Karşısına oturunca gülümsemesi büyüdü. Aklımdakiler benim de gülümsememi sağlıyordu. Kendine güveni gelmişti. Karşımda başlarda olduğu gibi dik duruyordu. Zaman geçtikçe böyle duramamıştı. Ama eski haline dönmesi birazdan yapacaklarımla yine sönecekti. Önce bozuntuya vermedim ki daha büyük bir hüsrana uğrasın.
"Nasılsın Ulaş?"
"İyiyim Tuğba. Sen nasılsın?"
"İyi olmamam için bir sebep yok."
Gülümsememi görünce gözü gamzelerime kayıyordu her defasında. Bu da beni zafere daha da yaklaştırıyordu. Bununla beraber daha çok gülümsemeye başladım.
"Anıl'la ayrıldınız ya iyi olmayabilirsin diye düşündüm."
"Yok ya çok iyiyim. Hatta yeni bir aşka yelken açtım bile."
Gülümsemesi yüzünde dondu resmen. Bozulduğu her halinden belliydi. Bir gülüş daha sergiledim.
"Nasıl yani? Kiminle?"
"Sence?"
Göz bebekleri büyürken amacıma ulaşmıştım. Sinsi bir sırıtışla yüzüne yeniden renk verdim. O özgüvenli kötü çocuktan eser kalmamıştı. Resmen küçücük bir çocuk gibi ezilip büzüldü.
"Seninle..."
"Ne!"
Yüzünde umut baş gösterdi. Bu daha da keyiflenmemi sağladı. Biraz daha uzatıp ağlayacak kıvama gelmesini bekledim. Arkama yaslanıp telefonumu elime aldım.
"Buluşalım mı?"
"Tamam 15 dakikaya sahilde olurum hep oturduğum bankta."
"Görüşürüz."
Konuşmalarımı büyük bir dikkatle dinledi. Söylediklerim merakını iyice uyandırmıştı. Bekliyordu. Ne yapacağımı gözlemliyordu. Daha fazla onunla zaman kaybetmek istemediğim için tokat gibi sözlerimi yüzüne çarptım.
"Efe ile tekrar denemeye karar verdim. Anıl gözümden düştü. Ki beraberken de soğumuştum ondan. Ayrılır ayrılmaz da başkası ile olması kararımı kesinleştirdi. Bunları sana artık yüzünü görmek istemediğim için söyledim. Anıl olmasa bile, Efe olmasa bile seninle asla beraber olmam. Bunları bil diye bu kadar zahmete girip seninle buluştum. Ah ama sen ümitlendin mi? Kıyamam sana. Beni kaçırıp zor kullanan sen bu sözlerle kırıldın mı? Karşıma bir daha asla ama asla çıkma."
Yüzünün renginin değişimleri eşliğinde sözlerimi tamamlayıp ayağa kalktım. Yüzüne acıma ile bakıp kafeyi terkettim. Öyle bir halde bırakmıştım ki arkamda onu. Gerçekten acınasıydı. Artık ya tamamen benimle işi olmazdı ya da benden daha sert bir hamle yapardı. Ama denemeye değerdi.
Sahile gittiğimde benim hep oturduğum bankta otururken buldum onu. Sarı saçları dağılmıştı hafif rüzgarla. Geçmişi hatırlatan görüntüsünü izleyerek yanına yaklaştım. Beni farkedince gülümsedi ama eski halinden eser yoktu ifadesinde. Oturup karşıya, hırçın denize baktım sessizce. Bir sigara çıkarıp yaktım. Sonra hiç bir şey demeden ona uzattım pakedi. İçinden bir tane aldı ve yaktı. Birkaç dakika sadece duman ve denize eşlik ettik. Onun yanında hep güvende hissetmiştim. Ve bu durum devam ediyordu. Özlemiş olduğum bu güveni gülümseme ile karşıladım.
Ona aklımdakileri özet geçtim. Beni dikkatle dinledi. Aklına yatmayan yerler olduğunu belli edercesine ifadesi değişiyordu ben konuşurken. En sonunda bitirdiğimde ki baya bir uzun sürmüştü konuşmam derin bir nefes alıp cevabını bekledim.
"Ulaş'a yaptığın şey çok iyi olmuş. Bu konuda takdir ettim seni. Haddini bilmesi gerekiyordu. Sana nasıl davranacağını bilmiyordu. Yaptıklarını bence çok iyi ödetmişsin. Ama boş duracağını sanmam. Yani daha hırçın bir şekilde karşılık verir. Bu konuda hazırlıklı olmalıyız. Ben senin yanındayım her zaman. Diğer yandan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
أدب المراهقينStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...