Karışık Kafa

7.6K 285 19
                                    

Anıl'ın sözleri karşısında bir an afalladım. İfadesizliğe o kadar alışmıştım ki sanırım şaşkınlığımı ilk defa birinin görmesine izin verdim o anlarda. Karşımda durmuş gözlerime bakarken bunu çok net gördü. Sorar ve şaşkın gözlerle ona bakmayı sürdüğümde bakışlarını kaçırıp derin bir nefes aldı. Tekrar bana baktığında yüzünde hayal kırıklığı vardı.
Tekrar ifadesizlik maskemi takıp gece gibi gözlerine baktım.

"Bittiyse artık gidiyorum."

"Hayır bitmedi. Ve Tuğba, içimi tamamen dökene kadar ikimiz de hiçbir yere gitmiyoruz."

Sesinin yükselmesi karşısında kaşlarımı çattım. Yine de ilgisiz göründüğümden emindim. Tekrar derin bir nefes aldı ve devam etti. Bu defa sesi sakin hatta kısıktı.

"Bak başta seninle Efe'nin uğraşmasından dolayı ilgilendim. Kabul ediyorum ona olan düşmanlığımdan bunu yaptım. Ama sonra seninle konuştukça ilgimin Efe ile alakalı olmadığını anladım. Sen sakince ve umursamazca benden hoşlandığını söylediğinde anladım. Senden hoşlanmaya başladığımı iyice anladım. Keşke dedim keşke sen benden hoşlanırken bunu farkedip sana karşılık verseydim. Bunun için ne kadar pişman olduğumu bilemezsin. Farkına vardıktan sonra sana yaklaşmaya çalıştım. Ama sen hiç aldırmadın bana. Gözlerine yakından bakmak için o kadar uğraşmama rağmen sen yüzüme bile bakmadın. Üstelik o yaptıklarına karşın sen ona şans tanıdın. Evet evet farkettim bunu da. Bunu anladığımda içimdeki acı sana bir an evvel hislerimi anlatmamı gerektirdi. Ben de bir şans istiyorum senden."

Sözleri bitene kadar dikkatle dinledim. Ama kafamdaki karışıklık gittikçe arttı. Ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilemeden öylece kaldım. Sakince bana bakan gözlerine odaklandım. Yalan söyleyen bir hali yoktu. Ama yine de güven hissetmedim. Efe o kadar yaptığı şeyden sonra bile bana güven vermişti. Ben bunları düşünürken Anıl bakışlarıyla gözlerimle dudaklarım arasında mekik dokuyordu. Yutkunup ayağa kalktım. O da benim gibi ayaklanınca yüzüne bakmadan çantamı aldım ve yürümeye başladım. Birkaç adım attıktan sonra önüme geçti ve yürümemi engelledi. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Sevimli görünmeye çalışarak gülümsedi.

"Şartların eşit olması gerekmiyor mu sence de?"

"Ne şartı?" diye sorunca gözlerime baktı sonra kapıyı gösterdi.
Efe çıkış kapısının önünde duvara sırtını vermiş bir şekilde dikiliyordu. Tekrar Anıl'a döndürdüm bakışlarımı ve "Eee ne şartı?" diye sorumu yineledim. Bakışlarını Efe'ye dikmiş bir şekilde cevap verdi.

"Efe'ye verdiğin şansı bana da vermeni istiyorum. Yani numaranı almam gerekiyor ki şartlar eşit olsun."

Bakışlarını bana çevirip cevap bekledi.

"Peki yaz o zaman."

Numaramı kaydetti. Tatlı bir gülümseme eşliğinde "Görüşürüz" dedikten sonra önümden çekildi.

Hiçbirşey demeden çıkışa doğru yürümeye başladım. Efe öfkeli görünüyordu. Yanında duraksamadan adımlarımı hızlandırdım. Arkamdan geldiğini hissettim ama durmadım. Biraz ilerledikten sonra kolumu yakaladı. Dönüp baktığımda öfkeli bakışları yerini sakin ve şefkatli bakışlara bırakmıştı. Birşey demesini bekledim bir süre. Sonra söze başladı.

"Biraz konuşalım mı?"

"Tamam yürüyelim mi sahile doğru?"

Kafasını sallayıp kolumu serbest bıraktı.

Sahile geldiğimizde hâlâ konuşmamıştı. Bir banka oturup onun da oturmasını bekledim. Sıkıntılı bir şekilde nefes verdi. Sonra söze başlamak ister gibi ağzını açtı ama tekrar kapattı. Oflayıp ona döndüm.

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin