Anıl'ın koluna tutunup başımı eğdim. Anında kolları arasına aldı. Ama çok geçti artık. Göz yaşlarım akmaya başlamıştı bile. Sığındığım kollar sıkıca beni sararken biraz da olsa huzur bulmuştum. Ama kafamdaki sorun huzuru alıp götürüyordu. Hapse girmek düşüncesinden önce derinlere attığım görüntü ve kelimeler aklımda yankı bulmuştu. Anıl'ın güvenli kollarından hafifçe ayrılıp fısıltı halinde yalvardım.
"Çıkar beni buradan."
Hemen beni kucaklayıp çıkardığı merdivenlerin başında inmek için hareketlendim. Yüzümü yıkamak istiyordum. Aslında buz gibi bir suyun altında hissizleşmek daha iyi bir yöntem olabilirdi pişmanlığı unutmak için. Ama elimde olan tek imkan buydu. Ellerinden sıyrılıp lavaboya yöneldim. Peşimden gelmek için adım attığı an elimle yaptığım işaretle durdurup kapıyı ittim. Lavaboya ellerimi dayayıp bir süre durduktan sonra yüzümü soğuk suyla yıkadım. Defalarca su çarpıp ellerimle tekrar lavabodan destek aldım. Kapının açılıp kapanma sesiyle bile gözlerimi açmadım. Derin nefesler alıyor bir saniye olsun beynimi durdurmayı deniyordum.
"İyi misin?"
Duyduğum ince sesle kafamı kaldırıp geldiği yöne aynadan baktım. Sarışın bir kızdı. Hafifçe başımı salladım olumsuz anlamda. Yanıma biraz yaklaşıp elini koluma koydu.
"Ben seninle tanışmaya gelecektim. Sahnede bir harikasın. Sana hayranım. Ama sonra ağladığını gördüm. Peşinden gelme gereği duydum."
"Teşekkür ederim."
"İyi değilsin. Bir sorun mu var?"
"Önemli bir şey değil. Olur arada böyle."
Söylediğim yalana kendim bile inanmazken halime güldüm. Güçsüz gülüşüm kızı afallattı. Ona doğru dönüp hafif gülümsedim. Masum bir kız gibi görünüyordu. Sesi de öyle olduğunu düşündürüyordu.
"Şey aslında ben sizinle aynı okuldayım. Bu sene nakil oldum."
"Biz?"
"Sen, Anıl, Efe."
"Hımm anladım. Peki sen hangisiyle ilgilisin?"
"Anlamadım."
"Diyorum ki Efe mi Anıl mı? Hangisinden hoşlanıyorsun?"
"Efe."
Aldığım cevapla kafamı salladım. Biraz olsun aklımı meşgul etmişti ve bu iyi gelmişti. Efe'nin biriyle olmasını istiyordum. Mutlu olmasını ve birini sevmesini çok istiyordum. Durgun halleri aklıma geldikçe mutsuzluk bir kara bulut gibi üstüme çöküyordu. Anıl ile yeniden yakın arkadaş olmuşlardı. Beraber vakit geçirdiğimiz için Efe'nin yanında bir kız olsa iyi olurdu. Hem de gerçek bir sevgili. Tabii Efe istiyor mu emin değildim. Ne hissettiğini uzun zamandır belli etmiyordu. Sadece asık bir suratla eşlik ediyordu bize. Ben de onun yanında biraz daha uzaklaşıyordum Anıl'dan. Bu kızla tanışmasını sağlamalıydım. Gelen zarfı paketleyip beynimin en ücra köşelerine attım. Düşüncelerimi meşgul edecek bir uğraş bulmak iyi olmuştu. Kapıya yönelirken kıza bir bakış attım.
"Gel benimle."
Dışarı çıkıp duvara yaşlanmış sevgilime doğru gittim. Beni farkedince doğruldu. Uzanıp dudaklarına gülümseme dolu bir öpücük kondurdum. Elinden tutup bara indirdim. Bar taburesinde oturmuş bira içen Efe'nin yanına varınca arkama baktım. Kız takip etmişti beni. Tekrar Efe'ye dönüp konuşmaya başladım.
"Efe tanışmanı istediğim biri var. Bu... Adın neydi?"
"He-Heves"
"Bu Heves. Bu da Efe. Tanıştığınıza memnun olun biz gidiyoruz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...