Sırada el ele dikilirken Anıl'ın burnundan alıp verdiği nefes ensemizdeydi. Keyifle gülümsediğim anlarda Efe tatlı tatlı bakıyordu bana. Mavi gözleri gülümserken kısılıyordu. Beyaz teni yazın başları olmasına rağmen güneşten etkilenmiş hafif kızarmıştı. Gözlerinin parıltısı ile insanı çekerken ben de hayran hayran izledim onu. Bakışlarımdan utanıp kafasını öne eğmesi daha da gülümsetti beni. Ben de önüme döndüm daha fazla utanmaması için. Bu arada Anıl sinirden kuduruyordu.
Bu hâlleri hoşuma gitmişti. Hak etmişti ve geri adım atacak değildim.Sınıfa Efe ile girdiğimizde sırada oturan Anıl'ı görünce duraksayıp Efe'ye baktım. Elimi tutup arkaya, kendi sırasına doğru çekince rahatlayıp takip ettim. Derslerde Anıl'ın göz hapsinde dinleyebildiğim kadar ders dinledim. Teneffüslerde Efe ile zaman geçiriyordum. Anıl ise yanına başka bir kız almıştı. Diğer kız dersini almıştı belli ki. Bu kızın da aynı şekilde bir derse ihtiyacı vardı anlaşılan. Daha sonra icabına bakacak olmak beni neşelenirdiği için gülüşüm yüzümden silinmedi tüm gün. Bu hallerim ve Efe ile sürekli beraber gezmem Anıl'ı çileden çıkarıyordu. Bunu görmek için bir kere bakmak yeterliydi. Ki zaten ben de kısa ve nadir bakışlarımla anlamıştım. Uzun uzun bakamıyordum zaten çünkü her seferinde kayboluyordum o kara gözlerde. Dayanamayıp ağlarım diye bakmıyordum, bakamıyordum. Yenilmeyeceğimi kendime hatırlatıp tuttum gözlerimi.
Okuldan sonra Efe beni eve bırakıp akşam alacağını söyledi. Bana yardım etmeye mecbur değildi. Ama yapıyordu işte. Ona minnettar kalacaktım hep. Salonda biraz oyalanıp hazırlanmak için odama çıktım. Kırmızı mini bir elbise çıkarıp yatağın üzerine attım. Kısa deri ceketim de yanında yerini aldığında siyah bir topuklu ayakkabı aradım bir süre. Spor ve rahat ayakkabılardan oluşan dolabımda topuklu ayakkabı bulmak zordu. Bulduğumda zaferle gülümsedim. Kısa bir duşun ardından kıyafet ve makyaj işini de kısa tuttum. Saçlarımı kurutup doğal hallerinde bıraktım. Kırmızı bir ruj da sürünce aynada kendime iyice baktım. İyi göründüğümü düşünüp ceketimi aldım. Ceplerine telefon gibi gereksinimlerimi koydum. Dışarı çıktığımda utansa da hayranlıkla beni izleyen bir Efe ile karşılaştım. Zili çalmak için kaldırdığı eli ile elimden tutup beni kendi etrafımda döndürdü.
"Çok güzel olduğunu daha önce söylemedim sanırım."
Gülümsedim. Hoşuma gitmişti hem sözleri hem bakışları. Arabaya kadar elimi bırakmadı. Ben de bir şey demedim.
Bara varınca buraya beraber geldiğim üçüncü erkeğin Efe olduğu gerçeği ile sırıttım. İçeri siyahlar içindeki beyaz adam ile kol kola girdim. Bar kısmına geçip oturduk. Ne içeceğime elbette Efe karar verecekti. Beni benden çok düşündüğü ortadaydı. Önemsenmek iyi hissettiriyordu. Birer bira alıp etrafta göz gezdirdik. Bara yaslanıp sohbet etmeye başladık. Okuldan, Bulut'tan konuştuk içkilerimizi içerken. Çaprazımızda Anıl'ın olmasını zerre umursamadan rahatça sohbetimizi ettik. Ulaş ise barın diğer ucunda bizi dikizliyordu. Onu da pek takmadık. Efe ile bu kadar konuşacak şey bulmamız şaşılacak bir şeydi. Sevdiğimiz şarkılardan konu açılınca zevklerimizin benzediğini anladık. Gerçi söylediği şarkılar hep sevdiğim şarkılardı o yüzden sürpriz olmadı bana bu.
Müzik hareketli şekilde ilerlerken Efe'nin elinden tutup dans etmek üzere kalktım. Ama Efe bey kalkmadı dans edemezmiş öyle söyledi. Ben de yalnız da dans edebileceğimi söyleyip piste çıktım. Başım hafif dönerken içkinin iyi birşey olmadığını daha iyi anladım. Çünkü tutunacak tek şey tanımadığım insanlardı. Yine de sallana sallana dans ettim. Coşup gülerek iyice havaya girdim. Uzun bir süre dans ettim. Tabii arada bir Efe'ye bakıp tepkisini ölçtüm. Neşeyle beni izliyordu. Etraf iyice kalabalıklaşırken Efe ayaklanıp yanıma doğru yürümeye başladı. Kenarda olmama rağmen bazı tiplerin ilgisine maruz kalmıştım. Sarhoş kız avcıları beni de sarhoş sanıp yakınlaşmaya çalışıyorlardı. Efe eliyle dje işaret verip yanıma geldi. Müzik anında değişti ve slow bir parça çalmaya başladı. Şaşkınca ona bakarken ellerimi tutup omuzlarına yerleştirdi. Ben de bozmadan sarıldım daha sıkı. Elleri belimde, epey yakınken nefesi saçlarımı okşuyordu. Toprak kokusu burnuma ulaştığında yine güven duygusunu hissettim. Etrafımda o tiplerden eser kalmamıştı. Yerlerinde yeller esiyordu. İnsanlar bizim gibi yavaş yavaş sallanırken kendimi onun kollarına bıraktım. Gerçekten güzel dans ediyordu. Huzur veren kokusu ve nazik hareketleriyle hiç korku vermiyordu. Dönünce arkamızda kalan Anıl'la göz göze geldim. Sinirli bakıyordu. Gülümseyip Efe'nin göğsüne başımı koydum. Şarkı bitene kadar hafif bir tempoda sallandık. Şarkı sona erdiğinde durup pozisyonumuzu bozmadık. Bir süre hareketli parçada durduk öylece. Sonra ayrılıp elimi tuttu ve bara ilerledi.
"Dans için teşekkürler Efe."
"Ne demek ben teşekkür ederim asıl. Çok güzeldi."
Gülümseyip konuyu değiştirmek üzere bir soru düşündüm. Bulduğumda düşünmeden sordum.
"Neden artık şarkı söylemiyorsun bana?"
"Söyleyelim?"
"Ne?"
"Söyleyelim beraber."
Ben daha ne olduğunu anlamadan o djin olduğu tarafa ilerledi. Ben de barmenden bir votka istedim ve direkt içtim. Devamında iki bardak daha aynı şekilde içtikten sonra arkamı bara yaslayıp yeni bardağımı da elimde döndürdüm. Onu da fondipleyip sigaramı diğer taburedeki cekedimin cebinden çıkardım. Bardan ateş bulup yakarken bardağımı da sallayıp yenisini istedim. Sigaramı yaktıktan sonra derin bir nefes çekip yine yaslandım bara. Başımı döndüren duman ve alkolle mutlu olup etrafta Efe'yi aradım gözlerimle. Birkaç nefes daha çektiğimde Efe sahnede göründü. Elinde çok güzel siyah bir akustik gitar vardı. Gözleri bendeyken mikrofona yaklaşıp konuştu.
"Tuğba benimle bir şarkı söyler misin?"
Ben anlamaz bakışlarla ona bakarken elini havaya kaldırdı ve ısrar etti. Bara dönüp sigaramı söndürdüm. Bardaktaki votkayı kafama dikip ayaklandım. Sahneye vardığımda kulağına fısıldadım.
"Benim sesim iyi değildir."
"Hadi ama zaten sadece vokal yapacaksın. Hem ben söylerken mırıldanıyordun ben duydum sesin fena değil. Güven bana güzel olacak."
Benden günah gitti der gibi kafamı salladım. Mikrofon sayesinde fısıldamasını duymuştu bardaki millet. Elime tutuşturulan mikrofonu sıktım. Efe müziğe girince barda konuştuğumuz üzere ortak sevdiğimiz bir parca olduğunu anladım. Gerçekten güzel çalıyordu gitarı. Her nota insanda söyleme isteği bırakıyordu. Ona bakıp gülümsedim. Millet bizi izlerken biz sadece birbirimize bakıyorduk. Sözlerin kısmı gelince eğilip mikrofona gözleri bendeyken söylemeye başladı.
"Kendimi esir aldım
Çalmadı yine telefonlar
Alışırım sanmıştım
Yüreğimde sancın varGel etme nazlı güneş
Sensin gönlüme eş
Beni biraz anlasanaÖlürüm aşkına yar
Ölürüm diyar diyar
Beni biraz anlasanaOooofff sarıl bana
Beni biraz anlasana
Ooooffff sarıl bana
Beni biraz anlasanaKendimi esir aldım
Çalmadı yine telefonlar
Alışırım sanmıştım
Yüreğimde sancın varGel etme nazlı güneş
Sensin gönlüme eş
Beni biraz anlasanaÖlürüm aşkına yar
Ölürüm diyar diyar
Beni biraz anlasanaOooofff sarıl bana
Beni biraz anlasana
Ooooofff sarıl bana
Beni biraz anlasana..."Nakarat kısımlarında eşlik ettiğim şarkı gerçekten güzeldi. Efe'nin müziğe yeteneği vardı. Sesi de çalışı da çok güzeldi. Gözlerimiz hiç ayrılmadan söylediğimiz şarkı bittiğinde etraftan alkış ve ıslık sesleri gelmeye başladı. Başımın dönmesi artmıştı. Yüksek ses her zaman alkolün etkisini artırdığı için kafamın içi kelebeklerle doldu. Uçuşan bir sürü kelebeğin etkisi ile ayakta zor duruyordum. Efe gitarı bırakıp yanıma geldi. Hâlâ göz gözeydik. Bir an ne oldu anlayamadım ama Efe'ye yaklaşıp dudaklarımızı birleştirdim. Karşılık vermediği birkaç saniyeden sonra geri çekilip yüzüne baktım. Gözleri hüzünle dolmuştu. Yaşlar aktı akacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Teen FictionStandart hayatının sona ermesiyle karanlığına çekilen canlar... Bir insan ne kadar umursamaz, ne kadar güçlü olabilir? Ya da insanın acı veya umursama sınırı nedir? Öğrenmek zor değil... Karanlığıyla aşkı, arkadaşlığı, düşmanlığı tadan Tuğba'nın hi...