eve gitmek istiyorum Kunpimook

809 71 110
                                    

Yugyeom yatağında oturuyordu. Kunpimook odaya girdiğinde kafasını kaldırmadı. Yere bakarken mırıldandı. "Eve gitmek istiyorum Kunpimook." Kafasını kaldırıp onun gözlerine baktı. Gidemeyeceğini biliyordu. "Burada kalmak istemiyorum." Kunpimook koltuğa oturup bacaklarını kendine çekti ve cevap vermedi. "Evimi özledim ben...hem size yardım edemem. Silah falan kullanamıyorum, arabayı yetmişten hızlı süremiyorum ve en önemlisi ben kandan korkarım." Kunpimook ona cevap vermeyince devam etti. "Jaebum...sanırım lideriniz o. Onunla konuşsam beni evime götürür belk-" "Hep bu kadar karamsar ve şikayetçi misindir?" Yugyeom kaşlarını çattı ve içinde oluşan kendini koruma duygusuyla kelimeleri düşünmeden söyleyiverdi.

"Hep insanların başında onları bir sapık gibi izlerken uyuya kalır mısın?"

Kunpimook duyduğu sözlerle kafasını kaldırıp bir süre ona baktı. Omuz silkip ayağa kalktı üstünü silkeledi. "Bu kadar düşüncesiz olacağını düşünmemiştim." Yugyeom dediğine sonradan pişman olsa da ağzını açıp tek kelime etmedi. Ona boş boş bakmaya devam etti. "Bir sapık olduğumdan değil, seni merak ettiğim için bekliyordum. Sanırım bir hiç için beklemişim." Neydi bu çocuğun sorunu? Neden kendi kendine triplere giriyordu ki? Yugyeom omuz silkti. "Seni bir saattir falan tanıyorum yani...bu söylediklerin beni suçlu değil tam tersine kaçırılmış ve tamamen suçsuz biri gibi hissettirdi." Ondan özür dileyecek değildi. Eve gitmek istiyordu. Kunpimook derin bir nefes alıp güldü ve tam Yugyeom'un önünde durup sessiz ve tehditkar bir tonda konuştu.

"Pekala. O zaman söyleyeyim. Eve falan gidemezsin. Çok sevdiğin arkadaşın Jeon Jungkook çetesiyle birlikte aranan kaçakçılar ve kaybolmadan önce güvenlik kameraları tarafından kaydedilenen görüntülerde sen ve o sarılıp gülüşüyorsunuz.  Dışarı çıktığın an polisler seni gözaltına alırlar ve seni bir güzel döverler. Konuşamazsın. Ha diyelim ki ağzından bir şeyler kaçırdın. Sevgili en iyi arkadaşın seni çıktığın gece bulur. Kafana silahını dayar ve acımadan tetiği çeker. Yaşadığın ve yaşayabileceğin her şey yok olur. Silah sesini duyan etraftaki polisler gelip kontrol etmezler. Neden biliyor musun? Çünkü Bangtan çoktan onlara maaşlarını vermiş olur.

Hala eve mi gitmek istiyorsun? Bunu denemeni tavsiye etmem ama seni buraya da bağlamam. İstediğini yapar ve en yakın arkadaşının silahıyla ölüp gidersin. Vücudun da bir kanala falan atılıp bir veya iki ay sonra çürümüş ve yapış yapış bir halde bulunur. Sonra Jeon'un polislere ödediği paracıklar işe yarar ve otopsi raporuna senin intihar eden öylesine biri olduğunu söylerler. Bu dünyadan sonsuza dek silinirsin Yugyeom. Sonsuza dek silinmek mi istiyorsun? Bu kadar aptal mısın?"

Yugyeom'un duyduğu şeyler gözlerini kocaman ederken onları yavaşça kırpıştırıp dudaklarını yaladı ve fısıldadı. "D-değilim. B-ben gitmeyeceğim." Kunpimook memnuniyetle başını salladı. Onun yeteneği buydu. İnsanları ikna etmek ve asla kaybetmezdi. Got7'ın geri kalanı gibi. "Harika! Şimdi biraz daha uyu. Uyandığında giymen için sana kıyafet bırakacağım. İstersen duş alabilirsin ama...mikrop kapabilir. En iyisi önce Youngjae Hyung'a sor. Sonra aşağı inersin ve kalan herkesle tanışırsın. Onlar iyi insanlar Yugyeom...eğer onların tarafındaysan. Ve sen bizim tarafımızdasın. Tatlı rüyalar!" Odadan çıkıp kapıyı arkasından kapadığında derin bir nefes aldı.

"Ahh yaptın işte Bam...Ona patron kimmiş gösterdin. Kesinlikle seme olacağım yahu...kimse beni engelleyemez."

Sabah saat 10:27'yi gösterirken Kim Yugyeom güzel rüyalar gördüğü uykusundan uyandı. Yarım saat kadar açılmayı bekledi ve ayağa kalkıp etrafa baktı. Gözlerini kaşıyıp duruyordu. Az uyuduğunda hep böyle olurdu. Kunpimook'un getirdiği kıyafetleri görünce derin bir nefes aldı ve kot pantolonla tişörtü giydi. Kapıyı açtı ve koridora çıktı. Uzun koridor 6 kapıya açılıyordu ama o odaları karıştıracak değildi. Onu yakalarlarsa kesin öldürürdüler. Aşağı inip sessizce etrafa göz gezdirdi. Kunpimook televizyon izliyordu. Sabah gördüğü çocuk mutfaktaydı ve yanında Youngjae vardı. Bir de tanımadığı bir adam. Üçüde mutlu gözüküyordu. Jaebum'un burada olmamasına sevinmişti. Ona karşı olan korkusunu şu anlık yenebileceğini düşünmüyordu. "Ş-şey g-günaydın?" Herkes arkasını dönüp ona baktı. Youngjae küçük bir kahkaha attı ve el salladı. "Günaydın Uykucu!" Jinyoung ve yanındaki adam gülümsediler. "Günaydın Yugyeom. Sabahki gibi davranacağını düşünmüştüm." Jinyoung'un yanındaki adam yavaşça omzuna vurdu. "Çocuk rahatsız hissediyor zaten...Bir de sen böyle yapıyorsun.." Jinyoung omuz silkip sessizce güldü ve işine geri döndü.

"Bam seninle konuşmuyor mu?" Yugyeom ona bakıp derin bir nefes aldı. "Adın cidden..." Kunpimook'un ensesinden tüm yüzüne doğru gelen kızarıklık diğerlerinin gülmelerine yol açtı. "Aman Tanrım Bam sevdiğin çocuk seni sadece ismini kullanarak gömebiliyo-" "AHH JACKSON HYUNG NE DİYORSUN?!" Aniden koltuktan kalkıp sırtına atladığında Jackson sendeledi. "ARKAMDAN İN! İN APTAL ÇOCUK SENİ AHHH JINYOUNG SEVGİLİNE YARDIM ET BEBEĞİM!" Jinyoung kafasını kestiği biberlerden kaldırdı ve göz devirip kesmeye devam etti. Youngjae de kıkırdayarak onları izliyordu. "Birbirinizi yiyin." Diye mırıldandı Jinyoung. Bu Yugyeom'un da gülmesini sağladı.

Youngjae eliyle onu yanına çağırdı ve  fısıldadı. "Jaebum ve sana konuşmanız için bir yer ayarladım. Bu akşam üstü. Aranızdaki buzları eritin diye! Ahh teşekkür etmene gerek yok." Gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdu. Yugyeom o sırada kapının kapanma sesini duydu.

Im Jaebum gelmişti.

~

Hikaye biraz daha açılıp hızlanmaya başlıyor sonunda. Eğer hikaye ile ilgili önerileriniz ve görüşleriniz varsa seve seve dinlerim. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin yorum okumaya bayılıyorum çünkü. Teşekkür ederiiim!

💚

-light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin