Anıl'ı kırdığımı biliyordum. Ama elimden gelen birşey yoktu. Efe ile devam etmek istiyordum. Bunu neden istediğimi bilmesem de.
Okul sonrası evde zaman geçirmek istedim. Efe'yi de benimle eve sürükledim. Salonda güzel bir film seçtik. Sarılarak beraber film izledik. Bu tuhaf hissettirmişti. Ama hâlâ emin olamıyordum. Ona baktığımda sadece heyecan hissediyordum. Ama hepsinin bundan ibaret olması biraz hayal kırıklığı bırakıyordu. Ona ne hissettiğini sormak istedim. Ama sonra vazgeçtim ve filmin keyfini çıkardım.
Cipsleri mısırları etrafa saçtığımız için film bitince beraber topladık. Tekrar koltuklara yayılınca biraz dinlenip sormaya karar verdim.
"Efe bana bakarken ne hissediyorsun?"
Şaşırdı ama sonra hemen gülümseyip cevap verdi.
"Sana bakınca dünya güzel bir yer oluyor benim için. Şanslı hissediyorum. Gözlerinde kendimi buluyorum. Bu tarifi imkansız bir duygu. Seni kaybetme korkusu doluyor içime."
İçimde birşeylerin kıpırdadığını hissettim o an. Mutlu olmuştum. Yanına gidip sarıldım. Saçlarımı okşayıp masum bir öpücük kondurdu.
Kutum açılacak gibi hissediyordum. Bütün benliğimin saklı olduğu kutuyu herkesten sakınırken böyle kolayca ulaşılabileceğini tahmin dahi etmemiştim. Efe tabularımı yıktırır ve beni olmadığım birine dönüştürürse ne yaparım diye düşünmekten alamadım kendimi. Kollarının arasından hızla çıktım. O an ne kadar şaşkın da olsa yüzüne bakmaya cesaret edemedim.
"Ben çok yoruldum. Artık uyumalıyım."
Söylediğim sözlerle neredeyse kovmuştum çocuğu. Ama yapacak birşey yoktu. Kendimi dinleyip iyice tartmalıydım durumu. O da bozuntuya vermeden koltuktan montunu aldı. Bana doğru gelip saçlarımı öpüp yanağımı okşadı.
"Tamam ben gidiyorum. Yarın görüşürüz."
Kapının kapanma sesini duyunca kafamı anca kaldırdım. Odama çıkıp yatağıma uzandım. Düşünmek için uğraştım. Ama sadece mavi gözleri görüyordum. Ne olduğunu anlamaya çalıştım. İşin içinden çıkamayacağımı anlayınca düşünmeyi bırakıp dizi izlemeye karar verdim.
Diziyi açalı 20 dk olmuştu ama ben odaklanamıyordum. Aklımda sadece öpücüklerinin naifliği ve gözleri vardı. Kafamı iki yana sallayıp bilgisayarı kapattım. Uyumaya karar verdim ve yatağa gömüldüm.
Yine okul günü ama bugün güzel. Çünkü Cuma. Anıl hiçbirşey olmamış gibi benimle konuşmaya başlayınca şaşırdım. Bu çocuk beni çok sık şaşırtıyordu. Arkadaş olarak biraz sohbet ettik. Hoşlanmak kelimesi bile geçmedi konuşmalarında. Bu daha iyi hissettirmişti. Efe ile ilgili de konuşmadı.
Bazı teneffüslerde dışarı çıkmadım. Efe benimle oturmak istese de kitap okuyacağımı söylediğim için yalnız bıraktı beni. Sınıfta olduğum zamanlarda Anıl yanımda bitiyordu. Varlığı rahatsız etmediği için beraber oturmuştum."Bu kitabı tavsiye eder misin?"
Kafamı kitaptan kaldırıp ona baktım. Siyah gözleri gerçekten güzeldi. Çok içten baktığını itiraf ediyorum. Kafamı sallayıp yeniden kitabıma döndüm.
"Hafta sonları ne yaparsın?"
Kitabı kapatıp ona döndürdüm bakışlarımı. Konuşmaya çalışıyordu.
"Gezerim. Daha çok sahilde olurum. Kitap okurum. Bazen film izlemeye giderim."
"Yalnız mı gezersin? Yani sevgilin var ya artık?"
"Henüz beraber bir hafta sonu geçirmedik. Ama bazen yalnız olmak daha iyidir. Yani ben bunu savunanlardanım. Ama bazen arkadaşımla zaman geçiriyorum. Çünkü hafta içi görüşemiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Novela JuvenilStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...