Uyandığımda aynı pozisyonda yatıyorduk. Ona doğru yavaşça döndüm. Yüzünü inceledim bir süre. Yüzümde bir gülümsemeyle bakarken elim saçlarına gitti. Hissettirmemeye çalışarak biraz okşadım. Sonra uyanınca farkeder diye hemen sertçe karıştırdım. Bir yandan da uyandırmak için seslendim.
"Efe kalk artık saat çok geç oldu. Acıktım ben."
Hafifçe kıpırdandı. Ama tam uyanmadı. Ben de saçlarını iyice karıştırıp birbirine geçirdim. Elimi yakaladı o an. Hiç bozuntuya vermeden yüzüne bakmaya devam ettim. Gözleri hâlâ kapalıyken konuştu.
"Günaydın sevgilim. Seninle uyumak kadar güzel birşey varsa o da seninle uyanmak."
Gözlerini açıp bana baktı. Uyku mahmurluğuyla çok tatlı görünüyordu. Söyleyecek birşey bulamadığım için bir daha saçlarını karıştırdım. Dağınık saçları çok yakışmıştı yüzüne. Karıştırırken bir yandan da cevap verdim.
"Günaydın."
Tekrar elimi yakalayıp dudaklarına götürdü ve parmaklarımı öptü. Sonra avcumu açıp oraya da kokulu bir öpücük bıraktı. Sonra konuşmaya başladı.
"Saçlarımı böyle mi beğeniyorsun?"
Gülümsedim.
"Evet dağınık iyi."
Elimden çekti ve sarıldı. Göğsünde yatarken önce saçlarımı okşadı sonra birden karıştırmaya başladı. Hemen kalktım. O da doğrulup saçlarımın ön tarafını kabarana kadar karıştırdı. Sonra gülerek yataktan kalktı. Aynaya baktığımda neye güldüğünü anlamıştım. Onunkinin aksine dağınık saçlarım hiç de iyi görünmüyordu. Gareze benzemiştim. Somurtarak banyoya gittim. Saçlarımı ıslak ellerimle düzeltmeye çalıştım. Ama pek faydası olmadı. Yüzünü kurulayan Efe'ye aynadan ters ters baktım.
"Duş almazsam düzelmez bu saçlar. Çık da ben de duşumu alayım."
Hâlâ sırıttığını görünce onu iterek dışarı attım.
Duşumu alıp odama girdiğimde yatakta uzanmış kitaplarımdan birini okuyordu. Üzerimdeki havluya aldırmadan gidip yanına oturdum. Elimdeki havluyla saçlarımı kurutmaya başladım. Kafamı yana eğmiş havluyla uğraşırken doğrulup boynumu hafifçe öptü. İrkilsem de belli etmedim. Ayağa kalkıp makyaj masamın üstünden tarağımı aldı. Sonra yatakta arkama oturup saçlarımı havludan kurtararak taramaya başladı. Öyle nazik davranıyordu ki. İyice tarayıp havluyla nemini aldı. Sonra kurutma makinesini alıp eski yerine oturdu. Fişi takıp saçlarımı kısım kısım kurutmaya başladı. İyice kuruttuktan sonra makineyi kapatıp omzumu öptü. Sonra ayağa kalktı ve odadan çıktı. Arkasından gülümseyerek ben de ayaklandım. Dolabıma ilerleyip birşeyler seçtim. Her zaman ki gibi bir kot ve t-shirt almıştım. Üzerimi giyinip gözlerime kalemimi çektim. Çantamı alıp deri ceketimi de üzerime geçirdim. Sonra odadan çıkıp salona gittim. Efe'yi elinden tuttuğum gibi ayağa kaldırdım. Kapıya varınca dayanamayıp sordu.
"Nereye gidiyoruz?"
"Kahvaltıya."
Her zamanki kafeye gidip oturduk. Siparişleri beklerken Bulut'u aradım.
"Güzellik?""Naber Bulut?"
"İyilik. Senden?"
"İyi. Seni tanıştıracağım biri var. Müsait misin?"
O anlarda Efe gözlerinde büyük bir huzurla beni izliyordu. Ona gülümseyip telefona döndüm.
"Müsaittim. Nerede kaçta?"
"Avm de iki saat sonra."
"Tamam güzellik. Görüşürüz orada."
"Görüşürüz."
Telefonu kapatıp Efe'ye baktım. Gülümseyerek beni izliyordu. Kahvaltımızı yaptıktan sonra kahvelerimizi içtik.
Çıkınca zamanımız var diye sahilde biraz yürüdük. Sessizce elele yürürken bir banka doğru yöneldim. Onu da çekerek banka oturdum. Sessizlik eşliğinde bir süre dalgaları seyrettik. Sonra ona döndüm.
"Evet ne yapalım?"
"Bilmem sen ne yapmak istersin?"
"Bulut'la beraber film izleriz tabii istersen."
"Olur tabii."
Avm ye varınca Bulut'u arayıp nerede olduğunu öğrendim. Yanına gidince onları tanışırdım. Önce biraz mesafeli olsalar da bir süre sonra kaynaştılar. Mutlu olmuştum. Ama Bulut bir bahaneyle bizi yalnız bıraktı. Sanki mahsus yaptığını anlamadım. Ondan ayrıldıktan sonra film izledik Efe ile. Film boyunca elimi bırakmamıştı.
Çıkışta bir restoranda yemek yedik. Hiç istemese de yemekten sonra yanından ayrıldım. Yolda giderken yine tekele uğradım. Eve varınca üzerimi değiştirip kendimi yatağıma oturdum. Biramı alıp büyük bir yudum aldım.
Birkaç saat sonra yüksek sesli müzik ve alkol ile iyice çakırkeyf olmuştum. Efe ile olmak istememe rağmen yanımda olmasına izin vermemiştim. Bunun bir açıklaması yoktu. Belki de vardı ama ben bilmiyordum.
İçmeyi bitirip sigarama sarıldım. İçime öyle bir çektim ki son nefesimdi sanki. Herşeyi gözden geçirmemi sağlayan bir nefesti.
Üç hafta geçmişti herşeyi tarttığım gecenin üstünden. Herşey yolunda görünüyordu. Efe ile gayet mutlu bir çifttik. Onunlayken mutlu oluyordum. Ama eksik birşeyler vardı. Bunu hissediyordum. Beni sevdiğini hissettiriyordu. Ama yetmiyordu sanki.
Öte yandan Anıl ile çok iyi anlaşıyorduk. Arada bir görüşüp beraber birşeyler yapıyorduk. Kitap okumayı alışkanlık haline getirmişti. Bu mutlu etmişti beni. Geceleri telefonda konuşuyorduk. Yakın arkadaş olarak saatlerce geyik yapıyorduk. Benimle zaman geçirmek ona iyi gelmese de vazgeçmiyordu. Bense onu yanımda tutarak bencillik ediyordum. Ama o bunu kabul etmiyordu. İnatla yanımda kalmak istiyordu. Bu durum Efe'yi kızdırsa da sesini çıkaramıyordu. Çünkü cevabını almıştı.
Bulut sevdiği kıza sayemde açılmıştı. Kız da kör değil ya hemen kabul etmiş. Bulut çok mutluydu. Ve bunun mimarı olarak beni görüyordu.
Kararımın doğruluğunu sorgulamak için kendime biraz daha süre tanımıştım. Ama sonuç yine aynıydı. Değişmiştim. Hem de çok. Bu kararımı netleştirmeme çok faydalı olmuştu. Artık kesin olarak biliyordum. Yapacak birşey kalmamıştı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...