O günden sonra birkaç gün daha kabus gördüm. Doktoruma durumu söyleyince ilacımı değiştirdi. Bu defaki ilaç ile kabuslardan da paranoyalarımdan da kurtuldum.
Tatil bitmişti. Uzun uyku dolu geceler bitmişti. En azından kafam rahat diye düşündüm. Erkenden uyuyunca çok erken kalktım. Derse daha iki saat vardı. Haftaya enerjik başlamak adına eşofmanlarla dışarı çıktım. Sahile doğru koştum. Yarım saat sahil boyu koştuktan sonra eve döndüm. Sıcak bir banyodan sonra formamı giyinip saçlarımı kuruladım. Her zamanki topuzumu yapıp kaküllerimi düzelttim. Alışkanlık yapmış olan kalemimi çektim. Hazır olduğuma kanaat getirip dışarı attım kendimi. Taksi ile okula gittim. Okuldan içeri adım attığımda sanki herşey farklı olacak gibi his kapladı içimi. Gözlüklerimin olmaması bazılarının dikkatini çekmiş olacak ki garip bakışlarını yakaladım. Kenarda bir banka oturup kendimi dinledim. Gözlerimi açıp tam karşıya baktığımda okulun en belalı çocuğuyla göz göze geldim. Sarışın çocuk ilk defa görmüşüm gibi dikkatimi çekti. Bu çocukla aynı sınıfta olmamız da ayrı saçmalıktı. Bir süre daha bakıp kafasını çevirdi. Ben ise hâlâ bakıyordum. Çözemediğim problemler her zaman ilgimi çekmiştir. Ben büyük bir merakla çocuğu izlerken bir zamanlar hoşlandığım esmer önümden geçti. Esmerle de aynı sınıftaydık bu sene. Ama anlaşılan o ki ikisi birbirinin düşmanıydı. Ben sarışın çocuğa bakarken onun Anıl'a kaşları çatık olarak baktığını gördüm. Bu daha da cezbetti merakımı. Bunu benim yüzümden okuyamazlardı tabii ki. O yaşıma kadar herhangi bir duygu hissetmediğim için rahatlıkla saklıyordum düşüncelerimi.
Tören için sıraya geçtiğimizde yine en arkalarda kendi kendime takılıyordum. Yanımda dikilen kişiye bakmadım bile. Müdürün konuşmasını dinlerken kendimden geçmiştim neredeyse. Sallanmaya başladığım sırada yanımdaki kişiye çarptım. Kafamı kaldırdığımda sarışın çocuğu gördüm. İfadesizce bakıp kafamı çevirdim anında."Bir daha bana dokunursan sonuçları çok kötü olur. Haberin olsun" dediğini duyunca istemsizce tekrar yüzüne baktım. Gözleri alayla parlıyordu. Rahatsızca kafamı eğdim ve biraz uzaklaştım. Güldüğünü duydum ama kıpırdamadım yerimden.
Sınıfa ulaşınca rahat bir nefes alıp bir sıra buldum kendime. Özellikle önlerden bir sıraya oturdum. Çünkü o kötü çocuklar hep arkada otururdu. Benimle genelde kimse oturumayacağı için çantamı yanımdaki sıraya koydum. Çantamın sıranın üstüne koyulmasıyla şaşırıp yanıma baktım. Anıl tek kelime bile etmeden yerleşmişti sıraya. Umursamadan önüme döndüm. Kimseye bulaşmadan liseyi bitirmeliydim.
Günün devamında sadece ders dinleyip not tuttum. Teneffüslerde dışarıda müzik dinleyerek dolaştım. Sınıfa doğru ilerlerken kapıdan gireceğim sırada sınıftan çıkan birine çarptım. Kafamı yerden korkuyla kaldırdım. Sarışın dokunulmaz karşımda sert bir ifadeyle dikiliyordu. Yanından geçmeye yeltenince izin vermedi. Belâmı buldum diye düşünürken diğer tarafa yöneldim. Ama mümkün olmadı. Ben de geri döndüm sınıfa girmekten vazgeçerek. Koridorda hızla ilerlerken "Sana bana bir daha dokunmamanı söylemiştim" diye seslendiğini duydum. Sonra kendimi yerde buldum. Kalkmaya çalıştığım anda ellerime ayakkabılarıyla baskı yapmaya başladı. Zorla kalkıp gözlerine diktim bakışlarımı. Mavi gözlerinde alay vardı. Bense korkusuzca bakışlarımı kaçırmadan sürdürdüm göz temasını. Buna biraz şaşırdı ama bozmadı duruşunu. Tek kelime dahi etmeden ilerideki kızlar tuvaletine girdim. Ellerimi soğuk suyun altına tutup rahatlattım. Aynaya baktığımda ifadem tanımsızdı. Hiçbir duygu yoktu gözlerimde. Dışarı çıkıp bahçeye yöneldim. Zil çoktan çalmıştı. Sorgu çekebilecek durumda olmadığım için derse girmedim. Bankın birine oturup ağaçları izlemeye başladım. Kolay kolay ağlamadığım için sakince rüzgarı dinledim. Serin havada ruhum arınıyor gibi hissediyordum. Kafamı indirince karşıda beni izleyen bir çift mavi göz gördüm. Duvara yaşlanmış bana bakıyordu Efe. O uzaklıkta bile kendini belli ediyordu deniz mavisi gözleri. Bakışlarımı çekmeden yerimden kalkıp okula doğru yürüdüm. O da hareketlenince içimi bir korku kapladı. Hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim. Üst kata çıkınca arkamdan seslendi "Cezan daha bitmedi inek" diye. Sesi gittikçe yaklaşıyordu. Herkesin derste olduğunu düşününce en üst kata çıkmak için merdivenleri tırmandım. Hızla terasın kapısını ittirip dışarı çıktım. Görünmeyeceğim bir yere geçip oturdum. Beton zemin sanki bütün korkumu almıştı. Epey bir zaman geçtiğini zilin çalmasıyla anladım. Kenara doğru yaklaşıp pervaza dayandım. Aşağıya baktığımda her zaman dikildiği köşede dikiliyordu Efe. Anıl da tam karşısında diş biliyordu. Aralarında bir husumet olduğu her hallerinden belliydi. Beni görmedikleri için rahatça izledim hareketlerini. İkisi de karşısına bakıyordu çok sert bir ifadeyle. Her an kavga çıkacak gibi bir elektirik vardı aralarında. İkisi de serseri tipliydi. Kendini beğenmiş havalarını söylemeye gerek bile yoktu. Birbirlerinin zıttı olmalarına rağmen ikisi de gayet yakışıklıydı. İkisinin de yanında iki üç kişi duruyordu. Onlar da her an kavga edecek gibiydiler.
