"Bazen sadece ağlarsın... Yapacak daha iyi bir şeyin yoktur çünkü..."
Çantayı kenara bırakıp Savaş'a doğru yürüdüm. Bakışları benden başka hiçbir yere kaymıyordu. Etrafında turlamaya başladım. Sandalyenin sırt kısmında parmaklarımı gezdirirken oldukça keyifliydim.
"Sanırım hepimiz neden burada olduğunuzu biliyoruz. Ha ne dersiniz?"
Bir tur daha dönüp önünde durdum. Dizlerimin üzerinde eğilerek baktığım yüzü ifadesizdi. Başımı sol yanıma eğip tatlı bir gülümsemeyle süzdüm. Gözleri yüzümün her milindeydi. Yüzümü düzeltip durgun ifademle başımı sağa sola salladım. Ayağa kalkarken ise yüzümde küçümseme vardı. Geride duran Heves'in yanına yöneldim. Sandalyede omuzları çökmüş, içini çeke çeke ağlıyordu. Yaşlı yüzünü çenesinden tutup kaldırdım. Gözlerime bakamıyordu. Yüzüne karşı kükredim.
"Gözlerime bak seni sürtük!"
Titrek göz bebekleri benimkileri bulunca iri damlalar parmaklarıma ulaştı. Başına ne geleceğinden emin değildi ama canının yanacağını biliyordu. Mavi gözleri deli gibi oynuyordu. Korkusu inanılmaz bir zevk veriyordu bana. Birkaç saniyede aldığım zevki daha da büyütmek için doğrulup yüzüne bakmaya devam ettim. Kenardaki çantamı alıp içinden bir kelepçe çıkardım. Heves'in arkasına geçip ellerini sandalyenin sırtındaki ızgaralardan geçirip kelepçeledim. Elleri de titriyordu. Yere bıraktığım çantadan keskin bir bıçak çıkardım ve boynuna yaklaştırdım. Yalvarmaya başladı ağlayarak. Yüzümü buruşturdum.
"Sesinden nefret ediyorum ya. Serkan bant var mı?"
"İşte burada."
Serkan'ın elinden bandı aldım ve büyük bir parça koparıp ağzını sıkıca kapattım. Elimdeki bıçağı parmaklarım arasında sabitleyip uzun başak sarısı saçlarını diğer elime doladım. Kafasını sağa sola şiddetle sallayıp yapmamamı söylemeye çalışıyordu. Boydan yarısının fazlasını hizaladım. Bıçağı katladığım yere yerleştirip yukarı doğru çektim. Koparak kesilen saçları yerlere döktüm. Diğer tarafa da daha yukarısından aynı şeyi yaptım. Şekilsiz kalmıştı sırtına kadar uzanan saçları. Yerdeki bandı elime aldım ve diğer elimdeki bıçağı boynuna sürerek gülümsedim.
"Evet Hevescik. Sen aklınca bana ceza kestin öyle mi? Benim günahımı bana sen ödettin yani. Ulaş'ı öldürdüm diye kendince bunu reva gördün. Çok komiksin kızım sen. Ben onu öldürdüm evet. Ve benden bebeğimi alarak ceza verdin aklınca. Peki sen masum bir varlığı parçalara ayırırken ne kadar fazlasını hak ettin? Bunu birazdan öğreneceğiz hep beraber. Ama önce sana anlatmak istediğim şeyler var. Ulaş. O değişik biriydi değil mi? Bana yaklaşımı, konuşması, beklentileri, sevme anlayışı her şeyi farklıydı. Beni hapsederek kabul edeceğimi düşünüyordu. İki ay aynı evde kaldık. Sana bir şey söyleyeyim mi? Sana göstermediğine emin olduğum bir yüzünü gördüm o zaman zarfında. Sevdiğine kıyamayan, romantik, korumacı, gerçekten değer veren biri. Ama sonunda yine reddedilince deliye dönen biri. Çabaları boşa çıkmış, sevilmemiş her şeyin sonunda. İşte o zaman öfkenin ona verdiği yetkiyle yanlış şeyler yapıp ölümü bile sevdiği kişinin elinden olması için çabalayan biri. Bunu şimdi farkediyorum. O onun olmadığım için ellerimde can vermeyi istedi. Anlıyor musun beni? Senin basit aşkını kabul edip mutlu olmak varken benimle zoru seçti ve ölümü bile benimle istedi. O kadar değersizken şimdi benim bebeğimi alarak kendini mi rahatlattın? Sen kendi kendine bana ceza mı kestin? Hem benim Ulaş için üzgün olmadığımı mı düşünüyorsun? Hah! İşte buna gülerim. Sen onun hiçbir şeyi değilken buna hakkın mı var ha? Seni sürtük!"
Boynunda bıçakla bir yol çizip ince bir kanın sızışını izledim. Boğuk bir sesle çığlık atıyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu ama içimde gram acıma yoktu ona karşı. Daha derine de bir çizgi çekip o ince kanın kalınlaşmasını bekledim. Çırpınıyordu karşımda. Koluna yöneldim bıçakla birlikte. Parlak metali kolunun iç kısmına ince çizgilerle layığını kazıdım tenine. Yazının üstünden kanı sızıyordu. 'Sürtük' kelimesi tüm gerçekliğiyle gözlerimin önündeydi. Bakışları koluna kaydığında iyice çırpındı. Bıçaktan süzen kanı gösterdim ona ve sinsi bir şekilde gülümsedim. Haz alıyordum bütün bunlardan ama geçen seferki gibi korkutmuyordu. Aksine sadistlik tamamiyle yakışmıştı bana. En azından kendi kanım gibi kabul görmüştü vücudumda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Novela JuvenilStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...