O sabah herşey güzeldi. Ta ki Efe'yi görene kadar. Her gün el ele gördüğü bizi o görüşünde bir şey farketmiş gibi sinirlendi. Göz hapsinde kaldığımız dakikalarda bakışları ikimiz de umursamadık. Ulaş inanmış gibi davransa da birşeyler düşündüğü belli oluyordu. Efe ise hiç görmediğim bir haldeydi. Kızgın değil, sinirli değil sanki kırgın gibiydi. Hayal kırıklığı yoktu yüzünde ama bir şekilde bunu beklemiyor gibi duruyordu. Kaldı ki nasıl anladığı konusunda herhangi bir fikrim de yoktu. Hem anlaşılacak bir durum da yoktu. Sadece beraber vakit geçirip beni korumaya çalışıyorduk.
Çıkar ilişkisi gibi birşey olsada yanında güvende olduğumdan değil sadece istediğim için kalıyordum. En azından önceliğim güvenlik değildi.
Anıl yanımdayken her şey farklıydı. Dünya başka görünüyordu gözüme. Sanki bir şeyler değişmişti ama farkına varamamıştım. Farketsem de engellemek istemeyeceğimi anladım Onun yanında. Efe'den tamamen farklıydı kendisi de hissettirdikleri de.
Teneffüslerde ben kitabımı okurken
Anıl beni izleyip gülümsüyordu. Böylece çok az okuyabiliyordum. Yüzümdeki saçma gülümseme ile odaklanamıyordum. Ama yine de bozuntuya vermiyordum. Biz böyleyken Efe bizi izlemese de sinirini çıkaracak şeyler yapıyordu. Siniri bize değildi bunu görüyordum. Öyle olsa gelip Anıl ile uğraşırdı. Bir süre sonra geçeceğini düşünüyordum öfkesinin. Hem bunda birşey yoktu. Sevgili değildik.Ulaş ise şüpheyle bizi süzüyordu çoğunlukla. Bununla ilgili Anıl'la konuşup bir karar almıştık. Bara gidip onu ikna edecektik. Hep gittiği barda bizi görürse inanacak bırakacaktı bizi. Belki yine kendini saçma işlerine gereksiz oyuncaklarına verip karşımıza bile çıkmayacaktı.
Akşam yine eve Anıl ile gitmiştim. Hazırlanıp çıktık. Yemek yiyip bara geçtik. Ulaş locanın birinde etrafında kızlar ve arkadaşları ile oturuyordu. Sıkkın bir hali vardı. Loş ortamda bile belli olan siniri dikkatimi çekmişti. İçkileri peş peşe dikiyordu.
Bar taburelerinde Ulaş'ın karşısında yerimizi aldık. Siparişlerimizi verip sırtımızı bara yasladık. Ulaş bizi farkedince yerinde bir dikleşti. Anıl yanımda içkisini yudumlarken önüne geçtim. Bardağını bara bıraktı ve belime sarıldı. Ben de boynuna kollarımı dolayıp başımı omzuna yasladım. Biraz öyle durduktan sonra geri çekilip yüzüne yaklaştım. O da gülümseyerek bana yaklaştı ve dudaklarımızı birleştirdik. Birkaç dakika sonra ayrıldığımızda nefesim kesilmişti. Anıl bana gülümseyip yanağımı okşadı. Sonra arkada bir yerde takılı kaldı bakışları. Yüzüne merakla bakınca bana döndü.
"Sandığımdan daha da büyük bir şey bu. Buraya geldiğimiz iyi oldu ama gitmeliyiz."
"Ne oldu Anıl söylesene?"
"Ulaş. Ulaş bizi görünce öfkeli değildi az önce. Canı yandı Tuğba gördüm bunu. Üzüldü gözlerinden anlaşılıyor bu. Onu iyi tanırım. Bu hali senin Efe ile çıktığın zamanki benim halimin aynısı. Bunu çok net gördüm. Çabuk gidelim buradan."
Şaşkınlıkla kafamı sallayıp elini tuttum. Bardan çıkınca arabaya atlayıp eve döndük. Anıl çok gergindi yol boyunca. Kelime çıkmadı ağzından. Ben de hazır olmasını bekledim. Eve geldiğimizde içeri adım atar atmaz Anıl beni çekip sarıldı. Çok sıkı sarılıyordu. Boynuna sokulup kokusunu çektim içime ben de. Uzun sarılışımızın ardından geri çekilip yüzümü elleri arasına aldı. Dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktıktan sonra salona çekti beni. Koltukta sarılıp uzandık. Kafamı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. Ne diyeceğimi anladı ve sormadan cevapladı.
"Tuğba Ulaş senden hoşlanıyor hatta daha fazlası. Nedenini merak etmiyorum çünkü onu anlayabiliyorum. Senin reddetmen de daha da bağladı sana onu. Az önce gözlerinde acı vardı. Ve eğer acı çektiyse, senden hoşlanıyorsa ki bu kuvvetle muhtemel bırakmayacaktır seni. Elinden geleni yapacak ve acı verecek bize. Durması sadece senden vazgeçmesine bağlı. Umarım yüzeysel bir ilgidir. Korkuyorum ilk defa Ulaş'tan kokuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...