Tanışma

1.2K 53 8
                                        

"Ne? Nasıl yani?"

"Şuan evde bizi bekliyorlar."

"Ah! Anıl hazır değilim."

"Hazırsın güzelim."

"Okul kıyafetleriyle mi gideceğiz yani?"

"Ne olmuş kıyafetlerine?"

"Forma? Eteğim kısa ve kötü görünüyorum."

"Sonunda eteğinin kısa olduğunu anladın yani?"

"Anıl!"

"Kötü görünmüyorsun sevgilim. Ama istersen bir eve uğrayabiliriz. Tabii acele etmemiz gerekiyor."

"Hadi o zaman."

Eve varana kadar gerginlikten sesimi çıkarmamıştım. Anıl arada elimi tutuyor bazen de dudaklarına götürüp gülümsememi sağlıyordu. Hemen okul kıyafetlerinden kurtulup düz bir buz mavisi kotla gri v yakalı kazak giyindim. Kolları fazlasıyla uzundu. Dikişler kapanmıştı. Avcuma kadar gelen uçları işimi görüyordu. Saçlarımı iyice tarayıp hacim verdikten sonra açık bıraktım. Yüzümün acayip rengini eşitleyip siyah kalem çektim. Normal sayılacak bir ayakkabı buldum. Tabii bir de deri olmayan bir ceket. Hafif ama güzel parfümümü de sıkıp Anıl'ın yanında aldım soluğu. Siyah olmayan şeyler biraz rahatsız etse de onun tepkisi iyi hissettirmişti. Tatlı bir gülümseme yüzünde yer almış, öyle güzel bakıyordu ki çirkin hissetmek mümkün değildi. Dudaklarıma bir pekiştireç hediye edip motive etti beni. El ele çıkıp arabaya atladık. İşin dalgasındaydı hâlâ.

"Formalarınla da iyi görünüyordun hem de sadece benim için olmasını isteyeceğim kadar. Ama böylesi aile için daha iyi."

"Off Anıl!"

"Tamam. Sadece biraz fazla özledim seni."

"Ailenden bahset biraz."

"Babam pek sert görünmese de öyledir. Bir şirketi var, ayakkabı üzerine. Annem takı tasarlıyor, bir bijuterisi var. Çoğunlukla çalışıyorlar. Annem bana fazla düşkündür. Biraz da despot."

"Harika! Umarım sorun olmaz."

"Olmaz merak etme. Onları etkileyeceğinden eminim."

"Ben değilim."

Evleri büyük sayılabilecek bir evdi. Kapıları aşıp bahçeyi geçtikten sonra zili çaldı Anıl. Elimi destek olmak için sıkı sıkıya tutuyordu. Kapıyı orta yaşlı bakımlı bir kadın açtı ve içeri davet etti bizi. Girince elimi bırakıp kadına sarıldı Anıl. Annesiydi. Beraber beni unutup salona geçtiler ben de peşlerinden gitmek zorunda kaldım. Tekli koltukta oturan esmer ve heybetli adam hareketliliği fark edince ayaklandı. Saçlarının aralarında aklar vardı ve inanılmaz bir karizma katıyordu adama. Kadın adamın yanında yerini alıp gülümseyerek beni süzmeye başladı. Yüzündeki ifadeden 'bu mu yani?' mesajını çıkardım. Yine de bozmadan ben de hafif bir tebessümle bekledim. Anıl elimi tutup bir adım öne çıkardı beni.

"Anne, baba bu Tuğba. Sevgilim."

"Memnun olduk kızım. Ben Kürşat Akar."

"Memnun oldum."

"Ben de Tülay. Memnun oldum kızım."

"Ben de."

"Yemeğe geçelim isterseniz."

Yemek sesizce devam ederken derin nefeslerle kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Bir çatal sesi duyduktan sonra kafamı kaldırdım. Tülay hanım bana dikkate bakıyordu. Özellikle gözlerime. Bu kez kalemi abartmamıştım bile. Neden bakıyordu öyle bir kusur bulmaya çalışır gibi? Sessizce bekledim gelecek olan şeyi. Anıl masanın altından bacağıma elini koyup sıktı destek olurcasına. Annesini tanıyordu tabii.

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin