Açık sahneler var dikkat ;)
Haftalar geçerken her şey yoluna girmiş gibi görünüyordu. Ama sadece görüntüde öyleydi. Anıl ile yeniden yakın olmaya başlamıştım. Bunun dışında yolunda giden pek bir şey yoktu. Efe'nin söylediği şarkıdan sonra Anıl sinirlerini kontrol edememiş beni sürükleyerek bardan çıkarmıştı. Ona kızsam da hak veriyordum. Efe onu hiçe sayıyordu benim karşımda. Efe'yi de anlamaya çalışıyordum. Tabii pek başarılı sayılmazdım bu konuda. Artık olmayacağını biliyordu. Ve hâlâ beni üzeceğini bile bile devam ediyordu bu tavırlara. Halbuki etrafına baksa Heves gibi birini farkedip mutlu olabilirdi. En azından ihtimal dâhilindeydi. Ondan hoşlanan kızların sayısı az sayılmazdı. Ama tek bir adım bile atmıyordu. Onu düşünmekten kendimi alamıyordum. Benim için çok değerli olması bunun için yeterli bir sebepti. Barda da çok durgun olması beni daha üzüyordu. Bir tek şarkı söylerken kendinde gibiydi sanki. Onunla şarkı söylemeyi gerçekten çok seviyordum. Bazen tek söylediğim de oluyordu. Patron bunu özellikle rica etmişti. Ben de bir gece olmak şartıyla kabul etmiştim.
Bulut okuldan vakit ayırabildiği zamanlarda hep yanımdaydı neredeyse. Onunla hep eğleniyordum. Şule'yi de getiriyordu arada bara. Bizimkinin aksine belirli bir mutlulukları vardı. Bizim ilişkimiz inişli çıkışlı devam ediyordu. Mutluyduk ama dış etkenler ister istemez etkiliyordu. Ama artık rayına oturtma kararı almıştım. Anıl'la mutlu olacağıma ve beni bırakmayacağına güvenim tamdı artık. Bu da ileri adım atmama yardım edecekti. Onu kendimden uzak tutmak zordu zaten. Ben de onsuz veya uzak olmak istemiyordum. Kararım kesindi. Mutluluğa adım atma zamanımızın geldiğini düşünüyordum.
Öte yandan tehdit mektupları devam ediyordu. Kimden geldiğini bilmediğim notlar canımı sıkmıyordu artık. Çünkü korku denen duygu bana uğramaz olmuştu. Kaybedecek pek bir şeyim kalmamıştı. Ya da çok şeyim vardı. Ama artık o saçmalıklarla zaman kaybedip anı kaçırmak istemiyordum. Hayat hızla elimizden kayarken mutlu olma şansımı göz ardı edemezdim. Elbet çıkacaktı ortaya yazan her kimse. Çıktığı gün de pişman olacaktı. Hiç bir tahminim yoktu kim olduğuna dair ama artık düşünmeyi de bırakmıştım. Çünkü sadece strese girip çevremi mutsuz etmeme neden oluyordu.
Siyah bir kot ve siyah t-shirt giyip deri ceketimi aldığım gibi sevgilimin yanında aldım soluğu. Beni siyahlar içinde görünce tepkisiz kaldı. Bu halimi tasvip etmiyordu. Simsiyah göz makyajı ile baya gotik bir havaya bürünüyordum. Yeni tarzım buydu yapacak bir şey yoktu. Herhalde bu halimde en çok gözlerimin ortaya çıkması hoşuna gidiyordu Anıl'ın. Dudaklarına uzanıp derince öptüm. Geri çekileceğim sırada yakalayıp bu defa o öptü. Elleri çenemin etrafında kafes olmuştu. Narin dokunuşlarla tuttuğu ellerinden gelen elektrik içimi titretiyordu. Öpüşü iyice derinleşirken ben de ona ayak uydurdum. Dudaklarımız profesyonel birer dansçı gibi ustaca hareket ederken kendimi anın büyüsüne kaptırdım. Bir elim saçlarında gezerken diğer elim ile göğüs kaslarında daireler çiziyordum. Dudaklarım şişse de iniltiler eşliğinde öpmeye devam ettim. Nefessiz halde ayrılınca alnını alnıma yaslayıp fısıltı halinde konuştu. İçimi titreten sözleri ben de başka etkiler bırakmıştı.
"Seni çok özledim Tuğba'm."
Tekrar dudaklarına yapışıp onu iteleyerek koltuğa doğru yürüdüm. O oturunca ayrılmayan dudaklarımızla kucağına oturdum ben de. Ellerim gömleğinin düğmelerine gittiğinde o da t-shirtümün altından sırtımı ve göğsümü okşuyordu. Çıplak göğsünü hayranlıkla süzerken nefeslerim daha da hızlanmıştı. Bacak aramda hissettiğim sertlikle inleyip tekrar dudaklarına yöneldim. Bir süre daha öpüştükten sonra boynuma inen dudakları aklımı başımdan alıyordu. Nefessiz kaldığım an bile geri adım atmadım. Elleri işini biliyordu. Çıldırdığım dakikalarda duyduğum zil sesi ile kendime geldim. Tabii kısmen. Dağılmış halde zorlukla kucağından kalktığım Anıl'ın hali de benden farksızdı. Kapıdaki her kimse elimden çekeceği vardı. T-shirtümü düzeltip saçlarımı elimle yatıştırdım. Anıl gömleğini kapatmaya bile gerek duymadan kapıya gitti. Gelen kişi hiç de aklımdaki işkenceleri uygulayacağım biri değildi. Mavi gözleri Anıl'ın açık göğsü ve benim dağılmış tipim arasında gidip gelirken kendimi banyoya attım. Makyajımı kontrol ettikten sonra boynuma ve göğsüme biraz su çarptım. Saçlarımın da düzgün sayılacak bir halde olduğunu görünce dışarı çıktım. Salona döndüğümde ikisi de koltuklarda oturuyordu. Efe'nin yanına gidip selâmladım. Üstümde hâlâ Anıl'ın kokusu varken çok yaklaşmak istemedim ama o beni çekip öptü. Bozuntuya vermeden ben de onu öptüm. Nefesimin düzene girmiş olması artıydı benim için. Anıl'a baktığımda düz bir ifade ile bana bakıyordu. Önünü kapamıştı sonunda. Yoksa tekrar dudaklarına yapışmam an meselesi olurdu. Ki Efe'nin önünde bunu yapmak istediğim bir şey değildi. Ortamdaki buz gibi havayı ve ölüm sessizliğini Efe bozdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
TeenfikceStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...