Anıl'la günlerimiz güzel geçiyordu. Onunla çok mutluydum. Bunu bana göstermesi gerekmiyormuş gibi hissettirmişti. İspatladı kalbimin varlığını. Rahatlatıcı hiç bir şeye ihtiyaç duymuyordum o varken. Onunla olunca çok rahattım. Kokusu beni bir uyuşturucu gibi yatıştırıyordu. Bana özel olmasını dilediğim tek şeydi. Yanımdaydı işte. Başka her şeyi hayatımdan çıkarabileceğim tek önemlim yanımdaydı. Ondan başka her şey değerini yitirmişti sanki. Ailemin beni önemsememesi umrumda bile değildi artık. Acılarım geçmişti dudaklarının tadıyla. Sarhoşluğum sadece kokusuyla oluyordu artık. Onunla her şey iyiydi ve benim bu konuda bir şikayetim yoktu. Aynı şey beni değiştirmesi için de geçerliydi.
Bulut'la yine hafta sonları görüşüp sinemaya gidiyorduk. Değişen bir şey yoktu arkadaşlığımızda. Anıl bize katılmasa da Bulut ile olmamdan memnundu. Hâlâ Ulaş'tan hamle bekliyordu. Bu endişesi ne kadar belli etmemeye çalışsa da aramızda bariz bir gerginlik oluşturuyordu. Onu ikna etmeye çalışıyordum bir şey olmayacağı konusunda ama fayda etmiyordu. Fazla korumacı davranıyordu. Öyle ki bazen boğuyordu beni bu düşkünlüğü. Ama yine de hak veriyordum ona. Ben de onu kaybetmek istemiyordum. O yüzden ses çıkarmıyordum hareketlerine. Gittiğimiz her yerde huzursuz oluyordu. Evden çıkmak istemiyordu çoğunlukla. Okulda ise yanımdan bir an olsun ayrılmıyordu. Bu işime geldiği için keyfini sürüyordum.
Efe okulda olduğu süre boyunca bizi izleyip duruyordu. Bu sessizliği ve bakışları canımı yakıyordu. Çünkü öyle bir bakıyordu ki parçalıyordu kalbimi. Suçlu hissetmemek elimde değildi. Aslında ayrılık ikimiz için de en iyisiydi ama o bunu anlamamış gibi görünüyordu. Hatta hiç beraber olmamalıydık. Bunu bir gün anlamasını diliyordum. Anladığı zaman bana minnettar olacaktı. En azından benim fikrim bu yöndeydi. O gün geldiğinde beni de anlayacaktı. Aramıyordu ama bakışları özlem içeriyordu. Ayrıca bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. Aslında aklındakileri duymam istiyordum. Benim için önemliydi. Ona hâlâ değer veriyordum. Söyleyecekleri benim için onun kadar önemliydi.
Bulut ile gülüp eğlendiğimiz bir gün geçirmiştik yine bir hafta sonu. Aynı avm de buluşup film izlemiştik. Aksiyon filminde bile gülmekten ölmüştüm. Çünkü Bulut rahat durmuyor her sahnede bir espri yapıyordu. Onunla tanıştığım için çok şanslı hissediyordum kendimi. Filmden sonra birer pizza yemiştik. Yemeğimizi yerken uzun zamandır hissetmediğim şeyi yeniden hissetmiştim. İzlendiğimi anladığım an kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Yine aynı dik bakışları görünce gerildim. Bulut'a belli etmemek adına sakin kalmaya çalışsam da pek başaramamıştım. Soğuk bakışları ile beni izlerken dudaklarında iğrenç bir gülümseme vardı. Ondan iğrendiğimi belli ederek bir bakış atıp Bulut'a döndüm. Bana merakla bakıp bir açıklama bekliyordu. Ulaş'tan haberi olmadığı için konuyu üstün körü anlatıp kapatmıştım. Bulut ise benden sadece hoşlanan bir çocuğun bu denli dikkati bakmasını yadırgamıştı. Anıl'ın sinirleneceğini bildiğimden ona söylememesini tembihledim. Ama bu daha çok merak etmesine neden olmuştu. Çok irdelemesine izin vermeden hesabı istedim. Ulaş da bizimle beraber hareketlenince Bulut'a beklemesini söyledim. Yanına ulaştığımda bunu beklediği ifadesinden belliydi. Alayla sırıtıp beni süzdü baştan ayağı. Bulut'un tetikte beklemesinden de biraz güç alarak hesap sormaya başladım.
"Sen hâlâ beni mi takip ediyorsun?"
"Hayır burası halka açık bir yer."
Dalgaya alması sinirlerimi tepeme toplarken konuya odaklanmak için sakin kalmaya çalıştım.
"Ondan mı gözlerini dikmiş seyrediyorsun bizi kaç dakikadır?"
"Tamam pes takip ettim. Ne yapayım arkadaşının yanında çok mutlusun ve o gamzeleri görmek için takip etmem gerekiyordu. Zaten haftada bir gün böyle gülüyorsun kaçırmak istemiyorum bunu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Roman pour AdolescentsStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...