Bara girdiğimde Efe sahneyeydi. Ona gülümseyip tabureye oturdum. Bir sigara çıkarıp yaktım. Anıl'ı düşünmek istemiyordum. Ama aklımdan çıkmıyordu. Tam karşımda bir masaya geçip gözlerini dikti bana. Derin bakışlarını çok özlemiştim. İçimde soldurduğum heyecan çiçekleri yeniden açmıştı bir bakışıyla. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Aklımda Anıl varken Efe'yi yanımda tutmam her ne nedenden olursa olsun yanlıştı. Bir karar verip bu bilinmezlikten kurtulmalıydım. Bilmediğim bir konu hakkında karar verecektim. En zorlandığım şey de buydu sanırım. Çünkü ben düşünmeden yaşayan biriydim. Çok nadir geleceğimi düşünürdüm. Plan yapmak, hayal kurmak bana göre değildi. Kaldı ki bir şeyleri iyice tartıp ona göre davranmak, benim yapabileceğim son şeylerdendir.
Anıl dik dik bana bakarken Efe'nin gitarının sesi ile dikkatimi ona verdim. Çok cool ve tatlı görünüyordu sahnede. Uzun ince parmakları gitarın tellerini okşuyordu adeta. Oturduğu taburede tek ayağını basamağa koymuş bir eli gitarın sap kısmındayken diğer eli mikrofonu ayarlıyordu. Hayran kalınacak bir görüntüsü vardı. Siyah kareli gömleği gerçekten yakışmıştı. Beyaz teni siyahla daha da belirgin hale gelmişti. Pembe dolgun dudakları ise gergin duruyordu. İlk defa sahnede heyecanlı görünüyordu. Mavi gözlerinin parlaklığı artmıştı sanki. Saçları benim dağıttığım gibi duruyordu. Hatta biraz daha dağılmıştı. Aradaki kahverengi tutamlar çok canlıydı. Ensesinde devam eden saçları ince tellerini belli ediyordu. Boynu pürüzsüz ve güzeldi. Adem elması zayıf yapısı ile daha belirgindi. T-shirtün v yakası ile göğsü hafif görünüyordu. Oldukça yakışıklı göründüğünü sanki yeni farketmiş gibi inceledim onu. İncelemem bittiğinde kendimi gülümserken buldum. O ise pür dikkat gitar ve mikrofonu ayarlıyordu. Akord falan da yaptıktan sonra tellere parmaklarını yerleştirdi. Şarkıya başladığında yine beni benden alacağını anlamıştım.
"Bir an için ümitlendim
Belki benim olursun diye
Yalan aşkı kabullendim
Yalan olsan da gel yineBir an için ümitlendim
Belki beni seversin diye
Yalan aşka göğüs gerdim
Rüzgarım ol es yineYüreğim buz kıtası ellerim dal parçası
Hangisi önce kırıldı hangisi sağlam kaldı
Çek kopar içimi saran kabuk kabuk yaraları
Hadi al götür içimde kalan o zehirli anılarıYağmurum ol sulansın gözlerim
Her damlada taşsın nehirlerim
Hiç gitme hep kal isterim
Okyanus olsun yüreğim yüreğimBir an için ümitlendim
Belki benim olursun diye
Yalan aşkı kabullendim
Yalan olsan da gel yineBir an için ümitlendim
Belki beni seversin diye
Yalan aşka göğüs gerdim
Rüzgarım ol es yineGözlerin kalp ağrısı
Sözlerin aşk sancısı
Hangisi önce acıdı
Hangisi kırık kaldıYağmurum ol sulansın gözlerim
Her damlada taşsın nehirlerim
Hiç gitme hep kal isterim
Okyanus olsun yüreğim yüreğimBir an için ümitlendim
Belki benim olursun diye
Yalan aşkı kabullendim
Yalan olsan da gel yineBir an için ümitlendim
Belki beni seversin diye
Yalan aşka göğüs gerdim
Rüzgarım ol es yine..."Durduğum yerde gözlerimden yaşlar akmaya devam etti şarkı bittiği halde. Efe benim için fazlaydı. Kararımı vermiştim. Plânımı son bir hamleyle bitirecektim.
