mark

457 59 50
                                    

Jinyoung arabasının anahtarını alıp ceketini giydi. "Hazır mısınız?" Herkes hazır olduğunu söyledi. "Ben Jaebum hyungla giderim!" Kunpimook arabaya doğru koşturunca Jaebum güldü ve mırıldandı. "Aptal..." Jinyoung evin kapısını kapadı ve merdivenlerden indi. Arabaya bindiklerinde Yugyeom ona döndü. "Hyung?" "Yuggy?" Yugyeom kıkırdadı. "Neden gitmek istedin." Jinyoung, Jackson kıskançlıktan ölsün diye demek istedi. "Sadece...beklemekten sıkıldım." Mırıldandı. Yugyeom gülümsedi. "Son bir aydır nasıl olduğunu biliyorum hyung. Ama...Jaebum Hyung be Youngjae hyung arasında olan şeyler sizde de olsun istemem..." Sona doğru sesi kısıldı. Jinyoung ona cevap vermedi, aklını dağıtmak için başını sağa sola salladı.

Vardıklarında hepsi içeri girdi. Yerlerine oturdular ve içkilerini söylediler. Bir süre oturduktan sonra Jinyoung Jaebum'u dans pistine çekti. Uzun zamandır onunla bu kadar eğlenmemişlerdi. İkisi de sevgilileri varken birbirleriyle dans etmeyi anlamsız buluyorlardı. Ama ikisi de bunu özlemişlerdi. Yugyeom ve Kunpimook da onlara katılınca kahkaha atmaktan dans edemez oldular. Jaebum tuvalete gideceğini söyledi Jinyoung da oturacağını haber verdi. Yugyeom ve Kunpimook biraz daha duracaklarını söylediler. Jinyoung başka bir içki aldıktan sonra etrafa baktı ve pipeti ağzına doğru itip içeceğinden bir yudum aldı.

Gözlerini kulüpte gezdirirken köşede oturan ve ona bakan Kihyun'la göz göze geldi. Etrafına baktı ama sadece Hyungwon ve Jooheon'u görmüştü. Diğerleri neredeydi? Youngjae onlarla mıydı? Kihyun elini kaldırıp ona selam verdi. Jinyoung kaşlarını çatıp tekrar önüne döndü ve içeceğini içmeye devam etti. "Lütfen buraya gelme...Lütfen buraya gelme." Kendi kendine mırıldanıyordu. Birkaç dakika hiçbir şey olmayınca rahatlıkla nefes verdi.

Tam arkasını dönecekken aniden karşısına çıkan Kihyun'la yerinden zıpladı. "Merhaba Jinyoung-ah~" Jinyoung göz devirip mırıldandı. "Git başımdan..." Bu kadar seste onu duyamayacağını biliyordu. "Bana baktığını gördüm." Jinyoung omuz silkti. "Sonra kafamı çevirdiğimi dd gördün değil mi? Beni rahat bırak Kihyun." Kihyun derin bir nefes aldı. "Seni özledim...gerçekten Jinyoung." Jinyoung ofladı. "Lütfen..." Kihyun başını sağa sola salladı. "Ciddiyim...seni özledim. Jackson'ı gerçekten seviyor musun ki? Sadece benden ayrıldığın zaman boşlukta hissettin ve yanında o vardı." Jinyoung kaşlarını çattı. "Ona olan sevgimi mi sorgulayacaksın şimdi de?" Kihyun başını sağa sola salladı, Jinyoung ise Jaebum'u bulmak için etrafa baktı. Kihyun, Jinyoung'un ellerini tuttu. "Jinyoung lütfen...lütfen Seni kaybettim ama geri kazanabilirim. Buna izin ver lütfen..."

Jackson, Jaebum'a mesaj atıp nerede olduklarını öğrendikten sonra Mark'ı eve bırakıp oraya gitti. Mark'ın çok uykusu vardıbu yüzden eve gider gitmez yattı. Jackson kulübün gösterişli kapısından girdikten sonra etrafa baktı. Gözleri tanıdık bir yüz ararken tam karşısında gördüğü manzara ile dönüp kaldı. Kihyun, Jinyoung'un ellerini tutmuştu.

