Yüzleşme

1.6K 60 2
                                        

"Sevgilim hadi ama."

"Hayır Tuğba. Onunla konuşmak bir işe yaramayacak."

"Emin ol yarayacak. Beni anlayacağını biliyorum. Ona değer veriyorum. O da öyle..."

"Ben de bu yüzden istemiyorum. Seni seviyor hâlâ. Ve sen acı çekiyorsun onun yüzünden."

"Hayır. Konuşmazsam daha fazla acı çekeceğim. Onu kaybetmek istemiyorum."

"Ben de yanında olayım o zaman."

"Hayır Anıl. Bu ikimizin arasında bir mesele. Sen yokken halletmeliydik biz bunu. Şimdi izninle gitmek istiyorum."

"Ne diyeyim ki sana."

"Beni sevdiğini mesela."

"Seni çok seviyorum Tuğba'm."

"Seni seviyorum sevgilim."

Hazırlanmadan önce Efe'ye mesaj atıp buluşmak istediğimi söylemeliydim. Yatağın üstündeki telefonumu alıp sırtımı başlığa yasladım. Ne diyeceğimi bilemez halde ekrana bir süre baktım. Artık bu bir sorun değildi. Onun iyiliği için bir adımdı. Tuşlarda oyalanan parmaklarım sonunda anlamlı bir cümle kurabildi.

"Efe konuşmamız lazım. Yemek borcumu da aradan çıkaralım ne dersin?"

"Tamam. Nerede ve kaçta?"

"Gittiğimiz restoranda? Bir saat sonra?"

"Bana uyar. Seni alayım mı?"

"Hayır ben gelirim."

"Peki görüşürüz."

"Görüşürüz."

Koyu renk kot ve siyah kuru kafalı bir t-shirt giyip gözlerimi kararttım. Açık kahve gözlerim açığa çıkmıştı. İnce dudaklarıma hiç bir işlem uygulamadan saçlarımı dağıttım. Renginin açıldığını görünce boyamayı aklıma koydum. Üzerimdeki siyah
t-shirt üstündeki irili ufaklı beyaz kuru kafalarla tam da beni yansıtırken omuzlarımı dikleştirip duruşuma baktım. Deri cekedimi elime alıp ceplerine gerekli birkaç şeyi koydum. Aşağıya inince Bulut ve Anıl'ın yarış yaptıklarını farkettim. Büyük bir hırsla konsolu sıkan sevgilime yaklaşıp yanağına öpücük kondurdum. Gerginliğini görebiliyordum. Dikkati dağılan Anıl Bulut'a yenildi ve ters bir şekilde bana baktı. Gülümseyip Bulut'u öptüm ve tekrar sevgilime döndüm. Dudaklarına uzanıp derince öptüm. Anında aldığım karşılık aklımı başımdan alırken kendimi geri çektim ve alnımı alnına yasladım. Kesik nefesleri gitmemi zorlaştırıyordu. Alt dudağımı ısırıp fısıldadım.

"Geç kalmam. Beni özle. Barda görüşürüz."

Cevabı dudaklarıma şimdiden özlemiş gibi bıraktığı kokulu öpücükle alınca hızla kendimi dışarı attım. Arabama atlayıp buluşma yerine doğru yol aldım. Vardığımda Efe kapıda bekliyordu. Gergin bir halde ona ilerleyip sarıldım. Toprak kokusu ile mayışmadan geri çekildim. Yüzünde hüzünlü bir gülümseme belirdi. Sanki neden buluştuğumuzu hissetmişti. İçeri girince hiç konuşmadan garsonu çağırdım. Önceki geldiğimizde yediğimiz balığı söyleyip yanına da o güzel şaraptan sipariş ettim. Gözlerini benden ayırmayan Efe'ye baktım. Mavi gözleri denizlerin rüzgara olan isyanı gibi dalgalanıyordu. Derin ve kederli bakışları içime bir ok daha sapladı. Yemeği en azından dostça yemek için sohbet açmaya karar verdim.

"Heves'le nasıl gidiyor?"

"Gitmiyor."

"Nasıl yani?"

"Gitmiyor işte. O kızda beni rahatsız eden bir şey var. Emin olmak için çıktım."

"Neyden emin olacaktın?"

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin