyla selam verdi. Jackson şaşırmadı, onu yapmasını bile beklemiyordu zaten. Çalışma odasındaki sandalyelerden birine oturdu ve etrafa baktı. "Evet?" Youngjae derin bir nefes aldı. "Evde olan şeyleri...anlatmak istersin diye düşündüm Hyunjin." Hyunjin başını sallayıp dudaklarını birbirine bastırdı. "Youngjae hyungun babası...dün bize geldi ve Jinyoung hyungu bulduğunu söyledi. Ben...sizinle olduğunu bildiğimden bir sorun olduğunu anlayıp Youngjae hyungu aradım. Bana olanları anlattı. İki gün sonra Jinyoung'un yanına gideceğiz. Onu görmek için. O...babamı görmek istemiyor bunu biliyorum, destek olmak için yalanıyla ben de gideceğim. Orada ona sizinle iletişimde olduğumu anlatıp bir şey iletmemi istiyorsanız iletirim. Orada duyduğum her şeyi de harfi harfine size gelir anlatırım." Jackson ona baktı. "Ve bunun karşılığında?" "Abimi düzenli göreceğim." Hyunjin kaşlarını çatarak Jackson'a baktı. "Zaten onu alıp gittiğinden beri sadece iki kere telefonda görüştük. Bu yüzden isteğimi geri çevirmezsin diye düşünüyorum Jackson hyung." Sesi iğneleyiciydi. Herkes Jackson'a baktığında Jackson göz devirdi. "Sizce hayır deme gibi bir şansım mı var? Başka seçenek yok ki." Youngjae başını salladı. "Harika! İki gün boyunca beni hiç arama, bizim hakkımızda bir şeyler söyleme tamam mı? Babanı ikna edebileceğini biliyoruz zaten." Hyunjin başını salladı. "Bir şey iletmemi istiyor musunuz peki?" Jackson başını salladı. "Birkaç şey..."

Jinyoung'un elleri ağzından çıkmıyordu. Tırnakları kısacık kalmış, etine dayanmıştı. Gözleri gece ağladığı için ve hiç uyumadığından kıpkırmızıydı. Saçları dağılmıştı ve burnu akıyordu. Nasıl yüzlerine bakacaktı ki? Kendi ailesini terk edip gitmişti. Şu ana kadar da bir kere pişman olmamıştı. Kendinden bu yüzden utanıyordu. Jackson'ın yanında ailesinden daha rahat olabilmesine utanıyordu. Kapısı açıldığında gözlerini yatak örtüsünden çekti. Kihyun'u gördüğünde geri indirdi. Gözlerini kırptığında iki damla yaş yanaklarından süzüldü ve yatak örtüsüne düştü. "Jinyoung..." Kihyun yanına oturduğunda Jinyoung bir tepki vermedi. Babası karşısındayken ne diyecekti? Ona nasıl o aileye ait hissetmediğini anlatacaktı. Anlamazdı ki. Nasıl anlayacaktı? Kendi oğlu eve ait hissetmediğini söylüyordu. Hyunjin aklına gelince minikçe gülümsedi. Belki onu da getirirlerdi. Onu özlemişti. Küçük kardeşiyle koca dört yılda sadece iki kere telefonda görüşebilmişlerdi. Onun okulu ve Jinyoung'un yakalanma korkusu ikisi arasına kocaman bir duvar örmüştü ama Hyunjin'in ona kızgın olmadığını biliyordu. Hyunjin'in kızgın olduğu kişi Jackson'dı. Onu alıp götürdüğü için ona kızgındı. Çünkü Jinyoung ona verdiği sevginin hepsini Jackson'a veriyordu. Kendini ikinci planda hissediyordu. Jinyoung bunların hepsini biliyordu ama Hyunjin'e onu hala dünyalar kadar sevdiğini nasıl anlatırdı...bilmediği şey buydu. Kihyun'un yanında olduğunu ağzından çekilen ellerle hatırladı. Onu kendine zarar verdiğinden azarlıyordu. Aklına Jackson geldi, o da Jinyoung ne zaman stres olsa o zaman onun ellerini ağzından çekerdi. Ama o azarlamazdı. Jinyoung gözlerini kapatıp başını geriye attı. Jackson'ı çok özlemişti. Burada kalmanın en kötü yanı Jackson'ın ondan vazgeçip Mark'a gideceği korkusuydu. Bu tuhaf his aklında dönüp duruyordu. Mark bir şey yapıp onun aklını çelecek ve Jackson nasıl olsa Jinyoung gitti diyerek aptalca bir şeyler yapacak diye ödü kopuyordu. Jackson'a güveniyordu güvenmesine, güvenmediği kişi Mark'tı.