Çıkışa kadar orada kalmak istesem de korktuğumu anlamasını istemiyordum. Aşağıya inip sınıfıma girdim. Kimse yoktu. Sırama geçip kitabımı okumaya başladım. Zil çalmamıştı ama yanımdaki sıraya oturdu sahibi. Aldırmadan okumaya devam ettim. Bir anda kitabın altında bir yüz belirdi. Parlak mavi gözleri görünce yutkundum. Çömelmiş bana bakıyordu. Kitabıma odaklandım. Bu defa da elimden kitabımı çekti. Birşey demeden yerimden kalkıp yüzüne baktım. Aramızda bir adım mesafe varken oldukça cesur göründüğümden emindim. Sertçe suratına bakmayı sürdürdüm. Alayla bana bakıp kitabı yukarı doğru kaldırdı. Sonra bir basketbolcu edasıyla çöp kovasına attı. Hala yüzüne bakıyorken bana dokunmadan yanımdan geçti ve sırasına oturdu. Ona bakarak ilerledim ve sırasında duran bir defteri alıp ilerideki camdan aşağı attım. Ayağa kalktı ama hiçbir şey demesine fırsat vermeden geri dönüp çantamı sıradan aldım. O sırada bana bakan Anıl'la göz göze geldim. Sonra sert bir şekilde çantamı koluma atıp sınıftan çıktım. Arkamdan kahkaha atan Anıl'ın sesini duydum. Ama aldırmadan yürümeye devam ettim. Tuvalete girip yüzüme biraz soğuk su çarptım. Rahatladığımı hissedince çıkıp merdivenleri indim. Hızla kendimi okuldan dışarı attım. Kafamı kaldırıp sınıfın penceresine baktım. Tahmin ettiğim gibi Efe dikilmiş camın önünde aşağıya bakıyordu. Beni görünce eliyle boğazına bıçak çeker gibi işaret yaptı. Yutkundum ama belli etmedim. Sonra orta parmağımı gösterdim ve yürümeye devam ettim. Diğer camdan Anıl sarkıp "Vaouv helal!" gibi şeyler söyledi. Ona da aldırmadan çıkış kapısına yöneldim.
Caddeye çıkınca bir taksi çevirip bindim. Her zaman gittiğim kafeye gidip bir masaya geçtim. Kahvemi sipariş ettikten sonra çantamdan kitabımı çıkarmak için karıştırdım ama sonuç olumsuzdu. Sonra aklıma Efe ve onun egosu gelince sessiz bir küfür ettim. Sinirle kafamı salladım. Geçmeyen gerginliğimi atmak için telefonumdan nette biraz gezindim. Haberlere bakıp kafamı dağıttım. Sonra sevdiğim sanatçıların kliplerinden izledim. Kahvem bitince rahatlamış hissettiğim için kalktım ve hesabı ödeyip çıktım. Az ilerideki kitapçıya gidip aynı kitaptan bir tane daha aldım. Saate baktığımda erken olduğunu görünce sinemaya gitmeye karar verdim. Ama karşımda gördüğüm kişiyle duraksadım. Efe durmuş bana alayla bakıyordu. Ben de aynen ona bakıp meydan okudum. Burada beni nasıl bulmuştu? Gülümsedi küçümseyici bir şekilde. Bir "hah!" dedikten sonra yanından geçip yola çıktım. Keyfimi kaçırdığı için yürümeye karar verdim. Sahil yolunu hızla adımladım. Şubat rüzgarıyla saçlarım dağılmıştı. Ben de topuzumu bozup saçlarımı savurdum. İnce telli saçlarım düzlüğü bozulmamış bir halde sırtıma döküldü.
Sahilde bir banka oturup gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Denizin kokusuyla ilk defa yüzümü buruşturdum. Çünkü Efe'nin gözleri aklıma gelmişti. İçimdeki dinmeyen öfke ile gözlerimi açtım ve rüzgarla kuduran dalgaları izlemeye başladım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...