Uyandığımda içimde tarifsiz bir duygu vardı. Hem mutlu hem coşkuluydum. Sağıma dönünce kollarını bana sımsıkı sarmış bir güzellikle karşılaştım. Siyah saçları inanılmaz güzeldi. Omuzlarını örtmeyen pike bana eşsiz bir manzara imkanı veriyordu. Yüzünde dolaştım gözlerimle; burnu, elmacık kemikleri, yanakları, dudakları, uzun kirpikleri... Mükemmel yüzüne doya doya baktım. Nefessiz kaldığımı hissedince sessizce derin bir nefes aldım. Aldığım nefesle burnuma dolan kokusu ile içimden gelen isteği bastırmadan dudaklarını öptüm. İçime çekerek öptüğüm dudaklar anında karşılığını verince uyumadığını anladım. Hep yaptığı gibi onu izlememe olanak sağlıyordu. Ben her ne kadar utanmadan normalde de izlesem de uyurken izlemek bambaşkaydı. Elleri beni üstüne çekince gülümsedim dudakları arasında. Gözlerini açıp cennetimi bana sununca öpmeyi bırakıp doya doya baktım o karanlığa. Dirseklerimden güç alıp gözlerine bakarak saçlarını okşadım. Siyah tutamları parmaklarım arasından kayarken yumuşak bir his bırakıyordu.
"Günaydın sevgilim."
"Gün seninle aydın Tuğba'm."
Gülümseme dolu bir öpücükle kalktım. Ayağa kalkınca hissettiğim şey aklıma erotik düşünceler doldu. Bacak aramda hâlâ varlığını hissediyordum. Çıplaklığı umursamadan arkamdaki bakışlarla banyoya girdim. Duşumu acelesiz bir şekilde alırken kapıda beliren sevgilimle heyecan bütün uzuvlarımda kendini gösterdi. Dudağımı ısırıp bana gelişini izledim.
"Uzun sürdü. Özledim."
Elimi uzatıp yanıma çektim özlem dolu erkeğimi. Elleri sırtımda ve belimde gezerken duş jelini alıp elime sıktım. Göğsünü, omuzlarını, sırtını ovdum. O da aynı şeyleri bana yaparken dudaklarına yapıştım. Tutku dolu öpücüğümü nefes nefese fayanslara yaslayarak devam ettirdi. Isırık dolu öpüşü fazla sürmedi. Geri çekildiğinde yüzüne baktım.
"Birkaç gün dinlenmelisin. Canının acımasını istemiyorum. Şimdi gel buraya."
Beni yıkamasına izin verip dokunuşlarının tadını çıkardım. İyice yıkadığı vücudumu kendine döndürüp saçlarımı köpürttü. Ben de o sırada o güzel tenini yıkadım. Pürüzsüz sırtında ve göğsünde kayan ellerim çok şanslıydı. Saçlarını da yıkayıp diplerine masaj yaptım. Beraber duşun altında durulanıp çıktık. Havluya sarınıp odaya geçtim. Belindeki havluyla aklımı başımdan almaya meyilli Anıl da gelince kendimi tutmayıp dudaklarını sömürdüm. Tadına doyamadığım dudakları oksijen ihtiyacıyla bırakınca nefesini çektim içime. Elindeki havluyla saçlarımı kurulamaya başladı. Kendini neden tuttuğunu açıkladığı için sesimi çıkarmadım. Omuzlarıma kondurduğu öpücüklerle beraber kurulama işlemini sürdürdü. Nemli kalan saçlarım sırtıma döküldü. Ben de onun saçlarını kuruladım biraz. Sessizce söylediği sözleri ise gülümsetti beni hem de en derinden.
"Islakken de çok güzelsin. En güzel tarafın da benim olman."
Hissettiğim sıcaklık kalbimden yayılıyordu. Bana verdikleri bu kadar mükemmelken onu daha çok sevmek istiyordum. Her şeyden çok, herkesten çok. Tek ihtiyacım olan şey oydu zaten. Ve yanımdaydı. Ötesi yok...
"Peki sen? Sen benim misin?"
"Tabii ki Tuğba'm. Her zaman."
"İşte bunu duymaya ihtiyacım vardı."
Boynuna doladığım kollarımla öyle bir sahiplendim ki gitmesine asla izin vermeyecek şekilde. O da aynı şekilde karşılık verince içim mutlulukla doldu. Her şeyi bir kenara ittim böylelikle. Ellerimdeki kan bile beni bırakıyordu onun kollarında...
Okula gidemeyecek kadar geç bir saatti. O yüzden biz de hep birlikte kahvaltı yapıp bara geçtik. Kahvaltıda Efe çok dikkatli bakıyordu bana. Sanki bir şeyleri anlamıştı. Bakışları öyle söylüyordu. Üzülsem de yapacak bir şey yoktu. Efe artık kendi yoluna bakmayı düşünmeliydi. Onu özgür bırakmalıydım. Düşünceli halleri Bulut ve Anıl'ın da dikkatini çekmişti. Ama soruları cevapsız bırakmıştı. Bu da tezimi doğruluyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...