Günlerce evden çıkmayıp kafayı tamamen yemeye çalışmıştım. Anıl yokken bitik haldeydim. Son sözleri beni yerle bir etmişti. Etkisi kaç gündür geçmemişti. Yerle bir olmamın nedeni sadece sözleri değil bakışlarıydı da. Onun hayal kırıklığı olmak birini öldürmüş olmaktan hatta bebeğimi kaybetmekten bile ağır gelmişti. Göze aldığım şeyi onun sesinden duymak çok koymuştu. Artık bu ağırlığı kaldıramıyordum. Yapamayacaktım.
Günlerdir kamp kurduğum koltuktan zorla ayrılıp yukarı çıktım. Orta boy bir bavula kıyafetlerimi gelişi güzel tıkmaya başladım. Hırsla buruşturup çantaya attığım parçalar haddinden fazla yer kaplasa da umursamadım. Çamaşır işi bitince üzerinde kalan boşluğa da parfüm ve kremlerimi atıp kapattım. Bir sırt çantasına da önemli sayılacak eşyalarımı tıktım. Banka kartı ve kredi kartlarımı kontrol edip cüzdanı da çantayla buluşturup onu da kapattım. Telefonumu aldığım gibi hattı çıkardım ve kırdım. Üzerime bir kot ve bir kazak geçirip saçlarımı tekrar topladım. Cebime hatsız telefonu koyup odadan bavulla beraber çıktım. Merdivenleri hızla inerken fikrimin değişmemesi için nedenler sıralıyordum. Kararım kesindi. Geriye sadece okuldan tasdikname adı verilen gereksiz belgeyi almak kalmıştı. Gideceğim yere tam olarak karar veremesem de anne bozuntusunun bir fikir vereceğini düşünüyordum.
Hırsla yaptığım eylemlerden yorulup bir bardak su içtim. Salona dönerken zil çalınca olduğum yerde kaldım. Kimin geldiğini tahmin dahi edemiyordum. Anıl olmayacağından emin olduğum için gidip açmayı seçtim. Tabii ısrarla çalınıyor oluşu da bunda etkendi.
Efe büyük bir hızla içeri girince ne olduğumu şaşırdım. Kapıyı kapatıp salona girince bavula kaşları çatık bir şekilde bakan Efe'yi ayakta buldum.
"Yolculuk nereye?"
"Buralardan gidiyorum."
"Onu anladık! Sana nereye diye sordum!"
Sesini ne zamandır yükseltmeyen Efe'ye kaşlarımı çatıp bakarken hızla yanıma gelip kolumu tuttu ve sıkmaya başladı. Dişlerinin arasından tıslayınca ister istemez gerilmiştim.
"Nereye Tuğba?"
"Bilmiyorum Efe. Ama buradan uzak bir yere."
"Nasıl bilmiyorum ya? Delirtme Tuğba beni! Nereye gideceksin? Nasıl gidersin?"
"Gitmem gerek Efe! Kalırsam dayanamam."
"Dayanırsın Tuğba. Sen dayanırsın. Tanıdığım en güçlü insansın sen. Ayrıca bunu sen istedin. Yapmayacaktın öyle bir şeyi."
"Hayır dayanamıyorum. Olmuyor. Onsuz yapamıyorum."
"Onsuz da olabilirsin. Sen o yokken de güçlüydün. Korkma her şey yoluna girecek."
"Hayır Efe. Bu defa yanılıyorsun."
"Tamam. Bu gece son. Son kez benimle gel ve şarkı söyle. Sonra eğer istersen gidersin."
"Efe, istemiyorum. Yapamam."
"Sen benim tanıdığım Tuğba değilsin. O korkmazdı."
"Anlamıyorsun Efe. Korku değil bu. Dayanamıyorum artık. O hayal kırıklığını tekrar görmek istemiyorum."
"Son kez gücünü göster bana Tuğba. Korkusuz seni görmek istiyorum. Beni düşünsene. Ben nelere dayandım? Görmedin mi? Sen gözlerimin önünde onun için ölürken dayanıyorum ben."
Tek kelime ağzımdan çıkmıyordu. Boynuna sarılıp hislerimi anlamasını umdum. Derin derin nefesler alıp gözyaşlarıma direndim. Olmuyordu. Nefes almak bile haramdı artık bana. Ama Efe'yi de kıramazdım. O benim için bunca şeye katlanmışken ben de dayanabilirdim. Yüzüm boynundayken kafamı salladım ve boğuk sesimle onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Roman pour AdolescentsStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...