Donup kaldığım yerden beni Efe ayırdı ve Anıl'ın yanına götürdü. Anıl da Efe gibi endişe ile kolumu tutmuştu. Etrafa attığım şaşkın ve umut dolu bakışlarım boş ellerle geri dönüyordu bana. Son anda merdivenlerde gördüğüm silüetle o tarafa yöneldim. Şaşkınlıktan beni engelleyemeyen Anıl ve Efe peşimden sesleniyorlardı. Dışarı adım attığım an karanlıkta onu aradım. Ama yoktu. Sokağın başına koşup kolaçan ettim. İleride hızlı adımlarla yürüyen Ulaş'ı görünce seslendim kalan son gücümle.
"Ulaş!"
Sesim kırgın ve boğuk çıkmıştı. Cevap vermeyip yerinde durdu ve arkasına hafifçe çevirdi başını. Profilden gördüğüm yüzü birkaç saniye içinde sokak lambasının aydınlattığı sokakta karanlığa karıştı. Olduğum yere dizlerimin üstüne çökerken gözyaşlarına boğuldum. Öldüğünü bildiğim birinin karşıma çıkması aklımı kaybettiğimin kanıtıydı. Son nefesini ellerimde verişi o saniyede tekrar gözlerimin önünde belirdi. Beni sevdiğini fısıldayışını, gözlerini kapayışı, kanlar içinde cansız yatışı hepsi tekrar hücum etti beynime. Artık emindim; deliriyordum. Antiderpresan falan kesmezdi artık beni. Bu durumumu nasıl söyleyecektim Anıl'a. Veya diğerlerine. Ne yaşadığımı söylesem muhtemelen yardım etmeye çalışacaklar, daha da kötüsü benim için endişelenceklerdi.
Önümde diz çöküp kollarını bana sarmış olanın Efe olduğunu kokusundan anlamıştım. Anıl'ın ise adım sesini duyuyordum. Ve tabii ki ettiği küfürleri. Volta atıp küfrediyordu. Bir çocuk misali toprak kokulu arkadaşıma sığınıp ağlamaya devam ettim. Saçlarımı okşayıp rahatlamamı beklerken onun da bana ne olduğunu Anıl gibi merak ettiğini biliyordum. Ama onlara anlatmamaya karalıydım. En doğrusu buydu çünkü.
Efe'nin güçlü kolları beni ayağa kaldırdı birkaç dakika sonra. Anıl tam önümde durup yüzümü elleri arasına aldı Efe beni bıraktığında. Soran endişeli gözlerine sesi de eşlik edince yutkundum.
"Güzelim? İyi misin? Ne oldu?"
Ona sadece kafamı sallayarak istediği cevabı verdikten sonra kollarını belime doladı. Tekrar ağlamaya başladığım anlarda kafama dolan düşüncelerle boğulma raddesine geldiğimi hissettim. O yaşamıyordu. Artık bunu bildiğimi kabul etmeliydim. Hayatta olduğunu, karşıma çıktığını düşünmek sadece deli olduğumu gösterirdi. Ki yüzleştiğim sadece bu değildi. Yaşamasını umut ettiğimi fark ettim o an. Bunu istemek okyanusun dibine batarken yaklaşan köpek balığının seni yememesi ve yüzeye çıkmanı sağlamasını ummaktan farksızdı. Durumum bu kadar vahimdi işte.
Günlerce evden çıkmadan kabuğuma çekilmiştim. Arada yanıma uğrayıp sessizliğime ortak olan Efe ve Bulut'la oturmuştum. Nefes alan bir ölüydüm. O yüz bir an olsun gitmiyordu gözümün önünden. Kahverengi gözleri bir an sevgiyle bakarken, bir an kırgın bakıyordu. Anıl günde birkaç saat yanımdan ayrılıyordu. O saatlerde de sanırım kendini meşgul etmek için spor ile uğraşıyordu. Ondan da uzaklaşmıştım. Artık kendimi suçlu hissetmenin ötesine geçmiştim. Belki diyordum, belki Anıl'ı sevmesem, onunla olmasam Ulaş yaşıyor olurdu. Benim aşkım bile insanların hayatını mahvediyordu. Yanımda oldukları için sevdiklerime bir şey olması fikri aklıma düşünce beynime kramp girdi resmen. Onları kendimden uzak tutsam, yalnız ve mutsuz kalsam belki Ulaş mutlu olurdu. Veya peşimdeki Savaş denen pislik de benimle oynamaktan vazgeçerdi. Ölmeden mezara girdiğimi anlarsa amacına ulaştığını görürdü belki. Ama bir sorun vardı ki; ne benim onları kendimden uzaklaştırabilecek kadar gücüm kalmıştı, ne de onlar bunu istediğime kanardı. Bunu bir nedenden dolayı yaptığımı bilecek kadar tanıyorlardı beni. Yani özetle umutsuz vakaydım. Bir bataklığın içinde çırpınıp batmaya çalışıyordum. Onlarsız olamazdım. Bunu çok iyi biliyordum. Zaten bütün bunlar da benim bencilliğimden olmamış mıydı? Ben bırakabilsem onlar benden kolayca vazgeçer miydi? Anıl... Ah Anıl... Onu bırakmak hayatımda yaptığım son şey olurdu zaten. Bileklerime inebilecek bir jilet darbesi yoksa onun yanımda olmasındandı. Bu iyi miydi? Bilmiyordum. Belki de ölsem hepsi hayatlarında yeni sayfalar açıp rahat yüzü göreceklerdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/40213488-288-k654461.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Roman pour AdolescentsStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...