Hüsran

2.2K 110 10
                                    

Gözlerindeki hüznü anlayamacak kadar sarhoştum. Ona boş boş bakınca kendine gelmiş gibi bakışları değişti. Elimden tuttuğu gibi bardan çıkmak üzere yürümeye başladı. Cekedimi peşimizden bir barmen yetiştirdi. Efe alıp devam etti hızlı adımlarına. Çıktığımızda hemen arabayı istedi.

Sahile varana kadar tek kelime etmeyen Efe'ye ben de ayak uydurmuştum. Zaten kafam da konuşmak için pek uygun değildi. Sahilde oturduğumuzda bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı. Ya doğru kelimeleri arıyor ya da çekiniyordu. Ona güven ve cesaret vermek için yüzüne baktım. Gözleri yine doluydu. Ne diyeceğimi bilmediğim için sustum sadece. O an öyle istedim diye öpmüştüm onu. Açıklamam bile yoktu. Alkolün de etkisi ile öyle bir şey yapmıştım. Bir anlıktı. Ama ona ne ifade edeceğini düşünemedim. O kadar düşüncesiz nasıl oldum ona karşı? Kendime inanamadığım anlardan biriydi bu da.

"Bak Tuğba. Neden öyle yaptığını tahmin edebiliyorum. Anıl'la alakası olduğunu düşünmedim. Ama ben senin öpücüğünden sonra sen tarafından terkedildim. Bu bir plan üzerine de olsa yanımda olmandan memnunum. Ve yine öpüp terketmenden korktum. Bunu yapma. Yanında kalmama izin ver. Bu iş bittiğinde bile."

Beklenti ile bakan mavilerle bakıştım bir süre. Ama diyecek bir şey bulamadım yine. Cevabım yoktu bu sözlere. Ne düşündüğünü biliyordum. Beni tanıyordu ki bunu sözlerinin devamında dile getirdi.

"Tuğba sen istediğin şeyi o an yaparsın. Ve beni öpmeyi istedin öptün. Bunu sarhoşken yapmış olsan bile mutlu oldum. Karşılık vermedim çünkü beni terketmeni istemiyorum."

Kafamı salladım sadece. Anlayışla gülümsedi ve denizi izlemeye koyuldu. Ben de denizin yaz esintileri ile iyice hırçınlaşmasını büyük bir hayranlıkla izledim uzun bir süre. Yazın başları çok güzel hafif esen ılık rüzgarla kendini sevdiriyordu. Yazı pek sevmesem de geceleri oldukça huzur veriyordu bana. Açık havanın verdiği rahatlıkla gevşedim. Huzur veren iki hatta üç etken vardı. Biri her zamanki gibi deniz, biri yaz gecesi, diğeri ise Efe...

Sabah okula kadar müzik dinleyip rahatladım. Bankta otururken Efe'nin gelmediğini anladım. Gece söyledikleri bir bir aklıma gelince kendimi çok kötü hissettim. Her istediğimi yapmam yanlıştı. Bunu ilk defa görmüştüm. Efe'ye karşı daha dikkatli olmam gerektiğine karar verdim. Onu üzmek istemediğimden emindim. Ona verdiğim değer söyledikleriyle artmıştı.

Efe yanıma gelip gülümsediği an her şeyin güzel olacağına dair bir his yeşerdi içimde. Ona gülümseyip yanıma oturuşunu izledim. Bir şey olmamış gibi davranması beni mutlu etmişti. Ama diğerleri hatırlatmak istiyordu. Anıl ve Ulaş ilk defa aynı fikirde olduklarını belli ediyordu. İkisi de sinirle bakıyor gece yaptığım şeyi hatırlatıyordu. Anıl yine yanında bir kızla ortalarda dolaşıyordu. Umursamazlığımı konuşturup ona istediğini vermedim. Efe ile gayet rahattım. Belki de olması gereken budur diye düşünmeden edemedim. Belki de Efe ile olmalıydım...

Okuldan sonra sürekli gittiğim kafede bir şeyler yiyip biraz dolaştık Efe ile. Alışveriş yapmak istediğini söylediğinde garipsedim ama işime gelmişti. Onunla zaman geçirmek istiyordum. İyi geliyordu bana. İçimdeki karanlık onunlayken yok oluyordu. Yalnızken karanlığa hapsoluyordum.

Avm de mağaza mağaza dolaştık bir süre. Baktıkları sadece bayan kıyafetleriydi. Ben de erkek reyonlarını dolaştım. Sonunda koyu renk bir kot ve siyah kareli bir gömlek içine beyaz bir t-shirt aldım. Üzerine de siyah bir kot ceket seçmiştim. O da bana siyah bir kot ve beyaz straplez bir büstiyer seçmiş üzerine kot bir ceket uydurmuştu. İkimizde kabinlerde kıyafetleri giyinip çıktığımızda çok iyi görünüyorduk. Gömleğinin önü açık ceketle çok güzel olmuştu Efe'nin üzerinde. Eserimle gurur duyarken o da beni süzüyordu. Saçlarımı yukardan toplayıp kaküllerimi düzelttim. At kuyruğu kıyafetime çok uymuştu. Gözlerime kadar gelen tutamları yanıma gelip düzeltti. Ben de onun saçlarına uzanıp karıştırdım. Aralardaki kahverengi saçları ışık gibi parlıyordu. Dağıttığım şekilde çok iyi göründüğüne karar vermiş olacak ki dokunmadı saçlarına. Ben onun kıyafetlerini o benimkileri ödedi ve çıktık.

Bara gittik yine. İçeri girer girmez karşıma Anıl çıktı. Ona tip bir bakış atıp bara yöneldim. Efe ile pek konuşamadan sahneye çağrıldı. Bazı geceler burada çıktığı için yine şarkı söyleyecekti. Beklerken vişne suyu istedim barmenden. Barmen geçen sefer votka içen kızın alkolsüz içecek istemesini garipsemiş olacak ki tuhaf bakışlarına maruz bıraktı beni. Sahneye odaklanıp vişne suyumu yudumladım. Efe hazırlanırken bana arada bir bakıp ciddiyetle işini yapıyordu. Gülümseyip bardağı gösterdim. O da gülümsedi ve göz kırptı. Şarkıya girdiğinde içimde heyecan belirdi.

"Her şey biter
Herkes gider
Gün bile kaçar
Gecenin koynuna saklanır
Bir tek ben kalırım
Benliğimden taşan sevgim
Kahve gözlerinde yankılanır
Yaşanmamışları düşünürüm
Kuytularda üzülürüm

Gel desen koşar koşar gelir ellerim
Umursamaz dünyayı
Umursamaz yaşamı
Sadece seni
Tek seni bekledim
Gel diyen ellerini
O gözlerini özledim
Ne umut kaldı ne bir rüya
Geceyedir küsmelerim

Yürek yanar
Kalpler ağlar
Sevdan bile çırpınır
Çıkış yolları arar
Bir tek göz yaşı kalır bu aşktan geriye
Ruhumda yeşerir yeniden aşk yaprakları
Yaşanmamışları düşünürüm
Kuytularda üzülürüm

Gel desen koşar koşar gelir ellerim
Umursamaz dünyayı
Umursamaz yaşamı
Sadece seni
Tek seni bekledim
Gel diyen ellerini
O gözlerini özledim
Ne umut kaldı ne bir rüya
Geceyedir küsmelerim

Gel desen koşar koşar gelir ellerim
Umursamaz dünyayı
Umursamaz yaşamı
Sadece seni
Tek seni bekledim
Gel diyen ellerini
O gözlerini özledim
Bir umut kaldı ve bir dünya
Yine sana seslenirim..."

Bir an olsun gözlerini ayırmadan söylediği şarkıyı hayranlıkla dinledim. Sesi gerçekten çok iyiydi. Büyüleyici bir yorumu vardı. Sahneye çok yakıştığını da söylemeliyim. Bittiğinde buruk bir gülümseme vardı yüzünde. Benim de farklı olduğum söylenemezdi. Sözleri gerçekten etkileyiciydi. Bana hitap eden bir tarzı ve müziği vardı.

Sahneden inip yanıma gelince sarıldım. Bu defa öpmediğim için rahattım. Ona bunu yapmayacaktım. Bu kez olmazdı. Ayrıldığımda gülümsüyordu. Yanımdaki tabureye oturup içecek istedi. Aldığı içkiyi görünce gülesim geldi. Vişne suyu almış çünkü. Gürültü ortamda baskısını artırdığı anlarda meyve sularımızı bitirdik. Alkol almayacağımız belliydi. Hem ikimizde tam anlamıyla ayık olmak istiyorduk. Sanırım artık bana alkolü yasaklayacaktı. Tabii evde içeceğimi ikimiz de biliyorduk.

Müziğin ritmi yükseldikçe dans etme isteğim artıyordu. Efe'ye baktığımda ne istediğimi anlamıştı. Kafasını sallayıp onaylayınca piste ilerledim. Çılgınca sallanırken özgürlüğü hissediyordum. Etrafımdaki insanlar kendilerinden geçmiş halde dans ediyorlardı. Uzak kalmak mümkün olmadığından dansı bırakıp pistten çıkmak için hareketlendim. Pek başarılı olamasam da önüme çıkan bedenleri iterek biraz ilerleyebildim. Kolumdan tutulup durduruldum. Döndüğümde Anıl'ı sinirli bir halde bana bakarken buldum. Neden sinirli olduğu konusunda bir şey bilmezken öylece baktım suratına.

"Ne var?"

"Konuşmamız lâzım."

"Konuşacak birşey yok. Bırak kolumu."

"Konuşacağız."

Kolumdan çekerek barın çıkışına yürüdü. Peşinden yürümek zorunda kalmak sinirlenmeme neden oluyordu. Efe'yi görememiştim çıkarken. Beni bulamazsa merak edeceğini bildiğimden çıkışta ayaklarımı yere vurup durmasını sağladım. Bana döndüğünde en az onun kadar sinirli olduğumu farketti.

"Dinliyorum."

"Efe ile berabersiniz değil mi?"

"Konu bu muydu? Evet ne var bunda?"

"Ne mi var? Ben beni sevdiğini sanıyordum. Hemen Efe ile olduğuna göre çok iyi bir oyuncusun."

"Evet iyi oynuyorum ama adamına göre. Sen ayrılmasan ben terkedecektim seni. Şimdi bittiyse gitmem gerek."

"Yalan söylüyorsun. Oyunculuğun o kadar da iyi değilmiş. Bitmedi güzelim bitmedi."

Yakınlaşması karşısında şaşırsam da geri dönerek bara girdim. Güzelim deyişi içimi eritiyordu. Onu ne kadar özlediğimi onu görmeden anlamamıştım...

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin