Kuledeki üçüncü günümün akşamı geldi çattı. Üç gündür Shevrus'u pek görmemiştim. Ancak pazarlığa oturabilmiştik, hemen ardından beni rahat bırakmıştı.
Sanırım burada sessizliği elde edeceğimi göstermeye çalışıyordu.
Kulede uçuşan küçük habercilerden birisi kapımı açıp beni kontrol ettikten sonra üzerimdeki kum rengi uçuşan elbiseyi düzeltip koridora geçtim. Arkamdan elbise pelerin gibi süzülüyordu.
İp ince askıları vardı.
O boşluğu görmek istiyordum.
Yoksun.
Beceriksiz yalancı Rhuzhar. Eşini elinde tutmayı bile beceremeyen Rhuzhar.
Yemek farklı bir salonda yeniyordu. Kule labirentten farksızdı, Çukur'un konağı olarak gösterilen kuleyle yakından uzaktan alakasızdı.
İçeri girdiğimde Shevrus'u pencereden dışarıya bakarken buldum. Leratria'yı izliyordu. Hakkını yiyemezdim, bu kule benim olsaydı ben de bütün orada durur ve aşağı bakardım çünkü gerçekten güzeldi.
Çukur kadar değil.
Çukur güzelliğiyle korkutuyordu. Nefes alınamaz bir harabeydi.
Cusca. Onunla alakalı olan şeyleri düşünmeyi kesemiyordum.
Bir söz daha vereceğim. An itibariyle onu hayatından kesinlikle siliyorsun Mira.
Shevrus içeri girdiğimizi duydu, omuzlarımın üzerinden iki haberci uçtu ve masaya kalan tabakları taşıdılar. "Mira," dedi beni süzüp. "nefes kesici görünüyorsun."
"İltifata gerek mi var sence?"
Pek umursamazdı. "Doğruyu söyledim ama rahatsız oluyorsan bir daha söylemem. Gözünü boyamaya çalışmıyorum. Güzelliğini Irina bile fark etmişti."
Sandalyesine geçtiğinde başköşenin hemen yanındakini çektim. Çatalı bıçağı beklemeden elime aldım. Shevrus şarabını yudumlarken omzuma bakıyordu.
"Irina'yla hâlâ yatıyor musun? Onu görecek miyim?" dedim ağzımdaki yumuşacık eti çiğnerken.
"Açık sözlüsün." Bu saklanan bir şey miydi ki? Kadın Ren'in evine bile gelmişti ve elinde bir kalple çıkmış gitmişti. "Hayır, görmeyeceksin. Sen buradayken başka birisini içeri almayı henüz planlamıyorum. Belki de hiç planlamam."
Yemek yiyişimi izledi. Acı çekiyor gibi görünüyordum.
Midem içeride beşe burkulmuştu ama yine de yiyordum. Fazla zayıflamıştım.
Saçlarımı özensizce ördüğüm halde Leratria bana güzellik veriyordu. Örgünün içinden çıkan saç tellerim bile sanki bilerek o karmaşaya sokulmuştu.
Leratria istediğimizi sağlıyordu. Dolabı açtığımda önümde elbiseler buluyordum. Bulamasam bile habercilerim vardı.
Benim habercilerim.
Shevrus sadece bana hizmet etmeleri için birkaçını tepemde uçuşturuyordu.
"Her ne kadar güzel görünüyor olsan da, yemekten sonra seni Leratria'nın en güzel sokaklarına indirmeyi planlıyorum."
Az kalsın boğuluyordum. Öksürmeye başladım. "Bugün mü?" Başını eğdi. "Erken değil mi?"
Parmaklarını birbirine yasladı. "Elbiselerin hayal gücünden fırlıyor. Gayet hoş bir zevkin var ama tanrıçaların bile muhteşem elbiseler oluşturmaya bazen hayalleri yetmez. Min, Irina'yı ve Daena'yı giydirir. Elbiselerini herkes alamaz. Hangi elbisenin kime yakışacağını bilir, eğer yakışmayacağını düşünürse dükkanından elin boş çıkarsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
ФэнтезиSisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...