"Ne!?"
"Beraber yaşayacağız."
Bunu öyle sıradan bir şeymiş söyleyince dehşete düşmüştüm resmen. Bana hiç sormamıştı üstelik. Despot halleri beni deli ediyordu. Aslında biraz çekicilik katıyordu ama konumuz bu değildi. Kaşlarım çatık bir şekilde olduğum yerde kalmıştım. Söyleyecek tek söz bile bulamıyordum. Ben de alaya aldım.
"Eee sırada ne var? Ailenle mi tanışacağım?"
"Evet. Bu hafta bir yemek ayarlayacağım."
"Bunları benim de bilmem gerekmiyor mu acaba?"
"Şimdi öğrendin işte."
"Sana inanamıyorum Anıl!"
"Seni yanımdan ayırmayacağımı söylemiştim."
"Ne yani, beni yanından ayırmamak için ailenle mi tanıştıracaksın?"
"Aynen öyle."
"Gerçekten inanmazsın! Sonra ne olacak Anıl? Ailen katil bir kızla seni elleriyle mi evlendirecek?"
"Şu konuyu açma artık Tuğba! Hem sana neden bu kadar uzak geliyor evlilik fikri anlamıyorum."
"Sen ciddisin!"
"Hem de hiç olmadığım kadar."
"Dünyada başka kadın mı yok Anıl? Kendini neden buna mecbur hissediyorsun?"
"Mecbur mu? Sence sen sadece bir mecburiyetten dolayı çekilecek biri misin?"
"Ben çok ciddiyim!"
"Ben de öyle. Dünyada tek kadın sensin. Anladın mı Tuğba?"
Kelime dağarcığım yeterli değildi bunlara cevap vermeye. Nasıl da sakin konuşuyordu. Halbuki ben heyecandan terlemiştim. Biraz da sinirlenmiştim açıkçası. Emrivakilerden hoşlanmıyordum. Onun da zorbalığı tutmuştu sanırım. Biraz daha sinirlenince ağzımdan çıkanları duyamadım.
"Beni tanıyorsun değil mi? Peki ben senin hakkında ne biliyorum ki?!"
"Evet tanıyorum, hem de baya. Ama sen benim hakkımda istediğim olmayınca ne kadar sinirlendiğimi ve sinirlenince neler yapabileceğimi bilmiyorsun!"
"Ah! Evet sinirlenince ne kadar yıkıcı olduğunu Savaş'a vururken göstermiştin!"
"Bunu milleti kesip biçerken zevk alan kişi mi söylüyor?"
"Evet! Zevk aldım. Manyağın tekiyim var mı diyeceğin?"
Yanıma gelip yüzümü elleri arasına aldı. Gözlerime yine derin derin bakıyordu.
"Manyaksın, sadistsin, hatta mazoşistsin. Ama bu halinle mükemmelsin. Bunların hepsine aşığım ben. Bensiz olmaktansa ölmeyi tercih eden kıza aşığım ben. Ve emin ol sana bir şey olsaydı senden sonraki cenaze benimki olurdu. Sen benim her şeyimsin. Sensiz olmaz. Anlıyor musun beni? Artık sensiz olmaz. Biz birbirimize aitiz."
Önce delirtip sonra nasıl tekrar aşık ediyordu kendine anlayamıyordum. Yüzüm avuçlarında gözyaşlarım parmaklarındaydı. Onları silip dudaklarıyla teselli oldu. Devaydı bana. Merhemdi. Onu sevmek öyle kolaydı ki. Ama beni sevmek marifetti. Zor olmalıydı benim gibi bir deliyi sevmek. Hasta ruhlu bir manyağı... Ama Anıl öyle güzel seviyordu ki beni. Kendimi ona tamamen bırakmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.
**************************
Gitar elimde, Efe yanımda, Anıl karşımdaydı. Bir elimle sapını kavrayıp diğer elimin parmaklarını tellere yerleştirdim. Tutuşum hala gerektiği gibi değildi ki Efe yine eliyle müdahale etti. Eli elimin üstündeyken Anıl'a bakmaya cesaret edemedim. Önceki seferde olduğu gibi diğer eli de sırtımdan dolayıp tellerde duran parmaklarımı kavrıyordu. Birkaç nota sesi çıkarmak için çabaladım. Çünkü bu durumun bir flörtleşme olarka algılanması an meselesiydi. Hem geçen defa Efe de normal davranmamıştı. İkisinin kavga etmeleri isteyeceğim son şeydi. Efe parmaklarıyla çabamı desteklerken karşıda bir hareketlenme oldu. Anıl ayağa kalkmıştı. Ne yaptığını merak ederek kafamı kaldırdım. Kaşları çatık öfkeyle bize bakıyordu. Serkan'ın zırvaladıklarından sonra gözü önünde böyle bir manzarayla durmak akıl işi değildi. Rahatsızca kıpırdandım ve Efe'den biraz uzaklaştım. Anıl sinirle homurdanıyordu. Yetmemişti uzaklaşmam. Gitarı Efe'nin kucağına bırakıp ayaklandım. Odama çıkmak en iyisiydi. Arkadaşlık sorun olmamalıydı. Odada volta atarken kapının açılıp kapandığını duydum. Cama döndüm tamamen ve dışarıyı izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...