Efe gitarı bırakıp yanıma geldikten sonra barmenden bir votka istedim. Direkt bitirip devamını istedim. Efe şaşkınca ağlamış olan gözlerime bakarken ikinci ve üçüncü bardağı da bitirip tezgaha bıraktım. Dördüncü bardağı da isteyip bara yaslandım. Ulaş ve Anıl iki köşede oturmuş bana bakıyordu. Anıl'ın yanında kız yoktu. Yine şaşırtmıştı beni. Bardağı bitirip barmene doldurması için uzattım. Bir daha kafama dikince kendime gelip Efe'ye döndüm. Birşey söylememi bekliyordu.
"Soru sorma Efe. Ve yapacağım şey için de özür dilerim."
"Sakın Tuğba. Sakın..."
Derken sözünü kesip öptüm onu. Toprak kokusu ile dudaklarını hissettiğimde derince devam ettirdim dudaklarımın hareketlerini. Durumun farkına vararak karşılık vermeye başladı bir süre sonra. Uzun sayılacak bir süre öpücüğümüz devam ettikten sonra ayrılıp boynuna yüzümü yasladım. Sırtıma koyduğu eli yavaş hareketlerle okşuyordu tenimi. Saçlarımın kokusunu içine çektiğini hissettiğim zaman çekilip yanağına kısa bir öpücük bıraktım. Cekedimi tabureden alıp kapıya yöneldim. Gerisi Efe'ye kalmıştı.
Sahile geldiğimde banka kurulup denizin özlediğim eşsiz kokusunu içime çektim. Yaptığım şeyden emin olacak kadar yeterince uzun bir yolculuk geçirmiştim. Efe'nin araması ile terapimden sıyrıldım. Neden aradığını biliyordum.
"Evet beyler artık açık açık konuşabiliriz. Anlatın mevzuyu."
Ses Efe'ye aitti. Anıl konuşunca sesini içime çekmek istedim.
"Ne mevzusu?"
"İtiraf etmenin zamanı geldi. Tuğba'yı neden terkettin?"
"Nedeni seni ilgilendirmez."
"Peki beni ilgilendirmez diyelim. Sen açıkla istersen Ulaş."
"Tamam. Artık bir anlamı kalmadı değil mi? Anıl'a Tuğba'yı sevdiğim için ondan ayrılmasını söyledim. Yoksa o kaçırma mevzusunun tekrarlanacağını ve ileri gitme konusunda artık çekinmeyeceğimi söyledim Anıl'a."
"Evet artık açıklığa kavuştuğuna göre neden böyle birşey istediğini de duyalım."
"Tuğba beni ısrarla reddetti ve hiç bir zaman kabul etmeyeceğini belirtti. Benimle olmayacaksa ikinizle de olmasını engelleyeceğim. Yapabilirim biliyorsunuz değil mi? Ama Tuğba bilmiyor."
"Tamam yeter bu kadar. Ben de Tuğba'yı seviyorum. Ve onun mutluluğu ile yetinebiliyorum. Bencilliğe gerek yok."
"Buna bencillik demeden önce Tuğba'nın seninle olduğu gerçeğini göz önüne al."
"Tuğba benimle değil. Artık Anıl'la bile olmayacak sayende."
"Ne nasıl?"
"Duydun işte."
"Nerede o?"
Anıl'ın sorusundan sonra göz yaşlarım artık söz dinlemez olmuştu. Hızla akıyordu yaşlar yüzümden. Efe cevap vermek için bekliyordu. Sanırım benim cevabını söylememi bekliyordu.
"Sahildeyim. Ama söyleme ona. Yalnız kalmak istiyorum."
"Tamam Tuğba. Yalnız kalmak istiyor. Bir süre konuşmayı bile deneme."
Telefonu kapatıp doya doya ağlamaya başladım. Nasıl yapacağımı bilmeden bir yola girmiştim. Son sınavları da olduktan sonra artık uzaklaşmak için fırsatım olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...