35. Bölüm

1.4K 290 39
                                    

Bazı bölümler kısa bazıları uzun olabilir, henüz kısım kısım ayırmadığım için ben de bilmiyorum. Tahminime göre 3 bölüm sonra ikinci kısmı bitiriyorum. Size üçe böleceğimi söylemiştim ama şöyle bir bakıyorum bu kitap dört-beş olarak bile uzatılabilir.

Ne kadar uzatacağım henüz bilmiyorum, üçüncü kısmın yarısına geldiğimizde söyleyeceğim. Okunmaya falan da bakarım, duruma göre karar veririz. 

İyi okumalar!

**

Yatağımda sırtüstü uzanıyordum, yıldızları izliyordum ama bir türlü uyuyamıyordum. Sebebi o aptaldı. Bana iyi uyu demişti, sırf bu yüzden bir dakika bile göz yumamayacaktım.

Sonunda pes edip örtünün altından çıktım.

Üzerime hiçbir şey almadan balkona doğru ilerledim, kapıyı açık bıraktım. Gözlerimi yumdum, rüzgarın saçlarımı havalandırmasına izin verdim ve tertemiz havayı içime doldurdum. İki adımı ileri atıp başımı sola çevirdiğimde onu kendi tarafında gördüm.

Karşısına, ormana bakıyordu. Beni fark etmedi ve Zade'in beni fark etmemesi olağanüstü bir durumdu.

"Zade?" Fısıldadığımda dalgınlığı bozuldu.

Yorgun görünüyordu ama bu Ul'na'yı çağırdığında büründüğü bir hal değildi. Yeni uyanmış gibiydi veya benim gibi uyumamıştı. Düşünceliydi, aklında bir şeyler dönüyordu. Ve onu böyle görmek imkansız olduğu için beni meraklandırmıştı.

Balkonunun kapısı benim gibi açıktı, perdesi uçuşuyordu. Hızlıca çıkmış gibi görünüyordu. Hayır, bu bendeki heyecandan farklı bir uykusuzluktu. Ben bir sandık açacaktım, o sandığına kavuşacaktı ama bunun için uykusuz kalacak bir tip değildi. Ancak rüyadan fırlamışsa kendisini dışarı atardı.

"Bir şey mi oldu?" dedim çekingence.

"Hayır." Sesinden bile anlıyordum aslında. "Yatağına dön Camira."

Kapıma doğru bir adım geri attım ama kendimi ondan alamıyordum. Yatağına dön deyip yıldızlara geri bakmıştı. İlgilenmiyordu, bu hiç normal değildi. Yalnız kalmak istiyor olabilirdi, belki de rüya görmemişti ve sandığı açacağı için heyecanlıydı. Lakin sanmıyordum, bunu ona yakıştıramadım.

İçini huzursuz eden bir şey vardı.

Nefesimi topladım. "Çekil," diye mırıldandım ve geceliğimin eteğini tutup tırabzanın üzerine çıktım.

Zade'in uykulu hali kayboldu. "Camira, gece gece sen delirdin..." Gerisini getiremedi çünkü onun balkonuna atladım. Arada iki adımlık mesafe vardı, hızımı ayarlamadım ve üzerine yapıştım.

Omuzlarından destek alıp doğrulurken dirseğimden tuttu. Saçıma üfledim, kendimi düzelttim. Çıplak göğsüne baktım, o dumanlar odayı hapsetti mi diye görmeye çalıştım ama mürekkep izleri uzun değildi. Genellikle dumanlar çevreyi sarınca kollar göğsüne kadar inerdi.

"Anahtarım kırılmasa iyi olur."

"Şuradan düşsem bile dumanların beni yutup çimenlere bırakacağına eminim."

Balkonuna baktım. Benimki gibi değildi, arkaya doğru kıvrılıyordu. Birkaç sandalyenin dışında arka tarafta kocaman bir koltuk görüyordum. Oturup dışarıyı izlemek için tasarlanmıştı ama Zade'in buraya gündüzleri adım atmadığından emindim, ancak böyle durumlarda çıkıyor olmalıydı.

"Balkonuma atlamanın özel bir nedeni var mı, yoksa canın mı sıkıldı?"

Koltuktan bakışımı çektim ve tebessümle oraya ilerledim. Oturdum, bacak bacak üzerine attığımda gözleri baldırlarıma indi. Anlık olarak utandım, uygunsuzlukta boğuldum ama hemen toparlandım. "Uyku tutmadı, belli oluyor ki seni de tutmamış. Benim uyuyamamam normal, sonuçta draak'larla yaşıyorum. Peki onların tepesinde oturan neden uyuyamıyor?"

ÖTEKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin