Zade'den zar zor gözlerimi çektim, Archie'nin göğsüne avucumu dayadım ama geri ittirecek gücü bulamadım. Zade'in bakışları ona dokunduğum noktaya kaydı.
Archie onu tutuşumu görmezden gelip bir adım öne çıktı. "Onu tanıyor musun?"
Onu tanıdığım zaten belliydi. Ona ne kadar güveniyorsun demek istemişti çünkü Zade... ah tanrılar, ölümcül görünüyordu.
Onu kendisi de tanıyordu ama elbette anlayamayacağı kadar mühürle kaplıydık.
"Evet," dedim korku dolu bir sesle. Zade'e döndüm. "Burada ne işin var?"
Kaşını kaldırdı. Öyle bir baktı ki onu hiç tanımıyor olsaydım bile Rhuzhar olduğunu düşünürdüm. Aylak bir adım daha attı. Archie'ye yaklaşsın bile istemiyordum. "Benimle burada mı konuşmak istersin, yoksa başka bir yerde mi?"
"Mira?"
Zade onu tamamen yok sayıyordu. "İnsanların hepsi ölür Camira." Sesinin tonunu sabit tutsa bile tehdidi iliklerde dolaşıyordu. Ölür ve Çukur'a gider. Ejaronn, sonra Rhuzhar.
Yanımdaki adama doğru düzgün baktı, yüzünü hafızasına kazıdı.
Arkasını döndü. "Başka bir şey söylemeyeceğim." dedi ve kulübenin basamaklarından aşağı indi.
Ellerim titriyordu. Hemen Archie'ye döndüm. "Üç numara mıydı?"
"Ne?"
"Kulübem... üç numara mıydı?" Neredeyse bağırıyordum. Burada kulübelere numaralar verilirdi ve benim normal şartlarda üçe yerleşmem gerekiyordu. Kulübem aşağıdaydı, insanlara yakındı.
Burada tanrısal hiçbir gücü yoktu. Kimseyi öldüremezdi ama sağı solu belli olmazdı. Diethar'la tartışmaya girmeyi göze alabilirdi.
Beni nasıl bulmuştu!
"Bahsettiğin kötülük bu muydu?"
Gözlerimi yumdum. "Archie, seninle konuşmayı çok istesem de... üzgünüm."
Onu orada bıraktım ve merdivenlerden apar topar inmeye başladım. Zade çoktan arayı açmıştı. Ağaçların arasına daldı, beş adımlık mesafe bırakana kadar koştum.
"Zade,"
Birden durduğunda ben de yere düşecek bir hızla sendeledim. Hiçbir şey demedi, benim de ağzımdan kelimeler çıkmıyordu.
Konuşmak istiyordu, konuşmak istiyordum ama ikimiz de yapamıyorduk.
Bağ olmadan birbirimizi gördüğümüz ilk andı.
Gözlerimi ondan çekemiyordum. Bana farklı ama bir o kadar aynı görünüyordu.
"Neden buradasın?"
"Neden mi buradayım?" dedi başını yana yatırıp. Bir ağacın arkasına saklanmak istememe sebep olacak kadar sakin görünüyordu ve sakinliğin korkutucu olabileceğine hiç inanmazdım. "Arkamdan iş çevriliyor. Rennala ve Diethar bana senin mühürlü bir alanda tıkıştığını söylüyor. Tabii uykumdan fırlamamın sebebi bu değildi." Göğsüme bakışları indi. "Kayboldun."
"Rennala dedi ki..."
"Sana ne dediğini biliyorum." Muhtemelen bana söylediği her şeyi ona da söylemişti, yemini kırmaya çalıştığımızı biliyordu. Güvende olduğumdan da emindi. Diethar'ın alanının içinde olabilirdim lakin Rennala tehlike sezerse kendisi müdahale edecekti. "Alana farklı bir mühür uygulamış. Sadece Kader'in yapabileceği bir şey, kaderi değiştirecek bir mühür. Bu alanın içerisindeyken etki ediyor. Hem sana hem de bana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasiSisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...