Simsiyah elbisenin uzun kolları yayı kaldırdığımda kumaşından ötürü gerildi. Ok fırladı, hedefi tam on ikiden vurdu. Yorulduğum için elimdekileri bankların yanına bıraktım ve elbisenin kollarını düzeltip mutfağa yürüdüm.
Beni gören bir avuç çalışan yüzlerinde ufak bir gülümsemeyle günaydın dedi. Elmamı aldım, merdivenleri çıkarken yemeye başladım. Hangi koridorda durduklarını bildiğim zırhlı draak'lara geçerken tebessüm ettim. Başlarını eğip selam verdiler. Üçüncü kata vardığımda elmanın çöpü her zaman elimde olurdu.
Onuncu günümün sonunda -şaşırtıcı bir durum yoksa- Edan ve Udan'ın nerede olduğunu bilir duruma gelmiştim.
Ama şaşırtıcı bir durum vardı.
Salonda Udan ve Federic yoktu, sadece Edan vardı.
Beni görünce pencerenin önünden çekildi. Omuzlarıma sıkı sıkı oturan elbisemi inceledi ve "Günaydın Mira." diyerek sandalyesine yöneldi.
Kendi yerim olarak seçtiğim sandalyeye ilerlerken "Günaydın Edan." diye karşılık verdim. Üzümlerden birisine uzandım. Masada elma olmazdı çünkü Edan elmalardan nefret ederdi.
Bu bilgiyle artık her ne yapacaksam...
Karnımı doyurmak için önüme birkaç şey çektim. Genel olarak meyveleri seçtiğimi görünce Edan kaşını kaldırdı. "Acıkmadın mı?"
"Fazla yediğimi hissediyorum. Birkaç gün ekmeklerden uzak duracağım." Üzüm sapını köşeye bıraktım.
Saçlarını arkadan toplamıştı, üzerinde bu kez krallara yakışır bir ceket vardı. Parmaklarını kenetlemişti ve arkamdan muhafızların kapadığı kapıya gözünü dikmişti.
Derin bir nefes çekti, hayallerden kurtuldu ve suya uzandı. "Dün gece penceremden gördüm, Udan ile avluda geziyordun."
"Hmm," diye onayladım. "geceleri pek uyuyamam. Eskiden kalma bir alışkanlık. Udan bunu fark etmiş olmalı. Neredeyse bir haftadır beni koridorlarda yakalıyor ve eşlik ediyor."
"Biliyorum."
"Öyle mi?" diye sordum tabağımla uğraşırken. Edan başını eğdi.
Gergin görünen parmaklarını ayırdı ve sabahın bu saatinde içtiği yarım bardak şaraba uzandı. "Girdap açıldığında Udan seni topraklarına götürecek. Shevrus ile o zaman konuşmayı planlıyor."
"Ne hakkında konuşacak?" dedim ağzımdakini çiğnerken. Bu kez ona bakabildim. "Döngü'yle birçok konu hakkında fikir alışverişi yapacağını söylemişti."
Edan'ın yeşil gözleri kasvetliydi. "Senin hakkında konuşacak." Ufak bir açıklamayla başladı, kelimeleri toparlamaya çalıştı. "Shevrus'un bizimle paylaştığı sadece seni bu kaleye getirdiğimiz yere kadardı. Daha sonrasında ne isteyeceğini henüz söylemedi. Sandığı açtıktan sonra onunla mı kalmalısın, yoksa yeryüzünde mi henüz emin değiliz. Udan onunla girdap açıldıktan sonra buluşacak. Yeryüzünde kalacaksan sana önereceği birkaç şey olacak."
Ağzımdaki üzüm büyüdü, bir türlü yutamadım.
"Önceden uyaracak gibisin?"
"Planım bu yönde ama bir uyarı değil." Arkasına yaslandı, bardağını bacağına dayadı. "İnsanlar ufak soruları koca bir dert olarak görüyorlar. Önlerine açılan yol ne kadar fazlaysa o kadar kayboluyorlar. Seçenek sınırlandığında bu sizin için daha kolay. Seçenek fazlalaştığında da... neyi istediğinizi bilemiyorsunuz."
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Shevrus senin yeryüzünde kalmanı isterse, sana üç seçenek sunacağız Mira. Udan'la benimle konuştuğun kadar rahat konuşamadığının farkındayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasySisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...