Hayatımda hiçbir zaman uzun uzun birşeyi düşünmedim. Kararlarımı soğuk kanlılıkla ve zaman harcamadan alırdım. Ne istersem anında yapar sonunu düşünmezdim. Ama bu karar beni oldukça zorlamıştı. Sanki vazgeçmek için bahane arar gibi günlerce düşünüp tarttım. Neredeyse bir hafta bu düşünme süreci devam ederken Efe ile mümkün oldukça çok zaman geçirdim. Ona haksızlık etmek istemiyordum. O yüzden Onu iyice tanımayı ve Onun da beni tanımasını istemiştim. Bu kararı alırken zorlandığım gerçeği ile bu süreyi elimden geldikçe uzun tutmuştum. Ama yapacak birşey kalmamıştı. Bu süre bile vazgeçirmemişti beni isteğimden.
Bugün bu işi bitireceğim diye düşünüp okul için hazırlandım. Günlerden Cuma olduğu için bir yandan rahattım. Efe ile konuşup birkaç gün ortalardan kaybolacaktım. Okula vardığımda bahçede bir banka oturup kendimi dinledim. Anıl'ın bana doğru geldiğini gördüğümde yerimde dikleşip gülümsemeye çalıştım. Yanıma oturunca birşeylerin ters gittiğini anlamış olacak ki bana soru dolu gözlerle bakmaya başladı. Ona söylemeyecektim.
"Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?""Sende bugün bir şey var. Ne oldu anlatacak mısın?"
Sorusu karşısında omuz silkip karşıya bakmaya başladım. Efe ile göz göze gelince yanlış anlamaması için ayağa kalkıp Anıl'a döndüm.
"Efe ile konuşmam lazım. Sonra konuşuruz."
Hafifçe kafasını salladı. Efe'ye yönelip hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Sert bakışları anında yumuşarken karşısına geçtim."Günaydın."
"Günaydın sevgilim."
Yanağımdan öptü içine çekerek. Ayrıldığında zorla gülümsedim. Elimi tuttuğunda ses çıkarmayıp okula doğru yürümeye başladım.
"Okuldan sonra işin var mı?"
Sorumu duyunca daha da gülümseyip devam etmemi ister gibi baktı.
"Çıkışta sahilde biraz yürüyelim mi? Seninle birşey konuşmam lazım."
Yüzü anında düştü. Sanki ne söyleyeceğimi anlamış gibi üzüldü. Ama Onu daha fazla üzmeyecektim.
"Ne konuşacaksın? Önemli bir şey mi var?"
"Evet aslında önemli."
"Tamam konuşalım bakalım. Ama şimdi derse gidelim."
Kafamı sallayıp merdivenlere yöneldim.
Derslere ilk defa kendimi veremiyordum. İçimi büyük bir sıkıntı kaplamıştı. Anıl bile güldüremiyordu beni. Bu durumu farkedince çabalamayı bıraktı zaten. Birine anlatma ihtiyacı duysam da Anıl ile yakın olmamam lazımdı.
Okul bitince Efe ile dışarı çıkıp yürümeye başladık. Arabasını okulda bırakmıştı benim isteğim üzerine. Bir tekel bayi bulup birkaç bira ve sigara aldım. Bunlar gerekliydi bu konuşma için. Sahile varınca banklardan birine oturdum ve bir sigara yaktım. Efe sessizce konuşmamı bekliyordu. Gözlerimi kapatıp dumanı içime çektikten sonra izmariti yere atıp söndürdüm. Efe pür dikkat beni izliyordu. Yerdeki poşetten bir şişe alıp kafama diktim. Birkaç dikişte bitirip tekrar poşete tıktım. Efe'ye dönüp derin nefesler aldım.
"Efe bak. Bu konuşma için uzun zamandır düşünüyorum. Seni üzmeden bunu nasıl yapacağımı iyice ölçüp biçtim. Zaten sen de bazı değişikliklerin farkındasındır. Ben bir karar aldım. İnan bu kararı çok düşündüm. Ama sonuç değişmedi."
"Evet. Söyle de rahatla Tuğba."
Sesi sakindi ama yüzü başka bir şekilde duruyordu. Hüzünlü bakıyordu gözleri. Mavi gözleri dalgalanıyordu bir deniz gibi. Daha fazla bakamayıp kollarımı boynuna doladım. Sıkıca sarılıp toprak kokusu gibi olan kokusunu içime çektim. Hiç hareket etmeden öyle duruyordu. Ayrılıp yüzünü ellerimin arasına aldım. Gözlerinin içine bakarken iyice yaklaştım. Dudaklarına yönelip uzunca öptüm. Bu defa karşılık verdi. Kaybetmek istemiyor gibi öpmeye başladı. Uzun bir öpücükten sonra ayrıldım. Dudaklarımı ısırıp sözüme devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Genç KurguStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...