Onun Jinyoung'unun.

Karnına inanılmaz bir sancı girdi ve yumruklarını sıktı. Jinyoung neden çekilmiyordu? Yüzünü bu kadar uzaktan net olarak görmese de o olduğundan emindi. İnsanların arasından geçerken tek düşündüğü şey Jinyoung'un Kihyun'a değen elleriydi. Jaebum'un ona seslendiğini duyar gibi oldu ama umursamadı. Zaten Jaebum neredeydi onu bile bilmiyordu. Kihyun'u kolundan geriye doğru çekince geriye doğru sendeledi. Jinyoung, Jackson'ın nereden çıktığını anlamamıştı. Şaşkınlıkla ikisine bakıyordu.

Jackson bir saniye bile Jinyoung'a bakmadan sıktığı yumruğu Kihyun'un suratına geçirdi. Jinyoung hâlâ  şaşkınlıkla olanları izliyordu. Jackson bir yumruk daha attığında Jinyoung yerinden kalktı. "Jackson!" Onu durdurmak için bağırdı ama işe yaramıyordu. "Jackson dur!" Jackson onu dinlemedi. Jaebum gelip arkadan onu çekene kadar vurmaya devam etti. "Jackson dur artık!" Jaebum ona seslendi. "UZAK DURUN NERESİNDEN ANLAMIYORSUN?! SANA ONLARCA KEZ ONDAN UZAK DURMANI SÖYLEDİM!" Kihyun ağzındaki kanı yere tükürdü. Hyungwon ve Jooheon da gelmişti. Şarkı kapanmış insanların hepsi dağılmıştı. "Neden beni özleyebileceğini kabullenmiyorsun Jackson?" Jinyoung kaşlarını çattı. "Yeter artık. Jaebum gidelim hadi." Jackson'ı götürmesi için Jaebum'a seslendi. Jackson ağzını açtı ama Jaebum onu kapıya doğru itti. "Hadi Jackson...gitmemiz gerek."

Jinyoung titreyen elleriyle arabasının anahtarını tezgahtan aldı ve Kihyun'a döndü. Birkaç saniye durup başını sağa sola salladı. "Benden uzak dur." Mırıldanıp peşlerinden gitti. Jackson'ın arabasına bindiğinde hala burnundan soluduğunu farkındaydı. Jackson eve dönen yola girmedi. Jinyoung sessiz kalmayı tercih etti. Jackson kolay kolay sinirlenmezdi ama sinirlendiğinde de kendini tutamazdı. Ellerini birbirine kenetleyip sakinleşmeye çalıştı. Jackson ormanlık bir yola girdi. Yolun sonunda gördüğü büyük ev yüzünden gözleri merakla açılmıştı. Burası neresiydi?

Jackson arabayı park etti ve anahtarı çıkardı. Jinyoung onun arkasından arabadan indi ve eve girdi. "Bir açıklaman var mı?" Jinyoung ona baktı. "O-orada olduğunu bilmiyord-" "Elini tuttuğunu da mı fark etmedin Jinyoung?" Jinyoung derin bir nefes aldı. "Sen de her gün Mark'lasın değil mi? El ele tutuşmaktan fazlasını yaptığınıza eminim. Sakinleştiğinde konuşalım Jackson..." Yanından geçeceği sırada Jackson onun kolunu tuttu ve onu duvarla arasına aldı. Jinyoung şaşkınlıkla ona bakıyordu.

Jackson güldü. "Evet Jinyoung, el ele tutuşmaktan fazlasını yaptık. Sen barın tekinde eski sevgilinle el ele tutuşurken ben Youngjae'nin yanında, gerçekleri anlamaya çalışıyordum çünkü aptal babası yüzünden Jaebum onu aldattığını düşünüyor!"

~

zAa herkes jackson jinyoungun pesinden kosacak sanmisti degil miWOXLĞSLXĞWKCĞWLFĞSŞCŞAL

💚

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin