25. Bölüm

1.5K 279 110
                                    

Parçalanmış ve çıkan pamukların üzerine kırmızı lekeler bulaşmış yatakta uyandım. Güneş hemen tepemizden ve pencerelerden giriyordu, yastıkların birçoğu yerdeydi. Sağıma soluma baktım. Zade yüzüstü uyuyordu. Kolu aşağı sarkmıştı ve uyanacak gibi görünmüyordu. Sırtındaki izlere takılı kaldım. Zhaur'a Malcolm'u kovalattığı gün o izlerden birisi uzamış ve ötekilerden ayrılmıştı. Hatırlıyordum, ortadaki çizgi şeklindeki iz neredeyse silikti ve gözlerim benimle oynamıyorsa şimdi daha net görünüyordu.

Örtüyü yavaşça çektim, parmak uçlarımda kapıya doğru yürüdüm. Sabahlığı odadan çıkınca giydim, önümde birleştirdim ama lekeleri gizlemeye yetmedi.

Tam odamın kapısına ulaştığım sırada koridordan ayak sesleri geldi ve Cooper öbür uçta belirdi. "Kahretsin," Kendimi saklayayım diye arkamı döndüm çünkü bembeyaz gecelik artık beyaz görünmüyordu ve vücudumun belli yerlerinde kuru izler vardı.

"Bayan Mira?" diye seslendiğinde gözlerimi devirip hızlı bir plan yapmaya çalıştım. Zade'in odasına dönebilirdim, başımı eğip koşabilirdim veya...

Bu adam asırlardır burada olabilirdi. Kim bilir neler görmüştü.

Gülümsemeye çalışırken topuğumda döndüm ve onunla yüz yüze geldim. Bakışları bir an boynuma ve geceliğe kaysa da bozuntuya vermedi. Hatta şaşırdığını bile sanmıyordum. "Cooper, acaba yıkanmam mümkün mü?"

"Elbette," dedi. "Hemen sıcak su taşıtacağım. Başka bir isteğiniz var mı?"

"Hayır, teşekkür ederim." deyip önünden koşar gibi geçtim ve odaya girdim.

Küvet hazırlanana kadar üzerime koca bir pelerin alıp balkona çıktım ama tırabzanlara yaklaşmadım, en köşede bekledim. Bahçeye doğru dalıp gittim. Güneş yeni doğuyordu, kimsecikler yoktu ve resmen burada saklanıyordum. İçeri giren kadınlar bana her şeyin hazır olduğunu söylediklerinde geri döndüm. Sıcak suya girdim, kan lekelerinden kurtuldum ama dün gecenin izlerinden arınamadım.

Düşündüğüm boğazımı delen dişler değildi. Zade'i böylesine delirten sebepti. Ölüyormuş gibi beni öpmesi, bedenimi canlandıran o dokunuş ve dedikleri... Tanrılar korusun, kafamı kıracak hale gelmiştim.

Belli ki onu böyle görmemi istemiyordu. Ve yine belli ki kimsenin buna şahit olmamasını umuyordu. Diğerleri farkında mıydı? Sesleri duymaları imkansızdı ama Zade'in başına daha önce gelmiş miydi?

O zincirin kırıldığını dün gece bir başkası duymuş muydu bilmiyordum. Daha önce boynumdaki izi gördüklerinde hiçbirisinin tepki vermediğini de hatırlıyordum. Boynumu saklayacak bir kıyafet de yoktu. Zaten Çukur'un içinde yaşıyordum, bu yüzden kapanma gereği duymadım.

Nathan hâlâ buralarda olduğu için elbise giydim. Sırtım ve omuzlarım açıktaydı ve boynum... ah, matta. Aynaya eğilip parmaklarımı derimin üzerinde gezdirdim. Önceki iz neredeyse geçmişti, hiçbir şey kalmamıştı. Fakat bu... beyaz lekelerden daha dikkat çekici olduğu kesindi.

Koridora çıktım. Aşağı kata inmem gerekiyordu, hepsi uyanmış olmalıydı ama bir şey beni Zade'in kapısının önünde durdurdu. Onunla konuşmak istiyordum. Dün gece sana ne oldu, neden kendine gelemedin diye sormak ve bir cevap almak istiyordum. Teşekkür etmişti, özür dilemişti. Kanın onun yatıştırdığını anlamak için çok düşünmeme gerek yoktu. Susuzum diyordu, bahsettiği zincirlere bağlıyken belki de kuruyup gidiyordu. Aklını açmıştım, ona seslenmiştim. Kesinlikle canımı yakmamıştı, başıma gelenin beni çıldırtması gerekirdi.

Ama içimdeki bir parça onun aklını açtığımı bana söylüyor ve bununla gurur duyuyordu. Rahatlamıştı. Tarif edilemeyecek bir hissi yaşıyordum. Ona yardımcı olduğuma seviniyor muydum? Tam olarak öyle denemezdi.

ÖTEKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin