Yas Uykusu

1.2K 47 15
                                    

'Güzel dumanlı bir zehir yakmaya sebebimsin...'

******

"Benim için önemini biliyorsun. Yapma böyle Anıl."

"O önemli de ben neyim senin için Tuğba?"

"Sen hayatımsın sevgilim. Sakin ol."

"Öyle yakındınız ki aklıma geldikçe sakin olamıyorum."

"Lütfen ama. Onun için zaten kötü hissediyorum. Bir de sen üzme beni."

"Onun için mi kötü hissediyorsun? Senin ne suçun var Allah aşkına?"

"Onu yaralamış olduğuma göre üzülmem doğal değil mi?"

"Yaralamadın. Seni seven o. Bundan hiç şikayet ettiğini gördün mü?"

"O çok iyi biri. Acı çekmesini istemeyeceğim kadar hem de."

"Kızamıyorum da ona. Seni benden önce sevdi. Ve elinde değildi. Onu çok iyi anlıyorum. Sana da kızamıyorum zaten. Ama insanları etkilememeye çalış biraz."

"Ne?"

"Hiç. Sadece insanları etkileyen bir şey var sende. İster istemez çekiliyorlar sana. Başta ben de öyle oldum ama benimki biraz daha farklı oldu. Aşık oldum ben. Hepsinden farklı benim duygularım. Çünkü karşılığı var. Tamamlandık yani biz."

"Ne zaman evleneceğiz?"

"İstersen hemen."

"O bakışı sevdim."

"Anlamını biliyorsun ama?"

"Ah! Evet. Tabii."

"Gel buraya."

Kolları arasına girip yerimi buldum. Bir kedi misali kucağına kıvrılıp mayıştım. Başımı boynunun girintisine gömüp derin derin kokladım. Tuzlu yosun kokusu bütün hücrelerime uyuşturucu etkisi yapıyordu. Ondan başka yatıştırıcıya ihtiyacım yoktu. Ama işte yanımda olmayınca... İşte o zamanlar sigaraya hatta alkole ihtiyaç duyuyordum. Hem de fazlasıyla.

Kollarının gücü altında eriyordum. Sevgilimin güçlü olduğunu bilmek çok hoştu. Bu da seksiliğine artı puandı. Boynuma ve belime doladığı kollarının üstüne ellerimi yerleştirip sıcaklığında kayboldum. Bu hissin sonsuza dek sürmesini istemek hakkım mıydı? Hâlâ onu hak etmediğimi düşünüyordum. Ne kadar aksini söylese de kendimi yeterli görmüyordum. Öyle biriydi ki yanına kusursuz görünen ve mükemmel kişiliğiyle melek gibi biri yakışırdı. Ama ben ne görüntü olarak ne de kişilik olarak mükemmeldim. Acaba ileride eksik yönlerimi görür de benden soğur mu diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Endişe ettiğim konuların en başına bu yerleşmişti. Bir gün gelir de hayran olduğunu söylediği gözlerime bakmaktan sıkılır mı? Koltuğun iki köşesinde birbirinden habersiz başka şeylerle ilgilenen bir çift olur muyduk? Sorunlar olmadığında, engeller ortadan kalktığında yine aynı kalır mıydık? Bütün bu sorular beynimin kıvrımlarına işlemişti. Ama bir an geliyordu öyle bir bakıyordu ki hepsi buhar olup havaya karışıyordu. O can verdiğim dudaklar öyle kelimeler yaratıyordu ki bir mucizenin içinde gibi hissediyordum. Aslında mucize olan oydu. Her şeyiyle mükemmeldi. Onu gören ve tanıyan biri olarak Allah'a inanmamak gibi bir seçeneğim yoktu. Bir kere kadın olan ben iken benden güzel olması haksızlık değil miydi? Dudaklarımdan dolgundu dudakları. Gözleri zaten kusursuzluğunun sembolüydü. Gözlerimi her zaman beğenen biri olarak onunkilere hayrandım. Simsiyah bir dünyaya çeken birer girdaptı. Karanlık karanlık bakıp içimi yansıtıyordu parlamasıyla. En sevdiğim taş olan Oltu taşı gibiydi o iki mercek. Ama en güzel ustalıkla işlenmiş olduğu için eşine rastlamamıştım. Öyle bir işçiliğin eşi benzeri olamazdı zaten. Sadece, ona bahşedilmiş o özelliğinin ikimizden olacak bebeğe geçmesini istiyordum. Bir çift siyah gözlü, minik suratlı, gamzeli bir minik... Güzel olurdu.

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin