Kavga

3.5K 161 3
                                    

Hayatımın en zorlu zamanlarıydı belki de o zamanlar. Okuldan uzak durmayı ilk defa istemiştim. Onlardan uzak kalmak en iyisiydi. Sevgililik veya onun gibi şeyler bana göre değildi. Bunu Efe'yi kırarak da olsa anlamıştım. Beklenti çok yanlış bir şeydi söz konusu bensem. Hislerim bir kelepçe altındaymış gibi hareketsizdi. Hiçbir kıpırtı hissetmemek normaldi benim için. Ama diğer insanlar bunu garipsiyordu. O yüzden de insanlardan mümkün oldukça uzak durmak istiyordum. Ailem dahil herkesten uzak bir hayat kuracak ve yaşayacaktım. Bu o anlarda oldukça mantıklı geliyordu...

Okula gidip yine umursamazlığımı takınmıştım. Derslerde az da olsa kafam dağılıyordu. Çünkü konularla ilgileniyordum. Ama teneffüslerde özellikle de Efe ve Anıl'ı gördüğümde söyledikleri aklımda yankılanıyor huzursuz ediyordu. İkisi de beni derinden etkilemişti sözleriyle. Özellikle de Anıl. Çünkü Efe terkedildiği için öyle konuşmuştu. Ama Anıl Efe'den bile fazla tepki göstermişti. Bu beklemediğim birşeydi. Çünkü terkettiğim kişi o değildi. Düşmanından ayrılmış olmam onu sevindirmesi gerekiyordu. Yani onun yerine kendimi koyunca öyle olması gerekir diye düşünmüştüm. Ama o ayrılmamı kınamıştı. Bu durum aklımı daha da karıştırıyordu.

İfadesizlik artık yoruyordu beni. İçimi tamamen döküp rahatlamak istiyordum. Bir maskenin ardında saklanmak bir süredir ağır gelmeye başlamıştı. Ama bunu kimsenin yanında çıkarmaya niyetim yoktu.

Öğle arası bir kahve alıp bahçede oturdum. Ama bahçenin ortasındaki kalabalık dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Oraya gitmedim ama merakımı uyandırdı. İçlerinden birinin dağılmalarını söylemesiyle kalabalık biraz olsun dağılmıştı. O sırada yaka yakaya olan Efe ve Anıl göründü. Aralarındaki soğuk savaşa şahit olmuştum. Ama kavga ettiklerini ilk defa görmüştüm. Birbirlerine o kadar kötü bakıyorlardı ki ayrıldıklarında. Gözlerinden ateş çıkaracak bir öfke doluydu ikisi de. Neden kavga ettikleri de muammaydı. En azından benim için öyleydi. Bana baktıklarında aynı ifadesiz yüzümle karşılaşmak bekledikleri birşey değildi ki afalladılar. Bunu ikisinde de görmüştüm. Birbirlerine dönüp kanlı dudaklarını hareket ettirdiler. Tehdit içerikli konuştukları belli oluyordu. Anıl'ın tek kaşı ve dudağı kanarken Efe'nin şakağında ve aynı şekilde dudağının kenarında kan vardı. Onlar için üzülsem de bunu yansıtmadım. Bu en iyi yaptığım şeydi.

Arkadaşlarının çekiştirmeleri sonucunda ayrı banklara oturdular. Birbirlerine attıkları öfkeli ve nefret dolu bakışların arasında ikisi de arada bana dönüp bakıyordu. Bana baktıklarında gözlerinde o öfkeden eser yoktu. Bu beni resmen şoka sokmuştu. Ama yine belli etmemek için elimden geleni yaptım. Anıl ve Efe'nin yanından iki kız kalkıp okula girdiler o sırada. Az sonra ellerinde birtakım pansuman gereçleriyle geri döndüler. Tecrübeli görünüyordu ikisi de. Sakince yaralarını temizleyip bant yapıştırırken bu durumla daha önce karşılaştıkları belliydi. En sonunda pansuman bittiğinde Anıl da Efe de ayaklandı. Bana bakarak yanıma yaklaştıklarını farkettiğimde derin bir nefes aldım. Ama onlar sanki az önce kavga etmemiş gibi rahat tavırlarla yanıma geldiler. Boş bakışlarla ikisinin de yaralı yüzünü süzdükten sonra elimdeki kitaba döndüm. Ama onlar gitmek yerine karşımda dikilmeye devam ettiler. Kafamı tekrar kaldırıp önce yüzlerine bakıp sonra oflayarak başka bir yere yönlendirdim bakışlarımı. Bu onlara ne diyecekseniz diyin deme şeklimdi. Sonunda Anıl sıkıntılı bir nefes bırakıp söze girdi.

"Tuğba senin ayrılık sebebin tam olarak neydi acaba söyler misin?"

"Söylemiştim ikinize de. Bunun şimdi tekrar konuşulmasının nedeni ne peki?"

"İkimiz de dediklerine inanmıyoruz. Başka bir sebebi olmalı diye düşünüyoruz. Ve bununla ilgili başka başka teorilerimiz var."

"Demek öyle. Sizi birşeye inandırmak zorunda olduğumu sanmıyorum. Ve düşündüklerinizle de ilgilenmiyorum."

Sonunda Efe söze girdi.

"Farkındayım seni hiç ilgilendirmediğimin. Ama gerekçeni bilmeye hakkım var diye düşünüyorum. On günden fazla oldu ve düşünmekten aklımı kaybetmek üzereyim. Bu sürede düşündüm hep. Ama aklıma tek bir sebep geliyor. Sana süre tanıdım düşünmen için. Belki hata yaptığının farkına varırsın diye ama sen hâlâ umursamıyorsun. Söylesene Tuğba gerçekten benimle neden oynadın? İntikam mı istedin? Hadi kafayı yememem için cevaplara ihtiyacım var."

"Oyun falan yok ortada sen neyden bahsediyorsun? Seninle neden oynamak isteyeyim ki? Aptal bir hareketi düşünüp bir de intikam alacak bir yapım yok benim. Beni tanımıyorsun. Sevgili veya o tür şeyler bana göre değil bunu sayende öğrendim. Farkettiğimde de uzatmanın bir anlamı olmadığı için ayrıldım. Hem ben olduğum gibi mutluyum. Değişmek istemiyorum. Bu size tuhaf gelmiş olabilir ama nedenim bu. Artık yalnız kalabilir miyim?"

"Peki tamam haklısın sen de kendine göre. Ama bir de benim yerime kendini koysana. Sen ne yapardın, ne düşünürdün böyle bir durumda?"

"İşte tam da bunu yaptığım için ayrıldım senden. Seni sevmeyen biri ile beraber olmak senin için haksızlık olurdu. Ve yol yakınken sen de az bir hasarla atlatacağın için olması gereken oldu."

"Sen Efe'den hoşlanmıyor muydun? Bana öyle söylemiştin."

Anıl'ın sorusu sinirimi tetiklerken ayağa kalkıp karşısına dikildim.

"Evet öyle söyledim. Çünkü kahretsin ki ikinizi de kırmak istememiştim. Sana öyle söyledim çünkü benden hoşlandığını söylemiştin. Ben de sana umut vermek istemedim. Anladınız mı artık beni? Ben duygusuz biriyim kimseyi mutlu edemem. Hislerine karşılık veremem ben kimsenin. Sevgili olup birine bağlanacak en son kişi benim. Anlayın artık!"

İkisi de nefeslerini tutmuş duyduklarını hazmetmeye çalışıyorlardı. Onları öyle bırakıp kitabımı da alarak okula girdim. Terasa çıkıp sakinleşmeye çalıştım bir süre. Aşağıya baktığımda benim kalktığım bankta ikisi de boş bakışlarla oturuyordu. İçimin burkulmasını engelleyemedim onları öyle görünce.

Ara boyunca terasın duvarına yaslanarak oturdum. Gözyaşlarım artık söz dinlemez olmuştu. Halsiz kalınca susup sakinleştim. Zil sesinden epey sonra ayaklanıp aşağı indim. Tuvalette yüzümü yıkayıp gözlerimin kızarıklığını biraz olsun giderirken derin bir nefes aldım. Dersi kaçırdığım için bahçede hava almak istedim. Güzel bir rock şarkı dinlerken gözlerimi de dinledirdim. Kapalı gözlerimi bir süre sonra araladığımda zilin çaldığını anladım. Bahçe yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Karşımda durmadan bana bakan bir çift mavi bir çift siyah göz vardı. Onlara bakmayı sürdürmeden kalkıp okula girdim. Sınıfa çıkıp çantamı topladım. Çıkarken beni izlemeye devam ediyordu ikisi de. Bahçe kapısından çıkıp az ilerde bekleyen taksiye yöneldim. Boş bir taksi bulduğuma sevinmiştim. Çünkü çıkışta bile beni göz hapsinde tutmaya devam ediyordu Efe ve Anıl.
Taksiye binip sahile gitmesini istedim adamdan. Ama sahil yoluna girmeyip başka bir yola saptı. Şüphelenmemiş gibi davranıp telefonumla uğraşıyor müzik dinliyor izlemi verdim. Emin olamasam da Bulut'a s.o.s mesajı attım. Anlayacağını umarak ekrandan gözlerimi ayırıp aynadan adama baktım. 20'li yaşlarının sonlarında görünen adam da bana bakıyordu. Bakışlarından şüphem iyice artarken geçtiğimiz ıssız yollardaki tabelaları mesaj bölümüne yazdım ve Bulut'a yolladım. Tam bu sırada araba durdu. Adam bana doğru dönüp elimden telefonu çekti. Tepki vermeden yüzüne nefretle baktım. Önüne dönüp arabayı hareket ettirdi. Son gördüğüm ve mesaja yazdığım tabeladan sonra bir orman yoluna saptı. Ne yapacağı hakkında fikir yürütürken araba bir kulübenin önünde durdu. Saptığı yoldan beri 20 dakikalık bir yol gelmiştik. Yerimden kımıldamadan adamı izledim. Tepkisizliğim karşısında afallasa da kolumdan tutup dışarı çıkardı. Yüzüne bakarken adam iyice şaşkına döndü. Boşluğunu yakalayınca kasıklarına sert bir tekme geçirip arabanın önüne koştum. Ama saçımın çekilmesi ve boynuma aldığım büyük darbe ile gözlerim karardı...

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin