Uzun bir süre geçtikten sonra üstümdeki şok dalgasını atıp başımı yasladığım dizlerimden ayırdım. Yüzümde kuruyan yaşların yerine yenileri akmaya başlarken yerde hareketsiz yatan Ulaş'ın bedenine doğru sürünerek ilerledim. Yanına ulaştığımda yere pıhtılaşmış kana baktım. Salondaki ağır kan kokusu beynimi uyuşturuyordu. Elimi kaldırıp kanın kaynağına uzattım. Kafasının tam tepesinde büyük bir yara vardı. Elimi değdirmemle hâlâ ıslak olan saçları ve yaranın derinliği nedeniyle parmaklarıma kan bulaştı. Gözlerimden yaşlar sicim gibi akarken gözlerini açmasını istedim. Ama hiç bir kıpırdama yoktu. Diğer elimi de yüzüne koyup kanlı yerlerde gezdirdim. Varlığımı hissedip uyanmasını diledim.
"Kalk lanet olasıca kalk! Benim ellerimde ölme seni geri zekâlı! Kalk ve yaptıklarının hesabını ver!"
Tek bir hareket bekledim ama kıpırdamadı. Nasıl beni bu duruma sokabilmişti? Ah Ulaş ah! Suç ondayken ben katil olmuştum. Hafif bir inilti duyduğumda dikkatimi dizlerimin önündeki Ulaş'a çevirdim. Fısıltı şeklinde çıkan sese kulak verdim.
"Tuğ-ba"
"Ulaş?"
"Ben...ben...ö-zür...di-le-rim...af-fet...be-ni"
"Ulaş kendine gel! Ulaş ölme! Ne olur ölme lanet olasıca! ÖLME!"
Son sözleri beni daha da pişman etmişken tek bir nefes dahi almadı bir daha. Zorlukla çıkarabildiği heceler beynimde yankı buluyordu. Haykırarak ağlamaya başladım. Bağırarak akıttığım göz yaşlarından hiç bir ses duymuyordum. Kan gölüne yığılıp ağlamaya devam ettim. Hıçkırıklarımın sesi boş salonda yankılanırken kendimi bıraktım.
**********************************
Bir bedenin beni sarması ile kendime geldiğimde kan kokusundan başka bir koku aldım. Bu deniz kokusuydu. Kokusunu alır almaz kafamı kaldırdım ve o özlediğim gözlerini gördüm. Kanlı ellerimi umursamadan boynuna atlayıp sıkıca sarıldım. Öyle sıkıyordum ki nefes alamayacak diye korkup bıraktım. Anıl ise beni yatıştırmaya çalışıyor kulağıma bir şeyler fısıldıyordu. Neden sonra anlayabilmiştim söylediklerini.
"Sakin ol Tuğba'm. Sakin ol ben yanındayım sevgilim. Geçti."
"Anıl..."
Sadece adını söyleyebilmiş tekrar ağlamaya başlamıştım. Bu defa o bana sarılıp nefessiz bırakacak kadar sıktı. Bir yandan da saçlarımı okşuyor yanımda olduğunu hissettirmeye çalışıyordu. Birkaç dakika sonra halim kalmamış iç çekerek göz yaşlarımı akıtıyordum. Epey sakinleşince beni kendinden ayırıp yüzümü avuçları arasına aldı. Yaşlı gözlerimle siyah gözlerine baktım. İçimi çekerken hıçkırıklarımı yutkunmak zorunda kalıyordum. Bir süre öylece durup baktık birbirimizin gözlerinin içine. O sırada duyduğum ses başka birinin daha varlığını üstelik bu kişinin Efe olduğunu anlamamı sağladı.
"Abi hadi artık. Buradan çıkmamız lazım. Adamlar uyanır birazdan."
"Tamam abi. Tuğba daha iyi misin?"
Kafamı sallayıp cevabımı verdim. Beni kucağına aldığı gibi ayağa kalktı Anıl. Boynuna sıkıca sarılıp omzunun üstünden arkaya baktım. Ulaş gözlerini sonsuzluğa kapatmıştı. Hareket etmeyen bedeni kanlar içinde uzanıyordu. Yüzümü Anıl'ın boynuna gömüp gözlerimi kapattım. Kaçışım yoktu bundan. Ulaş benim yüzümden artık nefes almayacaktı. Uğultu gibi gelen sesler Anıl ve Efe'ye aitti.
"Efe kamera kayıtlarını aldın mı?"
"Aldım abi. Bütün kayıtları aldım her açının."
"Tamam hadi çıkalım buradan bir an önce."
***********************************
Uyandığım an aklıma akın eden görüntülerle ağlamaya başladım. Nefes almak artık mümkün değildi benim için. Her saniyem ıstırap içinde geçecekti. Yattığım yatağın üzerinde doğrulup yastıkları tek tek fırlattım her yere. Masanın üzerindeki eşyalar kırılıp dökülürken bağırıyordum. Kapı açıldı ve içeri Anıl girdi. Bir an dursam da elime geçen her şeyi fırlatmaya devam ettim. Yanıma gelip yatağa oturdu ve ellerimi zapt etmeye çalıştı. O tutmaya çalıştıkça ben ona da vuruyordum. Çırpınışlarımdan yorulup kendimi Anıl'ın kollarına bıraktım. Saçlarımı okşayıp öptü. Nefesimi düzene sokunca sesini duyabildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...