youngjae

558 58 63
                                    

"Ee Jaebum? Ne zaman evimize döneceğiz?" Jaebum yediği yemekten başını kaldırıp biraz düşündü. "Gittiğimde onlarla konuştum. Bir daha öyle bir şeye cesaret edebileceklerini zannetmiyorum. O yüzden ne zaman isterseniz dönebiliriz." Yugyeom mızmızlanınca herkes ona döndü. Tüm gözlerin üstüne olmasını beklemediğinden aniden yanakları kızarmıştı.

"H-hiç havuza falan girmedik." Kunpimook elini kulağına götürdü. "Ha?" Jinyoung da ağzını silip başını salladı. Youngjae kıkırdıyordu. "Bir ses duydum ama..." Yugyeom tekrarladı. "Havuza g-girseydik..." Jackson gözlerini kıstı. "Kim konuşuyor?" Jaebum omuz silkti. "Yanlış duyuyorsunuz. Kimsenin konuştuğu yok. Değil mi Jae?" Youngjae başını sallayıp gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Havuz.." Jinyoung ofladı. "Sinek falan mı vızıldıyor?" Jackson omuz silkti. "Bu aylarda ortaya çıkmaya başlıyorl-" "LANET HAVUZA GİRMEDİK! HAVUZA GİRMEK İSTİYORUM!"

Etraflarındaki herkes bakışlarını onlara çevirdi ama onların umrunda değildi. Yugyeom bağırdığında ona kahkahalarıyla karşılık verdiler. Birkaç dakika boyunca aralıksız güldüler. Sakinleştiklerinde Jaebum başını salladı. "O zaman birkaç gün daha kalıyoruz." Yugyeom başını sallayıp güldü. "Teşekkür ederim Hyung." Yugyeom mhtlu hissediyordu ama ertesi gün pişman olacağını hiç düşünmemişti.

Kafasını sudan çıkarıp derin bir nefes aldı birkaç saniye içinde kendini tekrar su altında buldu. Anladığı kadarıyla buradaki kimse düzgün yüzmüyordu. Yüzme denince akıllarına gelen şey kulaç atmak veya dinlenmek değil de kim kimi daha önce boğabilir yarışı gibiydi. Eliyle havuzun kenarına uzandı ve kendini tek bir hamlede yukarı çekip mermere yattı. "Siz delirmişsiniz..." Mırıldandığında herkes güldü ve oynamaya devam ettiler. Yugyeom üstüne düşen gölgeyi görünce ellerini yüzüne siper etti. "Acı bana Kunpimook..." Kunpimook güldü ve başının kenarına oturdu. "Kaldır kafanı." Yugyeom kafasını kaldırdı, Kunpimook kafasını hafifçe aşağı bastırana kadar öyle kaldı. Başının altındaki soğuk teni hissedince irkildi, sadece birkaç saniyeliğine. Sonra rahatladı ve gözlerini kapadı.

"Ahh Jaebumie! Öleceğim!" Youngjae bağırdı. "Eminim yatakta da böyle diyordur." Jinyoung kendi kendine konuştuğunu sanıyordu ama suyun altındaki Youngjae dışında herkes duymuştu. Jackson'ın kahkahasıyla gözleri kapalı olan Yugyeom'un bile yüzüne bir gülümseme yayıldı.

Şöyle bir düşündü. Eski hayatı çok da kötü değildi evet. Ama kesinlikle bu hayatından kötüydü. Sıradan, tek düze, sıkıcı bir hayatı vardı. İlk başta kendini bu gruptan ne kadar uzak hissettiğini hatırladı. Onlara güvenmiyordu. Onları sadece para için yarışan hatta para için her şeyi yapan insanlar olarak görüyordu. Ama onlarla zaman geçirdikçe aslında hepsinin aynı kendisi gibi olduğunu gördü. Buradaki kimse üzgün olduğunu, mutlu olduğunu saklamaya gerek duymuyordu. Çünkü birbirlerine güveniyorlardı. Birbirlerini aileleri olaral görüyorlardı. Kendini o aileden biri olaral görmek Yugyeom'a güvende hissettirmişti. Gerçek bir aile kulağa gerçekten hoş geliyordu. Çok hoş.

"Yuggy! Günaydı- Aman Tanrım yanlış zamanda geldim!" Kapının çarpılmasıyla Yugyeom gözlerini açıp esnedi. "Youngjae Hyung?" Ses gelmeyince hafifçe doğruldu ama kollarına dolanmış eller onu durdurdu. "Nereye gidiyorsun..?" Kunpimook gözlerini açmadan mırıldandı. "Youngjae Hyung geldiği gibi gitti. Yinr yanlış anladı kesin..." Kunpimook onu kendine çekti. Ancak Yugyeom ayağa kalkmakta niyetliydi. "Sana dün tişörtünü giy dedim ama bir bahane buldun!" Kunpimook kollarını gevşetiğ gözlerini ovuşturdu. "Sıcak oluyor...hem bir de yanımda sen varken." Yugyeom dolabı açıp kot pantolonunu ve kapşonlusunu alıp ona dönmeden banyoya gitti. "Aptal!" Banyo kapısını çarpınca Kunpimook güldü ve yatakta doğruldu. Uzanıp telefonunu aldı ve mesajlarını kontrol etti. Bilinmeyen numaradan gelen bir mesajı görünce kaşlarını çattı.

×××-×××-××-××

Ben Changkyun, biliyorum sana mesaj atmamdan hiç hoşlanmayacaksın ama buluşmak istiyorum. Lütfen bundan kimseye bahsetme. Shownu Hyung bilmiyor. Kimse bilmiyor. Sana anlatmam gereken şeyler var Kunpimook. Otopark olayıyla ilgili, sanırım kimin yaptığını öğrendim.

Kunpimook bir süre mesaja baktı. Evlerini basanlar onlar değil miydi zaten?

Kunpimook Bhuwakul

Ne saçmalıyorsun sen? Konuşacak bir şey yok. Her şey gayet açık. Suçu başkalarına atmayı aklından bile geçirme Changkyun ne yapmaya çalıştığını biliyorum ama ben aptal değilim.

Gönder tuşuna bastı ve telefonu geri yerine koydu. Cevap vermek bile gereksizdi. Neden gerçeğini bildiği yalanları dinleyecekti ki? Ofladı ve yataktan kalktı. "Sabahımı mahvettin..." Göz devirdi ve kıyafetlerini giydi. "Yuggy?" İçeriden ses gelmeyince kaşlarını çattı. "Yugyeom?" Banyo kapısına yaklaştı. Su sesini duyunca başını sallayıp kapıdan uzaklaştı. Telefonuna gelen bildirim sesiyle tekrar yatağa oturduve telefonunu açtı.

Im Changkyun

Anlamıyorsun...Kimseye suç attığım yok! Kim olduklarını biliyorum. Hepimizi izliyorlar Yugyeom. Sizin döneceğinizi biliyorlar, ev adamlarıyla dolu. Güvende değilsiniz...lütfen açıklamama izin ver.

Kunpimook kaşlarını çattı. Kalp atışları hızlanmıştı. Bir süre düşündü ve mesajını yazdı.

Kunpimook Bhuwakul

Sen döneceğimizi nereden biliyorsun..? Onlar kim Changkyun?

Bu sefer cevap anında geldi.

Im Changkyun

İzleniyoruz diyorum! Buluşmak zorundayız. Çiçek bahçesine gel.

Kunpimook kaşlarını çattı. Şifreli konuşuyordu. Gerçekten izleniyorlar mıydı? Çiçek bahçesi alışveriş merkezinin arkasındaki hurdalıktı. Shownu ve Jaebum oradan hiç umulmayacak kalitede parçalar bulduğundan oraya çicek bahçesi gibi saçma bir ad takmışlardı. İşe yarayacağını hiç düşünmezdi ama...yaramıştı işte. Telefonuna baktı ve derin bir nefes aldı.

Kunpimook Bhuwakul

Sakın beni bunu yaptığıma pişman etme...

Ofladı ve ayağa kalktı. Arabasının anahtarını alıp kendi kendine mırıldandı. "Bu o kadar aptalca ki..." "Ne saçma?" Arkasını döndüğünde Saçlarını havluyla kurulayan Yugyeom'u gördü. Birkaç saniye ona baktıktan sonra konuştu.

"Biraz hava alacağım Yuggy."

~~~~~~~~~~~~~

💚

-Light

seoul driftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin