'Kokunu bırakma, çok sevdim kokunu
Bilemezsin, götür kokunu...'"Anıl!"
"Ne oldu? İyi misin Tuğba?"
"Yıkanamıyorum!"
"Ne?"
"Offf yaa! Alıştırdın. Şimdi de kendimi yıkamak zor geliyor!"
"Tamam da neden bağırıyorsun kızım? Korktum düştün falan diye."
"Off! Anıl!"
"Tamam tamam geldim."
Gülerek banyo kapısından ayrıldı ve
t-shirtünü sırtından yukarı sıyırdı. Hayran bakışlarım eşliğinde altındaki kotla küvete girdi. Gerçekten artık öyle bir hale gelmiştim ki yıkanmak angarya olmuştu benim için. Nazik hareketlerle önce saçlarımı sonra da sırtımdan başlayarak vücudumu yıkadı. Elleri altında bir yandan temizlenirken bir yandan da mayıştığım için uyumak üzereydim. Lakin hazırlanmam gereken bir yemek vardı. O da bunun bilincinde yaramazlık yapmadan yıkıyordu sadece beni. Aksi halde asla ikimiz de uslu durmazdık bu pozisyonda. Bacakları arasında uzanmış arınırken akşam boyunca sakin kalacak enerjiyi depolamaya çalışıyordum bir yandan da. Ailesiyle bağlarımı sağlamlaştırmam gerekiyordu. Bu yüzden de yemeğe davet eden kayınpederi reddetmemiştik. Anıl yıkadığı vücudumu kendisine çevirip kollarımdan devam etti. Duş jelinin çilek kokusuna vücudumu bürürken elleri durdu. Bileklerime bakan gözleri ifadesizdi. Ama çenesi gergin, elleri sertleşmişti. İzler kapanan yaraların varlığını gözümüze sokuyordu. Uzaktan belli olmasa da dikkat edilince görülecek bir şekilde kapamıştı yeni deri o kısımları. Ölümümün resmi bileklerimde can bulmuştu. Bana tekrar hediye edilen nefesim iz olarak kalmıştı o bölgelerde. Ameliyathanede beni geri dönmeye ikna eden kişi hayatımın devamında görüp bir daha yapmamam için bırakmıştı bu çizgileri sanki. Bir tek şartla bunlara katlanırdım. Ki o şart ellerimdeydi. Onu kaybetmeden de bir daha o duruma düşmeyecektim fikrimce.Banyodan sonra ısınan havalar dolayısıyla yazlık bir kıyafet aradım. Ama kollarımı saklamam gerektiği için uzun kollu kısa bir elbise giyinmiştim. Boynuna kadar kapalı olan elbise etek kısmında cimriydi. Bacaklarım daha uzun duruyordu. Superstar ayakkabılarımı da giyinince tezat ama genç bir görünüm elde etmiştim. Ne tam olarak seksi ne tam olarak spor ve sokak tarzıydı. Orta yolu bulan ayakkabılarımın bağcıklarını bağladım ve elbisenin kapalı göğsüne dolunay simgeli kolyemi taktım. Saçlarımı kurutup kremledikten sonra özgür bıraktım. Bari onlar kendi halinde olsun diye. Kısa kot ceketimi de giyindim ve parfümümü sıktım. Siyah elbise, mavi kot ve siyah superstarlarla hazırdım. Ah tabii gözlerimi kalemle vurguladıktan sonra. Çantaya ihtiyacım yoktu aslında ama gergin ortamda sigaraya ihtiyacım olacağı için telefonla beraber hepsini zincirli çantaya tıktım. Salonda bekleyen sevgilimin yanına gidince nutkum tutuldu. Beyaz kot, beyaz gömlek ve siyah deri ceketiyle nefes alış verişlerimi bozdu. Saçları her zamanki alayıyla dağılmıştı. Simsiyah birbiri üstüne dökülen tutamlar onları sımsıkı tutup dudaklarına yapışmamı emrediyordu. Kendime hakim olmaya çalışarak anahtarlarla dış kapıya yöneldim. Peşimden egosuyla beraber gelen Anıl halimi görmüş kıkırdıyordu. Nitekim sözleriyle de utanması olmadığını vurguladı.
"Hâlâ etkileniyor olman ne kadar güzel sevgilim."
***************************
Ailesi bizi hep olduğu gibi karşılamıştı. Annesi soğuk ve eleştiren bakışlarıyla, babası destekleyen ve anlayışlı. Uygun hareket edip masaya geçtiğimde gerginliğimi atmak adına derin nefeslere sığınıyordum. Bir süre uslu uslu yemeğimle ilgilendim. Bazı sorulara cevap veriyor bazılarında ise benden önce cevaplayan sevgilimi dinliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...