Gece de olsa o güzel mavi gözleri görebiliyordum. Nitekim ikisi de birer ışık kaynağıydı. Gözyaşları rengini daha da açmış, cam gibi şeffaf görünmesini sağlamıştı merceklerinin. Canım yanıyordu. Onun gözlerinden akan her damla kalbimden kan olarak içime damlıyordu. Reddettiğim tek kişi değildi. Ama onun çektiği acı beni misliyle yıkıyordu. Mesela Savaş umrumda değildi. Ya da Ulaş. Ona da üzülmüştüm. Ama Efe gibi değildi. Onunla da arkadaş kalsaydım diye pişmandım o kadar. Ama olmamıştı işte. Amacı başka olsa da bana zor kullanmıştı. Olmamıştı...
Bir anlığına Anıl olmasaydı diye düşündüm. Anıl olmasaydı Efe ile mutlu olabilir miydim? Cevap koca bir hayırdı. Mutlaka bir yerde kopardı. Ya o ya ben pes ederdik. Sevilmeden sevmek bu durumda bile böyle zorken beraberken daha çok yara alırdı.
Gözlerine hayran hayran bakarken dilim kendi cümlelerini kurdu beynimden habersiz ve izinsiz.
"O kadar güzelsin ki..."
Birden yaşlı mavileri gülmeye başlayınca mahcup oldum. Yine de gülmesi iyiye işaretti. Ben de güldüm halimize. Erkek gibi iltifat etmek de neyin nesiydi? Gülerken daha da güzel görünüyordu. Dişleri, dudakları ve kısılan gözleriyle... Aklıma gelen muzurlukla sinsi gülümseme yüzüme yapıştı.
"Sana birini bulmamız lazım. Bu gülüş ziyan olacak yoksa."
"Ah! Hayır. Ben böyle mutluyum. Hem beni başından savmak için kolay yolu seçtiğini de farkettim küçük cadı."
"Senden kurtulmak isteyeceğim son şeylerden bile değil."
"Gel buraya."
Güzel ve sıcak bir kucakla karşılaşınca toprak kokusuna sarıldım. Öylesine huzurlu bir kokusu vardı ki ömür boyu muhtaç bırakabilirdi tadan herkesi.
******************************
Yeni evimiz! Evimiz! İki oda bir salon şirin bir apartman dairesiydi. Salonun duvarları ağırlık olarak gri renkti. Ama karşılıklı iki dar duvar siyahtı. Tam da istediğim gibi. Yatak odası şeker tadında toz pembeydi bir duvarı ise kırmızı. Diğer oda krem rengi boyanmıştı. Mutfak dolapları siyah, seramikler ise kırmızı ve siyahtı. Tezgah ve buzdolabı da siyahtı. Kapladığı yer az olsa da duvarlar beyazdı. Mutfak eşyaları büyük ölçüde yerleştirilmişti. Fırınlar, bulaşık makinesi, davlumbaz, ocak, buzdolabı... Ve hepsi siyah... Anıl benim ne istediğimi biliyordu demek. Her zaman olduğu gibi yine beni şaşırtmıştı.
Salona geçip büyüklüğüne baktım. Bir gözümü kısıp ölçüyordum etrafı. Anıl gelip arkamdan sarılana kadar tabi. Karnımda birleştirdiği ellerinin üstüne bir elimi koydum. Diğer elimle de arkama doğru uzandım ve boynunu okşadım. Huzurla gözlerimi kapamam da uzun sürmedi. Güzel kokulu esmerim evimizi kutsuyordu resmen. Omzumdaki çenesi oynadı. Boynuma ve etrafına öpücükler bırakarak konuşmaya başladı. Her kelime bir öpücükten sonra geliyordu.
"Eşyaları beraber seçelim dedim."
"İyi olur. Nereden bakacağız?"
"İstersen katalogtan istersen mağazalardan."
"Kataloga bakalım beğendiğimiz bir şey çıkmazsa gider bakarız."
"Sen hakikaten de evlenilecek kızsın ha."
"Nedenmiş o?"
"Baksana sana mağaza mağaza dolaşmayı teklif ediyorum. Sen çıkmamak için kataloga bakmayı tercih ediyorsun."
"Diğerleri gibi olmamı mı isterdin?"
"Kesinlikle hayır. Sen her şeyinle muhteşemsin."
Üç katalogu da tarayıp birkaç oturma grubu beğenmiştik. Zevklerimiz benziyordu. Sonuç olarak salon için aday mobilyalara tekrar baktık ve simsiyah bir L oturma grubu seçtik. Şirin salonumuza çok yakışacaktı. Yatak odası için de siyah geniş bir yatak ve siyah mobilyalar seçtik. Diğer odaya ise iki tane rahat kanepe. İnternetten siparişleri verecektik. Mutfak için de bir masa ve dört sandalye. Kırmızı puantiyeli masa ve siyah sandalyeler çok uyumluydu. Birkaç da halı baktım ama katalogta hoşuma giden bir şey bulamayınca internetten ya da mağazalardan buluruz diye erteledim. Televizyon ve cam sehpası da siyah seçildikten sonra işimiz bitmişti. Ama benim için. Anıl için hâlâ eksik vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...