'Seviyordum, biliyordun ve gidiyordun...'
5 Yıl Sonra
Okul bitmişti. Çalıştığımız barı devralmıştık. Efe artık arkadaş, partner sıfatlarından sonra bir de ortak olmuştu. İşler iyi gidiyordu. Sahne bizimdi. Youtube kanalımızda yüzlerce video vardı. Hatta anı olsun diye bir de albüm yapmıştık. Aslında aklımda yoktu öyle bir şey. Ama gelen bir teklife Efe anı için diye yaklaşınca ona eşlik etmiştim. Çok da iyi olmuştu. Çünkü kendi şarkılarımızı yapmıştık. Slow albümümüz Efe ve benim fotoğraflarımızla müzik marketlerdeydi. İnternetten indirilen sayılı albümler arasına girmişti. Hayran sayımız da azımsanacak gibi değildi. Herkes tarafından sevgili olarak algılanıyorduk. Ama sorun etmiyorduk. Yıllar bizi birbirimize daha fa bağlamıştı. Arada ettiğimiz kavgalarda bile kopmuyorduk. Birbirimize rahatlıkla istediğimiz şeyi söylüyor sonra birbirimizin kollarında dinleniyorduk. Ben onun o benim limanımdı. En büyük sorunumuz olan kıskançlık artık bende de peyda olmuştu. Günübirlik ilişkilerinden dolayı çok kızıyordum ona. Ama ciddi şeyler düşünmüyordu kimse için. Hisleri alınmış gibiydi. Belki de hâlâ aynı şeyleri hissettirecek biri çıkmamıştı karşısına. Onun kıskançlığı ise çileden çıkaracak boyuttaydı. Biri yaklaşsa bana hemen gelip ya o kişiyi dövüyordu ya beni kolunun altına alıp alnımdan öpüyordu. Hoş kimse umrumda değildi ama. Yine de dövmesini gerektirecek bir muameleye maruz kalmamıştım hiç. Sevgili pozumuzu bozacak bir hareket ikimizden de gelmiyordu. Hatta bazen haber çıkıyordu hakkımızda aldatıyor diye. Efe'nin ilişkilerinden dolayı bunları yaşadığım için de kafasını kırıyordum sözlerimle.
Bana gelince ben aynı durumdaydım. Aşk benim için kapanmış bir konuydu. Hislerimin aynı kalmış olması da ayrı bir ironiydi. Ben aşkı kendi başıma yaşıyordum. Böyle mutluydum.
İşten arta kalan zamanlarım bilgisayar başında geçiyordu. Yaşadığım her şeyi bir bir yazmaya bir ihtiyaç olarak başlamıştım. Okulun ikinci yılında başlamıştım ve iki senemi yazmayı anca okul bitiminde noktalamıştım. Görünmez olduğum zamanlar, Efe'yle kavga ettiğimiz günler, hislerimin kış uykusundan uyanışını, edindiğim tehlikeli tecrübeleri, aşkımı, acımı, Anıl'ı, yaşattığı ızdırapları... Hepsini bir bir döktüm beyaz satırlara.
Bir diğer ihtiyaçla bestelerimi yapıyordum. Gitar çalmayı tamamen öğrenmiş ben yeni şarkılar çıkarıyordum. Çoğu zaman bestelerim Efe tarafından söz buluyordu. Bazense sözlerim beste... Tamamen benim olan şarkılarım da vardı. İçimi döktüğüm notalar incecik tellerden kulaklarıma ulaşıyordu. Tırnaklarım artık birilerini incitmek yerine müzik yapmak için uzuyordu. Benden bir sanatçı çıkacağı kimin aklına gelirdi ki...
Beş yıl boyunca o şehire sadece birkaç kere dönmüştük. Biri Bulut'un mezuniyet balosu içindi. Bir diğeri ise şahit olduğum aşklarını mühürledikleri düğünleriydi. Şule ile mutlulukları devam ediyordu. Bir de kızları olmuştu. Üç yıl sonra doğan tatlı bebeği kucağıma aldığım an da o şehre döndüğüm nadir zamanlardandı. Adını Tuğba koymak isteseler de ben kabul etmemiştim. Onun yerine ismini ben koymuştum. Mutluluklarının mimarı olduğumu düşündükleri için bu jesti yapmıştılar. İsmini Toprak koymuştum. Annesine benzeyen yüzünde dikkat çeken kahverengi gözleri vardı. Bulut'un muzipliği kızına geçmişti. Gülüşü, bakışı hep Bulut'du.
Geçen yıllar beni olgunlaştırmıştı. Alkol ve sigara artık tuhaf bir deneyimdi benim için. Beraber büyüttüğümüz bir Toprak vardı artık. İki annesi iki de babası vardı çocuğun.
Hayat denen olguyu yerine yerleştirmiştim. Ailemle aram iyiydi. Tabii karşıma uygun damat adayı diye birilerini çıkarmadıkları sürece. Oralardan bulup ayağıma getirdikleri herkesi kibar gibi bir dille reddediyor, aileme saklıyordum öfkemi. Yine de sanki hiç tepki almamış gibi tekrarlanıyordu bu hareketleri. Tabii tek tepki gösteren ben olmuyordum. Efe de bu tür tekliflere gür bir şiddetle cevap veriyordu. Bu tutumuna takılmasam da bana yaklaşımı dostca göründüğü için kafam karışıyordu. Çünkü bir beklentisi yoktu yine de
-söz konusu olmasa da- ilişki yaşamamı istemiyor gibiydi. Belki tekrar incinmemi istemiyordu belki de yeniden aşık olmamı...Efe ile konuşup sorunumuzu çözmek istesem de yapamıyordum. Çünkü ne zaman konusunu açsam beklenti içinde olmadığını söyleyip kapatıyordu kesin bir dille. Biliyordu ki beklese de bulamayacaktı karşılığını. Geçen yıllar aşkımı süpürmemiş sadece yaptığı rüzgarla körüklemişti. Benden kimseye hiçbir şey olmazdı. Kendime vücuttum sadece. Bir ruhum bile yoktu. Belli etmesem de içimde yaşadıklarım bunlardı.
Mekanımızda gecenin kopmasını beklerken kahvem ve gazetemle koltuğumda oturuyordum. İlgimi en çok ilgimi çeken üçüncü sayfa haberleriydi. Okurken alt kısımlarda bir isimle donup kaldım. Satırları takip eden gözlerim büyümüştü. Canım çekilmeye başladı o haberle. Azrail'in dikenli telini boğazımdan çekişinin acısıyla paragrafı tekrar okudum. Kanım damarlarımda katılaşmıştı. Hareketsiz bir şekilde yazıyı tekrar ve tekrar okudum. Onca yıl çektiğim acının aslı yoktu. Bir yalanla o kadar işkence görmüştüm. Beynim yıllarca düşünmekten düzleșmişti. Yine de bir çözüm bulamamıştım. Düğüm büyüyüp boğazıma oturmuştu. Benim düğümüm yalanıyla ikimizi de müebbet ıstıraba mahkum etmişti.
Acım anca sahnede uyuşurdu. Saatlerce kımıldamadan oturduğum koltuğu terkedip mikrofonla buluştum. Sadece benim sesim duyulacaktı. Ne gitar ne başka bir alet... Şarkımı yitirip de yaşayamadığımız mutluluğumuza söylüyordum. Gözlerini düşünerek ağlaya ağlaya söyledim. Bir hiç için kaybettiğimiz yıllara ağladım. Ağladığım sevgilime söyledim. Benim yüzümden çektikleri için söyledim. Sırtlamak zorunda olduğu yük için...
"Taş olup sustum
Ruhum adını çağırdı
Son saati vuruyordum,
Ömürde son zamanı
Kış olup dondum,
Kslbim yine alev aldı
Ben ölümü soruyordum,
Önümde aşk uzandıİnsafa gel al yanına,
Yaşıyorsam aşk sebebim
Durmadın yürüdün kanıma
Dön gel affettim
Yüreğim ağır ağrısına
Dayanırsam aşk sebebim
Ödedim düşeni payıma
Dön gel affettimSavrulup kaldın
Nerde bulamam izini
Yokluğundan usandım
Ne olur duyur sesiniİnsafa gel al yanına,
Yaşıyorsam aşk sebebim
Durmadın yürüdün kanıma
Dön gel affettim
Yüreğim ağır ağrısına
Dayanırsam aşk sebebim
Ödedim düşeni payıma
Dön gel affettimBi dilek tuttum
Yıldızların ışığında
Sen diye diye avundum
Geldin rüyalarımaİnsafa gel al yanına,
Yaşıyorsam aşk sebebim
Durmadın yürüdün kanıma
Dön gel affettim
Yüreğim ağır ağrısına
Dayanırsam aşk sebebim
Ödedim düşeni payıma
Dön gel affettim..."'Ulaş Saygın'ın katil zanlısı Anıl Akar beş yıl sonra tahliye oldu. Ünlü iş adamı Kürşat Akar'ın tek oğlu geniş imkânlı nüfuzları ve olayın nefsi müdaafa olmasının sonucunda sekiz yıl hapse mahkum edilmişti. İyi hâl ve şartlı tahliye ile de beş yıl sonra serbest bırakıldı. Geçtiğimiz günlerde Ulaş Saygın'ın kaybolan ağabeyinin de soruşturması için emniyete götürülen Anıl Akar olay anında bulunduğu mekanların kamera kayıtları sayesinde tutuklanmadı. Savaş Sayın'ın ise akıbeti hâlâ belli değil.'
![](https://img.wattpad.com/cover/40213488-288-k654461.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Roman pour AdolescentsStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...