Korkunçtu.
Zade bir çıkıntının üzerine oturup bizi izlerken hamleleri tahmin etmeye çalışmak inanılmaz korkunçtu. Dikkatimi dağıtması için konuşmasına veya kıpırdamasına gerek yoktu ama sorun yeni gardiyanımın izlemesi değildi, kim izlerse izlesin ilgim ona dönüyordu.
Sanki Jeff ile çıplak dövüşüyormuş gibi hissetmiştim.
Onuncu dakikada Zade'in varlığını bir şekilde görmezden gelmeyi becermiş ve yere düşüp taklalarla savrulmadan önce üstün bir başarıyla ayakta kalabilmiştim. Kılıcı elimden elime muhteşem bir şekilde geçirmemi, Jeff'in tutuşlarından saçlarımı savurarak kaçmamı, sıvılaşmışım gibi şekilden şekle girdiğimi görünce dirseklerini dizlerine yaslamış ve pürdikkat incelemişti.
İçimden aynı şeyi sayıklayıp durmuştum. Onu görmezden gel yoksa Jeff kafana bir tane indirecek. Kesilen nefesine odaklan Mira. Sadece kesilen nefesin ve rakibin... Her zamanki gibi, Jeff'le baş başasın.
Ama Zade adım hareketlerime kafayı takmıştı. Belirli bir düzen asla oturtamıyordum, yapmam gereken gibi partnerime göre hareket ediyordum. Yani bir savaşta olsaydım şansım yaver gidebilirdi çünkü ezbere oynamıyordum. Hiç ezberleyemezdim zaten.
Vücudumun her yerinde karıncalar geziyor gibiydi. Pervasız bir dönüşle Jeff'in saldırısını blokladığımda kendimi savaş tanrısı gibi hissettim lakin hemen ardından, çıkıntının oradan, onaylamaz sesler çıkmaya başladı. Bir saniye sonra da Jeff bana çelme takıp beni popomun üstüne düşürdü.
"Hataydı, Camira."
"İyiydin Mira."
Jeff elini uzatırken başımı öteki tarafa çevirdim ve Zade'in hata olduğunu iddia ettiği gözlerine vahşice baktım. Jeff'i tutup yukarı sıçradığımda da aynı bakışı sürdürüyordum. Üzerimdeki tozları silmemi Jeff beklerken kılıcını omzuna yasladı.
"Ona dövüşmeyi değil, kaçmayı öğretmişsin Jeffrey. Rakibi yor ve sonra ya bir açıklık bulup kalbini deş ya da koşup kaç. Arkandan topallar çünkü nefesi kesilmiş olur. Çok yaratıcı ama ya kata'larla karşılaşırsa?"
Tozları silkeleyen ellerim bacaklarımda kaldı. "Kata'larla karşılaşabilmem için ilk önce kaleden çıkmam gerekir. Ve yine herhangi bir kata görürsem muhtemelen saldırmam, ayaklarına kapanırım ve hiçbir şey yapmadığım halde af dilerim."
Zade tilki gibiydi. "Ormanda gezinirken birisi seni kaçırırsa, bu sınırların dışında ondan kurtulmayı başarırsan, elbet bir kata'yla karşılaşabilirsin."
Eh, milyonda bir falan belki. Bahsettiği şeyler insan bile değildi. Yani, insana benziyorlardı ama içsel olarak ortak hiçbir noktamız yoktu. Yüzlerce yıl önce, kata olarak bilinen o vahşi yaratıklar hem sisin bu tarafında hem de öteki tarafında yaşıyordu. Kuraklığa ve soğukluğa direnen bedenleri vardı ve gözbebeklerinin çizgiye döndüğünü duymuştum. Sis tehlikeli olunca ve yayılmayı sürdürünce öbür tarafta kata kalmamış olmalıydı ama bizim krallığımızın sınırlarında, insanların adım atmayı seçmediği topraklarda geziyorlardı. Kum bile yiyebiliyorlardı. Ama en sevdikleri şeyin çiğ et olduğunu o kadar çok duymuştum ki artık gerçek gibi geliyordu. Ürperdim.
"Seni canlı canlı kıymalarını istemiyorsan dövüşmeyi öğren, kaçmayı değil. Çünkü onlardan kaçamazsın."
Kılıcı önüme bastırdım. "Bırak beni yesinler. Ne kadar hızlı bitirirlerse o kadar az acıtır." Jeff başını arkaya çevirip gülüşünü saklamaya çalıştı ama onu duydum. "Hem, sevgili gardiyanıma hakaret edip durduğunu sana söylemem mi gerekiyor? Jeff beni çok iyi eğitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasíaSisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...