Evin kapısından girerken herkesin gözü boğazımdaydı, üzerimdeki kanlardaydı. Jeff kesiğin Ul'na'nın ellerinin içinden geçmeden önce kapandığını görse de rahatlayamamıştı. Yalan söyleyemezdim, hiç yara almamışım gibi hissediyordum. Zade'in dudağıma sürttüğü parmaklarından kaynaklı olduğunu biliyordum.
Koridorda hızlı hızlı yürürken adım sesleri kulağıma doldu. Cooper bizi bu kadar erken beklemediği, günler sonra geleceğimizi düşündüğü için koşturuyordu. Üzerimiz toz içindeydi, ben kırmızıya bulanmıştım.
Koridorun sonunda Cooper ve arkasındaki iki kadınla karşı karşıya geldik. Tam konuşacağı sırada kıyafetlerimi gördü ve çenesi kapandı. "Ba-Bayan Mira? Siz..." Ona cevap vermedim. Arkasındaki duvara hayal aleminde kulaç atıyormuş gibi bakıyordum.
Yağlı boya tablosunu inceliyordum, onlar üzerimde hiçbir yara olmadığı için banyonun gereksiz olduğunu ve sadece temizlenmek için hazırlamaları gerektiğini söylüyorlardı. Jeff hâlâ kolumu tutuyordu, suratımdan bir an gözünü ayırmıyor ve kafayı yiyip yemediğimi habire bir şeyler söyleyerek kontrol ediyordu.
Baktığım tablodaki at binen kadının suratı değişmeye başlayınca kaşlarımı çattım. Başımı yana eğdim. Az önce o kadının bana bakmadığından emindim.
Gülümseyişi değişti. Resim, yüzünü yavaşça bana çevirdi ve gözleri kısıldı.
Mira.
Başıma ağrı saplanınca elimi şakağıma bastırdım, acıyla geriye sendeleyip Shade'e çarptım. İnledim, iki büklüm oldum.
"Mira!" Üzerime beş kişi aynı anda kapandı.
Benim inlemelerime Cooper'ın arkasındaki kadının çığlığı karıştı.
Kollarımı saran bir sürü parmak kaskatı kesildi. Baş ağrısı bir sancı gibi kafamda yer edinirken malikane çalışanı kadın başını yukarı kaldırdı. Gözleri kocaman açıldı, bedeni kilitlendi. Elleri dümdüz oldu ve aniden başını aşağı indirip gözlerimin içine baktı.
"Mira!" Neredeyse çığlık atar gibi bana seslendiğinde Zade ve Shade bir adım önüme geçti. Hâlâ başımı tutuyordum, sıradan bir çalışanın tamamen farklı bir surat ifadesine bürünmesini izliyordum. "Mira!" Çıldırdı, üzerime yürümeye çalıştığında Jeffrey öne atıldı ve o kadının belinden tutup geriye ittirdi.
Shade'in ve Greg'in kollarının arasında, bana sonuna kadar açtığı gözleriyle seslenen kadını dinledim.
"O bir yalancı!" diye kükredi. Kalbim çok hızlı atmaya başladı. "Seni öldürecekti! Seni öldüreceğini biliyorsun Mira! Hançerle boğazını parçaladı, seni mahvedecek! Sana ihtiyacı kalmayacak, seni öldürecek, ruhunu çekecek!"
Zade hiç hareket etmeden aynı benim gibi ona bakıyordu. Kimse ne olduğunu anlayamadı.
Kadın, Jeffrey'in omzunun üstünden ellerini kaldırıp bana ulaşmaya çalışıyordu.
Hareketlendi, debelendi. "Sandıkları açma!" Tırnaklarını suratına batırınca kendisini kesmesin diye Cooper onun ellerini tuttu. Hayır, bu kadını yemek getirirken görmüştüm ve sesi böyle değildi.
Bu benimle sandığı açmadan önce konuşan sesti.
"Onu ne kadar tanıyorsun? Sandığı açman için seni yaşatıyor!"
"Zade?" dedi Shade soran bakışlarla bir ona bir kadına bakarak. Çalışanını öldürmek istemediği belliydi ama eli kılıcının üzerindeydi. O kadın kim bilir kaç asırdır buradaydı.
Zade kıpırdamıyordu ve ne olduğunu anlayamadığını belli eden ifadeyle kadını izliyordu.
"Seni zorlayamaz Mira!" diye bağırmaya devam etti. "Seni mahvedecek, seni kapatacak! Ruhunu çekti, kanını içti ve buna devam edecek! Burada, sonsuza kadar! Sana diz çöktürecek, aklınla oynayacak! Kaç buradan. Kaç! Öldür onu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasíaSisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...