60. Bölüm

1.5K 281 123
                                    

Göğsümü saran dikenler olmadan geçen yedi gün.

Elim sürekli kalbimin üzerine gidiyordu. Yirmi iki yıl boyunca fark etmemiştim, ancak yedi gün önce nasıl bir kapana kısıldığımı görebilmiştim.

Doğduğum andan beri...

Göğsümde bir yara, aklımda doymaya aç bir kısım vardı.

Zade'in yanında olsam bile boşlukta kaldığımı fark edememiştim. Neden? Eşliği kabul etmediğimiz için mi? Halbuki bağıra çağıra söylemiştik, halbuki Leratria'da boy gösterdiğimizde o zincirlerin sımsıkı tutunduğuna inanmıştım ama yanılmıştım. O zincirler beni çekip duruyordu. Ona yakınlaştırmaya çalışıyordu, kalbimin ve ruhumun öteki yarısına açtı.

Kalede karşıma çıktığında göğsüme bir mızrak saplanmıştı. İşte demiştim. İşte görüp görebileceğim en mükemmel surat ve vücut, aklıma fısıldayan korkutucu ses, aslında aradığım o fısıltı.

Kulaklarım o benimle konuşsun diye sürekli açıktı, gözlerim bunca yıl hep onu aramıştı. Malikanede yanımdan yürüyüp geçtiğinde ona bakmaktan kendimi alamıyordum, bir şey beni zorluyordu. Eşimle aynı odada olduğum her vakit o saniyenin tadını çıkarmak istiyordum. Buna ittirildiğimin farkında mıydım peki?

Şu ana kadar değildim.

Ruh bağı, kan bağı, yemin, aklımı ona adamam... hepsi kaybolmuş gitmişti.

Rennala bağımızı koparmamıştı, hâlâ kalbimde bir yerlerdeydi, ruhuma işlenmişti ama bana günler boyunca o bağ olmasa nasıl bir insan olurdum onu gösterecekti. Yatağa düştüğümden beri ruhumun dokuz yüz doksan dokuz parçası susmuştu, Zade'in ellemediği tek parça büyüyor ve sis gibi kalanların arasına akıyordu çünkü yemin ve bağ yoksa Zade'in dokunduğu hiçbir şey bende kalamazdı.

Amacı buydu.

Her şeyi birkaç günlüğüne silmek ve buradan çıktığımda kendi aklıma kavuşmak. Elbette mühürlü alandan çıktığımda ruh bağı tekrar oluşacaktı ama o zamana kadar...

Böyle mi olacaktım? Bağlanmasaydım buna mı dönüşecektim? İnsanlar nasıl oluyordu da kalplerinin her gümbürtüsünde suskunca bekliyordu? Ben benimkinin atışlarını gerçekten duyuyordum. Zade bana dokunduğunda daha şiddetli çarpıyordu, yakınıma gelip nefesini bana dokundurarak konuşturduğunda kalbimde bir yangın çıkıyordu ama asla rahatsız etmiyordu.

Yaşadığımı hissettiriyordu.

Beni ona bağımlı etmişti.

İradesiz olduğum için herkes beni özüme döndürmeye çalışıyordu ama ben yıllardır iradesizdim. Belki bu kadar belli olmuyordu ama eşimin kalbine zarar gelmemesi için hayvani bir içgüdüyle hareket eder ve elimde olsa yeryüzünü yakar yıkardım.

Bunu anlamamam yeterince kötüydü ve şimdi o hissin kaybolmasına katlanamıyordum.

Zade bir illüzyondu. Doğumumla içime işleyen ve kötü yanlarına rağmen bana mükemmel görünen bir hayaletti.

Hangi insan Rhuzhar'ı kabul eder ve onun yanında güvende hissederdi? Hangi insan Çukur'un efendisi ona ufak bir öpücük versin diye içinden dua ederdi ve aldığı her siyah gülü saklar, altında ruha dokunacak bir sebep arardı?

Evet, ben.

Aptal ben.

Kalbimin sımsıkı tutulmamasından dolayı yalnızlık çektiğini düşünen ben.

Bir haftadır buradaydım, insan gibi yaşamak için bir haftam olmuştu. Kalenin çevresinde de denk gelebileceğim küçük bir köyün içindeydim. Herkes kendi hayatını yaşıyordu ve herkes Diethar'a tapıyordu. Şaraplar yapıyorlardı, tarımla uğraşıyorlardı ve hayvanlarını yetiştiriyorlardı.

ÖTEKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin