Üzerime ağırlığını verirken bacaklarım kımıldamıyordu. Tekme atma şansım da yoktu. Kollarımı zaten sabitlemişti. İlk defa bu kadar çaresiz hissetmiştim. Yüzümü yana çevirip çırpınmaya başladım. Pek bir faydası olmamasının yanı sıra onu iyice sinirlendirmişti bu. Kasılan çenesi görüş alanıma girdiği an yüzümü diğer tarafa döndürdüm. O da aynı yöne dönünce artık sıkılmıştım ve olduğum şekilde kaldım. Dik dik gözlerine bakarken afalladı. Ama kısa süren şaşkınlığını atıp dudaklarıma yöneldi. Aramızda az bir mesafe kala kapı gürültüyle kırıldı. Ulaş hemen ayaklanıp beni serbest bıraktı. Kapıya bakmayı akıl ettiğimde karşımda sinirden kudurmuş bir Efe gördüm. Etrafa Anıl'ı görme umuduyla göz gezdirdiğimde hayal kırıklığıyla Efe'ye döndüm. Ulaş'a doğru atılıp yumruklarını ardı ardına sıraladı. Ben yerimde kalıp işinin bitmesini bekledim. Donmuştum sanki, kıpırdayamıyordum. Efe bir süre sonra beni sarstığında kendime geldim. Yerde yüzü kana bürünmüş Ulaş'ı görünce bir an üzülsem de Anıl'ın gelmemesine daha çok üzülmüştüm. Efe omzuma kolunu atıp beni kapıya yönlendirdi. Ona baktığımda şefkatle beni izliyordu. Tam zamanında gelmesinden dolayı içim sevinçle doluydu. Duygu karmaşası yaşadığım bir andı. Kapıdan çıkarken son kez arkama baktım. Ulaş doğrulmuş gidişimi izliyordu. Pişman değil üzgün duruyordu. Kapıdan çıkınca gözlerim yaşarmaya başlamıştı. Kendimi sıkmaktan patlamak üzereydim. Efe halimi farketmiş gibi yüzüme endişe ile bakıyordu. Ani bir hareketle boynuna atladım. Sımsıkı sarıldım. İhtiyacım olan tek şey buydu sanki. Kollarını belime sarıp ihtiyacımı karşıladı. Bir süre öyle sarıldık. Ayrıldığımda daha güçlü hissetmiştim. Ama kapıda duran Ulaş'ı görünce panikle Efe'nin elini tutup arabaya yöneldim.
Evime bıraktığı zaman Efe'ye dönüp yeniden sarıldım. Ayrılmadan Efe sormaya başladı.
"Tuğba iyi misin? Sana bir şey yapmadı değil mi? Daha erken gelemedim. Her yeri aradım bulamadım. Özür dilerim."
"İyiyim Efe. Sakin ol. Birşey yapmadı bana. Sen tam zamanında geldin zaten. Teşekkür ederim."
"Ahh rahatladım ya. Sana zarar vermesinden korktum. Az daha kafayı yiyecektim."
"Tamam sakin ol. Ben iyiyim sadece dinlenmek istiyorum."
"Gelmemi ister misin?"
"Hayır. Yalnız kalmak istiyorum. Çok teşekkürler her şey için."
Kafasını sallayıp önüne döndü cevap olarak. Ben de yanağından öpüp arabadan indim. Eve girdiğimde rahat bir nefes aldım.
Saatlerce oturduğum koltukta sadece Anıl'ı düşündüm. Neden gelmemişti, neden beni bulmamıştı? Bütün sorular kafamı istilâ ediyordu. Önceki defa Efe ile birlikte gelmişti hâlbuki. Kafam bu düşüncelerle dolup taşarken daha fazla dayanamayıp evden dışarı attım kendimi. Sahile gitmeden önce tekele uğradım. Aldıklarımla sahile vardığımda banklardan birine oturdum.
Uzun zaman içmediğim için mi yoksa içimdeki öfke ve kırgınlık karışımından mı bu denli etkilendim bilmiyordum. Ama iki şişede başım dönmeye başlamıştı. İçim cam kırıklarıyla doluydu. Her saniye batıyordu. Paramparça olmuştum. Ve kendimi içkide bulacağımı düşünüp şişeleri diktim kafama.
Anıl neden gelmemişti? Beni hiç mi merak etmemişti? Neden geldiğim halde yanıma uğramamıştı? Kafamda bu sorularla öyle bir hal almıştım ki sarhoşluk yanında hiçbirşeydi.
Ne kadar süre o bankta oturup içtiğimi bilmiyordum ama aldıklarımı bitirmiştim. Son sigaramı da yakıp dumanıyla kafamı dağıttım. Dağılan fikirlerim Anıl dışında her şeydi. Kalbim ilk defa böylesine ağrımıştı. Karşıma çıkmamasını istiyordum çünkü çıkarsa söyleyeceklerim aramızdaki her şeyi bitirirdi.
İyiden iyiye sarhoş olmuştum. Hissizleştiğim anda ayaklandım. Kalbimin acısını uyuşturduğum için gülmeye başladım. Ayakta zor durarak arabama doğru ilerledim. Bindiğimde kafamı iyice boşaltıp çalıştırdım. Hızla sürdüm. Arkamda kalan arabaların korna sesleri kulaklarımı doldurduğunda daha da hızlandım. Selektör yapan bir araba yaklaştıkça gaza yüklendim. Ama ısrarla takibe devam etti. Ben hızlandıkça o da hızlanıyordu. Arkamı kontrol ederken kırmızı ışığı farkedemedim. Önümde duran arabayı son anda farkedip frene bastım son gücümle. Çok az bir mesafe ile durabildim. Neredeyse çarpacakken öne savruldum. Emniyet kemeri hayatımı kurtardı. Arkadaki araba hemen durup sürücüsü indi. Kapım açılana kadar kim olduğunu anlamamıştım. Efe kolumu tutup aşağı indirdi. İner inmez sarılıp sakinleşmeye çalıştım. İyice sıktım onu. O da bana sıkıca sarılınca güvende hissettim. Öyle biraz daha durduktan sonra korna sesleri ile ayrıldık.
"Arabaya bin ve hemen ilerde sağa çek."
Kafamı salladım ve hemen sürücü koltuğuna yerleştim. Dediği gibi yapıp biraz ilerde müsait bir yerde parkettim. Efe hemen arkamda durup hızla yanıma geldi. Aynı hızla beni de indirdi ve bu defa o sarıldı. Kollarımı beline dolayıp yüzümü göğsüne gömdüm. Toprak kokusu hâlâ aynıydı. Güven duygusu da yerindeydi. Fazla beklemeden ayrıldı benden ve öfkeyle konuşmaya başladı.
"Neden yine bu kadar içtin? Ya kaza yapsaydın? Ya sana bir şey olsaydı? Hem yine hastanelik mi olmak istiyorsun? Önceki gibi hastaneye yetişemeseydin ne olacaktı söylesene!"
Şaşkınlıkla ona baktım. Çok öfkeli ve sinirliydi. O gün gördüklerim doğruymuş demek ki. Efe'yi gördüğümü hatırlıyordum ama silikti.
"Ah evet o gün yanında olan bendim. Seni bıraktım çünkü ihtiyacın olan ben değildim. Bunu görecek kadar izledim seni. Ayrıldığında bunu kanıtladın. Üzüldüm ama olmalıydı. İlk günden biliyordum bunu. Göze alacak kadar sevdim seni. Sen Anıl'a aitsin. Sen de biliyorsun."
Kafamı iki yana sallayıp yüzümü yere eğdim. Duyduklarım ağır gelmişti. Ağlamak istiyordum. Ama gücüm yoktu. Öfkesini kustuğu için derin bir nefes verip yeniden sarıldı. Uzun süren bir terapiden sonra ayrıldı ve elimi tutup arabaya bindirdi. Eve gelince telefonundan taksi çağırıp beni eve soktu. Taksinin korna sesiyle yanıma gelip alnımdan öptü. Bir veda öpücüğü gibi hissettirmişti. Hemen sonrasında kapıdan hayalet gibi süzülüp yok oldu. Koltuğa kendimi atıp sessizliği dinledim.
Ne kadar süre öyle oturduğumu bilmiyordum. Telefonun sesiyle kendime geldim. Anıl'dı arayan. Cevaplayıp konuşmasını bekledim.
"Dışarı gel."
Söylediği iki kelime içimdeki bütün korku ve acıyı açığa çıkarmıştı. Yavaşça yerimden kalkıp dışarı çıktım. Bahçe kapısına yaslanmış arkası bana dönük dururken özlemimi hissettim her hücremde. Yanına varınca hiçbirşey yapmamak içimi daha çok acıtmıştı. Sadece söyleyeceği sözleri bekleyip çekeceğim acıyı düşündüm.
"Tuğba ben senden ayrılıyorum."
Sözleri tahminimden daha çok yakmıştı kalbimi. Uzun zamandır akmayan göz yaşlarım gözlerime dolarken derin bir nefes aldım. Devam etmesini isterken arkasını dönüp yüzüme bile bakmadan gitti...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...