Kihyun'un ellerinin kendi ellerini kavradığını hissettiğinde onları çekmedi. Derin bir nefes alıp kenetli ellerine baktı. " Ne diyeceğim biliyor musun?" Kihyun uzun süre sonra ona yöneltilenin nefret dolu bir cümle değil de gerçek bir soru olduğunu duyunca kafasını kaldırdı. "Ben seni hiç sevmemişim. Jackson'la o gece konuştuğumda anlamıştım. Seni şu kızla bastığım gece hani. Eğer seni seviyor olsaydım o gece beni öpmesine izin vermezdim Kihyun. Ama ben sadece senden ayrılmak için bir bahane arıyormuşum. Bahanemi elime sem verdin ve ben senden ayrıldım. Eve gidip Jackson'ı öptüm...biraz sarhoştum evet ama senin öpücüklerinden kat kat iyi hissettirdi biliyor musun? Kendi kendime dedim ki "Vay be Jinyoung...neler kaçırıyormuşsun." Sadece öpücük yüzünden bile değil. Nasıl oluyorsa her türlü senden daha iyi olabiliyor. Tanrım..." Güldü ve kenetli ellerini havaya kaldırdı. "Bu, benim için bir şey ifade etmiyor Kihyun. Elimi tutsan da, beni öpsen de, birlikte yatsak da sevişsek de benim aklımda Jackson olacak. Hiçbirini isteyerek yapmayacağımı biliyorsun, ne olursa oldun onu düşüneceğim. Bu halde olmamın sorumlusu sensin, ailemin karşısına çıkarken duyacağım utancın sebebi sensin. Akşam ağlamamın, kendime böylesine kötü davranmamın sebebi sensin çünkü sen laftan anlamayan aptalın tekisin!" Elini sertçe onunkinden çekti. "Senden nefret ediyorum! Beni aldattığında bile bu kadar sinirlenmemiştim! O barda karşıma çıkıp Jackson'la kavga etmemize sebep olduğunda ya da beni aptal telefonundan arayıp yanına gelmemi istediğinde hiçbirinde bu kadar sinirlenmedim! Hepsinde dedim ki onu rahat bırak sadece aşk acısı çekiyor!" Kihyun'un gözleri doluyordu. Yavaşça ayağa kalktı. "Aşk acısı falan değil bu sen sadece takıntılısın! Kurban olarak beni buldun ve eline geçen her fırsatta beni ele geçirmeye çalışıyorsun!" Sinirle bağırdı, elleri titriyordu. Sesi ağlamaktan ve bağırmaktan çatallanmıştı. Kihyun kapıya doğru ilerken Jinyoung sinirle ellerinden birini yatağa vurdu. "LANET OLASI SEVGİNİ İSTEMİYORUM! ÇIK ARTIK HAYATIMDAN! AŞK ACISIYMIŞ! SİKEYİM AŞK ACINI! DUYDUN MU YOO KİHYUN?! AŞK ACINI SİKEYİM!" Kapı kapandığında Jinyoung derin bir nefes aldı ve kendi kendine mırıldandı. "Aptal...aptal, aptal herif! SAKIN BİR DAHA BU ODAYA GİRME SENİ YEMİN EDERİM ÖLDÜRÜRÜM!"

~

:)(:

sonunda birileri sinirleniyoR

💚

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin