Umursamaz

Huzur Bozan

Gördüğüm gıcık yüz sinirlerimi bozmaya yetmiyormuş gibi Bulut ve Anıl sinir ikilisi de Ulaş'ın üstüne atlayarak dikkatleri toplamıştı. Havlumu ve çantamı alıp onları arkamda bıraktım. Arkama baktığımda hâlâ Ulaş'ı pataklamakla meşgul olduklarını görünce gözlerimi devirdim. Plaj barına gidip taburelerden birine oturdum. İki saniye sonra bu yaptığıma da pişman olmuştum. Yılışık plaj serserilerinden bir adet bana tahsis edilmişti çünkü. Bir bira alıp buz gibi sıvıyı boğazımdan kaydırdım. Yılışık arkadaşın gitmeye niyeti olmadığı yanımda ısrarla oturmasından belliydi. Niyeti belli olan tiplere karşı takındığım tavrımla yerimden kalkıp gıcık bir ifade ile baktım suratına. Minderlerin olduğu bölgeye varınca birine yerleşip şapka ve gözlüğümü taktım. Telefon, kitap ve kulaklık üçlüsünü çıkarıp canımı kurtardım derken yüksek sesli müziğimin rahatlatıcı terapisi sona erdi. Yılışık insanın önüme oturup kulaklığı çekmesiydi nedeni. Pişkin suratına bakıp bıkkın ve umursamaz bir sesle sordum. Yüzümde en alaycı ve gıcık gülümsemem vardı.

"Ne vardı?"

"Dikkatimi çektin de tanışmak istedim."

"Sen benim dikkatimi çekmedin o ne olacak?"

"O önemli değil ki. Ben beğendiğim kızı yanıma alırım. Bu değişmez."

"Bence tanışma."

"Ne? Neden bahsediyosun?"

"Arkandaki yakışıklı diyorum o suratını dağıtmadan diyorum uza diyorum."

"Evet canım ben Anıl karşındaki kızın sevgilisiyim. Ve bu da sağ kroşem."

Cümlesinin noktasını yumruğu ile çocuğun gözüne koydu Anıl. Çocuk döndüğüne pişman olmuştur o an derken pis pis sırıtışını görünce tam Anıl'a layık bir kum torbası olduğunu anladım. Yeniden ayaklanıp soğuk birayı kafama diktim. Eşyalarımı toplayıp otelin binasına attım kendimi. Havuz daha iyi bir seçenek olacaktı.

Uzun süre kendimi dinleyip deşarj olduktan sonra keyfim fevri ikilinin beni bulması ile son buldu. Yüksek sesli ve büyük bir zılgıt dinlediler. Sonuçta süt dökmüş kedi modunda kaldılar. Etrafın sakinliği ile çok kıstırmadılar kuyruklarını ama olsun. Hallerine gülüp akşam yemeği ve devamında yapacağımız eğlenceli Bodrum gece turu için hazırlanmaya odama çıktım. Beyaz kısa ve dantel elbisem üzerimde güzel görünüyordu. Bronz tenimle uymuştu. Uzun bacaklarım bakışları çekmeye yetiyordu. Anıl'ın onay vermeyeceği belli olan elbiseyi bilerek seçmiştim. Cezasını sonuna kadar çekecekti. Üzerine deri kısa cekedimi aldım. Ayaklarıma ise topuklu bandajlı siyah sandaletleri giyindim. Saçlarımı kabartıp düzelttim. Kahve gözlerim yine ön plandaydı. Dudak konusunda iddialı olmamam gözlerime verdiğim değeri artırıyordu. Odadan çıkınca hâlâ süt dökmüş kedi olarak buldum şapşal ikiliyi. Gündüz otelinden eşyalarını alıp gelmesi üzerini değiştirmesinden belliydi Anıl'ın. Siyah gömleği dudak ısırtıyordu. Hem gerçek hem mecaz anlamda. Açık renk kotu düşük belliydi. Siyah saçları hafif kıvrılmıştı uçlarından. Uzamış olduğu belliydi. Bulut ise yanında abisi gibi değil kardeşi görünüyordu. Anıl'ın boyu daha uzundu ve yapısı da iriydi Bulut'a göre. Mavi gömlek ve siyah pantolon giymiş beni bezerek bekliyordu Bulut. Ama Anıl'da bir bıkkınlık ifadesi yoktu. Beni görünce önce beğeniyle süzdü. Alt dudağını ısırıp diliyle yaladı. Bu hoşuma gitmişti ama kısa sürdü. Çünkü anında sinirli ve öfkeli bir Anıl oldu. Söylediği despot kelimeleri duymazdan gelerek asansöre bindim.

Arabada hem elbisenin verdiği imkanla bacaklarıma bakıyor hem de kıskançlık hormonları ile başımın etini yiyordu. Dinlememe sırası bendeydi. O durduk yere Ulaş'ın üstüne atlıyorsa ben de onu dinlemeyecektim. Tamam ben de rahatsızdım etrafta olmasından ama öyle bir saçmalık yapacak kadar da fevri olmamak lazımdı. Kıskanmanın da adabı olur. Ama onunki sadece kıskanmak değildi kızgınlık ve korku vardı hareketlerinde. Aynı şeyleri yaşama korkusu bende de vardı ve ona hak vermiştim bunları düşününce. Ama ona bunu söylemek istemedim.