Can Parçaları

1.3K 44 9
                                    

"Peki şu Savaş meselesi ne olacak? Yani bir şey yapmayacak mıyız?"

"Hayır. Onunla bir daha karşılaşmak yok. Kesinlikle."

"Ne diyorsun sen Tuğba? Seni, bizi o hale getirdikten sonra bir bedel ödemeyecek mi?"

"Bedellerden bıktım. Biz durmazsak o da durmayacak. Ve bedel ödemek istemiyorum."

"Nedense hiç inandırıcı gelmedi bana söylediklerin."

"Bakın ben canımın bir parçasını kaybettim. Ona daha alışamamışken elimden aldılar. Ve canımın diğer parçalarını kaybetmek istemiyorum."

"Eğer seni birazcık tanıyorsam aklında bir şeyler kurduğuna ve kendi başına hareket edeceğine eminim."

"Demek ki tanımıyormuşsun."

"Hadi ama Tuğba. Kafanda dönen tilkilerin ayak seslerini duyuyorum buradan bile."

"Bari sen yapma Bulut!"

"Haklılar Tuğba. Sakladığın bir şeyler olduğu çok bariz."

"Ben daha önce hiçbir şeyden korkmazdım. Ama o gün gerçekten korkuyu yaşadım. Sizi baygın görünce, o sürtüğün tekmeleri karnımda patlarken... Gerçekten çok korktum. İşin komik tarafı da zorları benimleydi ama benden başka herkesin canı yandı."

"En çok senin canın yanmadı mı Tuğba? Bebeğini kaybettin. Hem de çok feci bir şekilde."

"Ben fiziksel anlamda acı çekmedim. Bebeğim benden giderken o acıyı hissedemedim ki Efe."

"Bu kadar yeter! Tamam sakin olacağım. Sevgilim, lütfen aklında bir şey varsa bize de anlatır mısın?"

"İyi ki sakinsin Anıl. Resmen kıza tısladın."

"İntikam istemiyorum. Anladın mı beni Anıl? Sizin de o pisliğe buluşmanızı istemiyorum o kadar."

"Anıl, abi, bu kızın yine dili uzamış. Sen yine maçoluk dönemine dön bence. Hepimize hükmediyor baksana."

"Bulut, ne kadar makaraya alsan da senin de bunlar gibi plan yapmaya başladığını biliyorum. Tekrar hepinize söylüyorum. Hiç birinizi kaybetmek istemiyorum. Benim yüzümden daha fazla batmanızı istemiyorum. Lütfen. Bakın lütfen dedim."

****************************

Bıraktığımda ikna olmuş gibi görünüyorlardı. Elbette bunun sadece görüntüden ibaret olduğunun farkındaydım. İkna olduklarını sanmam yararıma olacaktı. Onların bir şey yapmayacağını düşündüğüm için rahat davrandığıma inanacaklar, yapacaklarımın farkına varamayacaklardı. İşin zor kısmı ise Serkan denen yılışığı eve almaktı. Ki benim çıkamadığımı düşünürsek en kolayı buydu. Tabii bunun için bir de yalan söylemeliydim. Ki hiç hoşuma giymeyecekti. Üstelik öyle bir şey için söylemek...

Anıl koltukta otururken kapının pervazına yaslanıp bir süre onu izledim. Elindeki gazeteyi katlarken farkıma vardı ve o muhteşem gülümsemesiyle şölenimi sundu bana. Dudaklarının sağ tarafı hafif yukarı kıvrılmış haliyle mükemmel görünüyordu. Bunu daha çok muzip şeyler düşündüğü zaman ya da düşündürmek istediği zaman kullanıyordu. Gidip yanına oturdum ve sırtımı ona yaslayarak dizlerimi kendime çektim. Boynumdaki kolunun üzerine ellerimi koydum ve başımı omzuna yasladım. Aklımdakiler kafamı patlamaya zorluyordu. Düşüncelerimin ağırlığıyla sormak istediğim bir şeyi sordum.

"Anıl, beni hiç aldattın mı?"

"O da nereden çıktı şimdi?"

"Söyle işte."

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin